MANİSA ÇALDAĞI' NDAKİ KATLİAMI DURDURUN!
Tarım Cenneti Çaldağı'nı Asitle Yıkayacaklar!
İkizdere Kurtuldu Sıra Çaldağ'ında!
İngiliz maden şirketi Sardes, Manisa'nın Turgutlu ilçesine bağlı Çal Dağı'nda nikel madeni çıkartmak için dünyada ve kendi ülkelerinde yasaklanan projelerini uygulamak için Türkiye'yi seçti!
2002 yılında Çal Dağı'nda 15 yıllığına maden işletme izni alan Sardes şirketi, mahkemenin verdiği yürütmeyi durdurma kararına rağmen çalışmalarına devam ediyor. Sardes'in bağlı olduğu projenin sahibi İngiliz European Nickel PLC şirketi, sülfürik asitle nikel çıkarma yöntemine daha deneme çalışmaları sırasında çevreye verdiği zararlar nedeniyle gittiği ülkelerin hükümet yetkilileri tarafından ellerindeki işletme izni ve ruhsatları iptal edilerek projeleri sonlandırılmıştır.
Şirket kar ederken bedelini doğa ve insan ödüyor!
İngiliz Sardes şirketi, Çal Dağı’nda bulunan nikeli açık havada sülfürik asitle çıkarabilmek için, önce bölgedeki 2 milyona yakın ağacı kesecek sonra dağları oyacak! Kapalı ortamda yapması gereken işlemleri açık havada yaparak dünyanın ikinci büyük sülfürik asit fabrikasını Türkiye’nin en verimli dünyanınsa yedinci büyük verimli tarım havzasının orta yerine kuracaklar. Havayı, toprağı, suları ve insaları asitle yıkayacaklar!
Şirketin Genel Müdürü Simon Purkiss Başbakanla görüşüp yardım isteyerek, ilk kez kullanılacak bu teknolojiyi Türkiye'ye getireceklerini açıklarken, bölge halkını bekleyen kanser ve tarım arazilerinin yok olacağı ve kendi ülkelerinden kovuldukları gerçeğini açıklamadı!
Şirketin Pilot Çalışması Sonucu: Bölge Halkı katliama hayır dedi ve Mahkeme yürütmeyi durdurdu, fakat doğa ve insan katliamı durmadı!
Çıkartılan nikel madenini arı hale getirmek için sülfürik asit kullanan şirket, bölgede nasıl bir tahribat yaratacağını görmek için Çal Dağ'ında pilot bir çalışma başlatmasıyla, bölgede bulunan bağların verimliliğinin düşmesine neden oldu. Böyle giderse Gediz'de yetişen ve dünyanın her yerine ihraç edilen Sultaniye üzümü, üzerine yağan asitler nedeniyle ihraç edilemeyecek! Yerel halk bu gelişmeler doğrultusunda, böyle bir işletmenin bölgedeki tüm canlılar için bir katliam demek olduğunu anlayarak işletmeye onay vermeyerek idare mahkemesine dava açtı. Mahkemenin halkı haklı bulmasına ve yürütmeyi durdurma kararı vermesine rağmen şirket çalışmalarına durmadan devam etmekte.
Çal Dağı’nda yapılmaya çalışılan yeryüzüne karşı işlenen bir suçtur
Sardes, madeni çıkarabilmek için bölgede köklü değişiklik yapmayı tasarlıyorlar. Örneğin; erozyon bölgesi olduğu için dikilen binlerce ağacı kesecekler. Kanuna göre orman arazisi olan bölgedeki ağaçların kesimi yasak, fakat söz konusu ağaçlar kanuna uymuyor diye ağaç statüsünde sayılmıyorlar. Bu da katliamın önünü açmış oluyor ve şirket yaklaşık 2 miyon ağacın kesilmesine neden olacak!
Bölge halkı göç ettirilecek, doğal yaşam yok edilecek!
15 yıl boyunca Sülfürik asit için Gediz Nehri’nden günde 12.000 ton su çekilecek. Nehri sadece bir su kaynağı olarak gören maden şirketi, Akan Gediz Nehri akmaz hale gelirse bölgede tarım ve hayvancılıkla geçinen halkı göçe zorlayarak, diğer canlıların doğal yaşam alanlarının yok olmasına neden olacak.
Nükleer Bombadan Beter!
Sülfürik asit yöntemiyle 1913’te Lefke’de Kıbrıs Maden Şirketi, bakırı ayrıştırmak için açıkhavada sülfürik asit kullandı. Sonuç; bölgede muazzam bir çevre kirliliği yaratıldı. İki kilometrekarelik alan 100 kilometrekarelik bir alanı etkiledi. Bu madende çalışan insanların hepsi ve işletmenin etki alanında olan köylerde ölen insanların hemen hepsinin kanserden öldüğü ortaya çıktı.
Proje uygulandığı taktirde tehdit altında olan doğal alanlar:
· Kızılçam Ormanı
· Gediz Vadisi
· 2 milyon ağaç yok olacak
· Yer altı suları tükenecek
· Yağan asit yağmuruyla hava, toprak, su kirlenecek ve insanlar kanser tehlikesiyle karşılacak
· Bölge halkı göç edecek
· Dünyanın en büyük ve verimli yedinci tarım havzası olan Gediz, uzmanların deyimiyle ‘açıkhava kimya işletmesi’ne dönecek!
· Maden işletmesi için Bergama, Uşak Eşme’den sonra Etem çukurunda da madencilik ruhsatı alındı. İzmir'i besleyen ege suları 10-15 yıl sonra tükenecek ve İzmir susuzluk nedeniyle terk edilmek zorunda kalacak.
· Ve 15 yıl sonra madenin işi bittiğinde, havza da bir otun bile bitmediği bir hal alacak!
Son günlerde epeyce tartışılan “Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanun Tasarısı” gibi yeni manevralarla sit alanları olarak bilinen doğal alanların katlini sermaye ve siyasal iktidarlar için daha da kolay hale getiren bu gibi yıkım projelerinin iptal edilmesi için gereken kamuoyunun yaratılması ve bu projelerin iptali için elimizden geleni yapacağız. Bu konuda hassas olan diğer tüm sosyal hareketlerle elinden geldiği ölçüde birlikte mücadele edeceğiz.
02.11.2010
Yeryüzüne Özgürlük Derneği