17 Mart 2010 Çarşamba

BİYOGÜVENLİK YASA TASARISI HALK SAĞLIĞI VE ÇEVREYE UZAK, SERMAYEYE YAKIN...

Ekoloji Kolektifi'nden:

Biyogüvenlik Yasası sessiz sedasız meclis gündemine geldi. Hükümet Kasım ayında GDO'lu ürünleri denetim altına almak için çıkarttığı yönetmelikleri uygulanamaz hale getirmesinden kısa bir süre sonra şimdi de Biyogüvenlik Yasası’nı meclis gündemine getiriyor. GDO karşıtlarının haklı mücadelesi ile GDO üretimi bu yasa ile yasaklanıyor. Ancak bu durum ülkenin genetik varlıklarını, gıda egemenliğini, biyolojik çeşitliliğini korumaya yetmiyor. Biyogüvenlik Yasası sağlığı ve çevreyi değil, sermayeyi korumak için önce Meclis salonuna, ardından gündelik hayata geliyor...

Başta GDO'ya Hayır Platformu'nun olmak üzere örgütlü muhalefetin 2004 senesinden bu yana çıkarılmasını istediği Biyogüvenlik Yasası halk sağlığı ve çevreyi korumaktan uzak, sermayenin çerçevesini çizdiği bir yasa ile gündemde.

Biyogüvenlik Yasasının bu şekilde yasalaşmasına sen de karşı çıkmalısın.

Çünkü,

1) Biyogüvenlik Yasası GDO’lu ürünlerin ithalatının önünü açıyor. Bu şekilde hem insan sağlığı hem de biyolojik çeşitlilik büyük bir riske maruz bırakılıyor. GDO hayvan yemi ve diğer ürünler içinde kullanılmaya devam edecek, bu ürünler ülkeye girmeye devam ettiği sürece gıda egemenliğimizi korumanın olanağı kalmayacak. Ülkenin gıda geleceği, bitki çeşitliği, hayvan hakları için, Biyogüvenlik Yasası, GDO’lu ürünlerin ithalatını yasaklamalıdır.

2) Biyogüvenlik Yasası, GDO’ların ülkeye girişiyle ilgili izinleri Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı’na bağlı Biyogüvenlik Kurulu’na bırakıyor. Biyogüvenlik Kurulu’nda yer alacak bürokrat ve uzmanların, nesnel ve kamu yararına uygun kararlar almasını sağlayacak kriterler belirlenmiş değildir. Bu alınan kararların kamuoyu tarafından denetlenebilmesi için, bu kurulda ekoloji, tüketici ve üretici örgütlerinin temsilcileri yer almalıdır.

3) Biyogüvenlik Kurulu’nun aldığı kararların açıklanmayacağı bu yasa da düzenleniyor. Oysa ki, Kurul kararlarının hukuka, tarımdaki ekonomik ve sosyal gerekliliklere, ekolojik geleceğe etkilerinin değerlendirilebilmesi için bu kararların kamuoyuyla paylaşılması gerekir. Bu nedenle, kurul kararlarının tamamının demokratik bir biçimde toplumla paylaşılması şarttır. Bilginin demokratikleştirilmesi için, kurul kararlarının kamuoyuyla paylaşılmasına olanak sağlayacak biçimde düzenlenmesi gerekir.

4) Biyogüvenlik Yasası GDO’lu ürünlerden doğan zararın ispatını tüketici ve üretici üzerinde bırakmaktadır. Oysa ki bu ürünlerin kapalı kullanım koşullarından doğacak zararlar ile transit ve nakil sırasında kontrolsüz salımından kaynaklanacak sorunların bedeli ağır olacaktır. Bu ürünlerin kapalı alan kullanımı, nakli ve transit geçişini isteyen şirketler bu ürünlerin zarar vermeyeceğini ispat ederek, bu ürünlerle ilgili muamele yapabilmelidirler. Yasa’da bu şekilde bir düzenleme yapılmadığı taktirde, Türkiye tarımı ve hayvancığı, gıda egemenliği bilinmez yaralar alacaktır.

5) Biyogüvenlik Yasası, GDO ticaretini güvence altına alan tanımlardan vazgeçmelidir. İnsan-bitki-hayvan sağlığı, genetik çeşitlilik, biyolojik güvenlik temelinde yasanın tanımları yeniden yazılmalıdır. Bu doğrultuda da gdo ticaretini değil, gıda egemenliğini ve biyolojik çeşitliliği koruyacak bir tanımla yola çıkılmalıdır.

Yukarda saydığımız beş madde doğrultusunda yasanın mecliste değerlendirilmesi ve geleceğimiz açısından yeniden oluşturulması gerekmektedir. Aksi taktirde, bu yasanın yaratacağı ekolojik felaketlerin sorumluluğunu hiçbir siyasal iktidar üstlenemeyecektir.

Kamuoyuna Duyurulur.

SEN DE MİLLETVEKİLLERİNE E POSTA VE FAKS İLE ULAŞ, HAKLI TEPKİNİ DİLE GETİR.

http://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/milletvekillerimiz_sd.liste

Ekoloji Kolektifi
17.3.2010