Aylardır yürüyen direnişimizi şimdi sokaklarla buluşturuyoruz. 20 Mart 2010’da Ulukışla’da buluşuyoruz.
Bolkar dağlarında iki yıldır altın arama faaliyetleri sürüyor. Altın madeninden etkilenecek alanın bir kolu Çukurova’ya uzanıyor. Pozantı, Çiftehan, Tekir, Şekerpınarı, Mersin, Adana suları tehlike altında. Su havzasının bir kolu ise, Ulukışla, Darboğaz, Kılan, Emirlere kadar uzanıyor. Altın madeninin etkileyeceği alan 50 km yarıçaplı bir alandır. Bu alandaki herkes altın madeni arama ve işletme faaliyetlerinden etkilenecektir. Altın arama sahasında kullanılacak kirleticiler, kayaların arasından sızarak su havzalarına karışacak. Altın ayrıştırıldıktan sonra geriye kalan maddeler ocaklara gömülecek. Bu ağır metal dolu atıkların sulara karışması engellenemeyecek. Cevherin içindeki altın, gümüş, kurşun ve çinkonun dışındaki, büyük bölümü demir oksit ve silisten (%68) oluşuyor. Kükürt az, %1’in hemen altında. Ama, Arsenik %2,26 oranında ve çok yüksek. Arsenik suya ve toprağa karıştığında ne tarım kalacak, ne insan, ne toprak, ne hava ne de su..
Altın arama faaliyeti hızla devam ediyor. Buna karşı Maden Köyü aylarca direndi. Arsenik, kurşun gibi ağır metallerin zararlarını halka anlattı. Siyanürlü altın işletmesini şirket, Hasangazi ve Porsuk köylerine kurmaya karar verdi. Altıncılar boş durmadı, topraklarımızı işbirlikçilerin yardımıyla satın aldı. Hasangazi, Porsuk, Maden, Beyağıl, Tekneçukur, Gümüş, İlhan ise direniyor. Siyanürlü altın madeninin zararları öğrenildikçe daha fazla insan siyanürü değil yaşamı tercih ediyor. Bolkar dağlarından çıkartılan kayalar, Ulukışla’nın göbeğine getirilecek. Burada siyanür ile kayaçlar siyanürle eritilecek. İçindeki altın çıkartılacak. Altın dışında siyanürle eritilen atıklar, doğaya bırakılacak. Günde 200 ton çamur içindeki zehirle toprağımıza, suyumuza, havamıza bırakılacak. Şirket Çevre ve Orman Bakanlığı’ndan izin aldığında işletmesini kuracak. İzin başvurusunda ise topraktaki arsenik, kadmiyum ve nikel gibi ağır metallerden bahsedilmiyor. Zehirli bu metallerin suya, toprağa, yaşamlarımıza etkisi konusunda gerçekler gizleniyor. Siyanürle altın ayrıştırmak için sularımız dipten çekecekler. Susuz kalacağız. Atıklarını topraklarımıza atacaklar ürünsüz kalacağız. Zehirleri, yağmurlarla havaya karışacak, nefessiz kalacağız.
Toprağımızı satanlar, siyanür havuzunda ördekler yüzüyor diyorlar. O halde haydi onlar da yüzsünler. Maden arama ve işletme sonucunda, toprağımız, ekmeğimiz yok olacak. Biz yaşamak istiyoruz. Bölgemizin doğa ve kültür zenginlerine sahip çıkmalıyız. Yoksa cehennem yeryüzüne inecek. Yaşam zehir olacak. Biliyorlar ki onlar, siyanürlü suda abdest alınmaz. Kıblesi para olanlar, sesimizi bastırmak istiyor. Susmayacağız. Toprağımız, onurumuz, çocuklarımız, emeğimiz için susmayacağız. Altıncıların borsalarına, altıncıların baskılarına direneceğiz. Yaşam, altınlarınızdan daha değerlidir. Biz kadınlar, sakat çocuklar doğurmak istemiyoruz. Biliyoruz, Siyanür sakatlayacak. Biz kadınlar ekmeğimiz çalınsın istemiyoruz. Siyanür ekmeğimizi çalacak. Biz kadınlar siyanür ve arsenikle zehirlenmiş ekmek yemek istemiyoruz. Kadınlar, siyanürü altına göz yummayacak. Birlikte mücadele, birlikte zafer. Geldikleri gibi gidecekler. Şimdi bizler 20 Mart 2010 tarihinde sesimizi Türkiye’ye yayacağız. Sularımızı ve geleceğimizi korumak ellerimizde, sesimize sel olun, birlikte direnelim. Siyanürlü Altına Dur Diyelim.
Bolkar Dağları Platformu
Destek Mesajlarınız İçin İletişim: bolkarmeclis@gmail.com