19 Şubat 2014 tarihinde, TBMM Çevre Komisyonu'nda, 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanununun değiştirilmesi gündemi ile STK'ların da katılımı ile toplantı gerçekleştirilmiştir. Yeryüzüne Özgürlük Derneği'nden de bir gözlemci üyenin katıldığı komisyon toplantısında, ayrı ayrı olarak yasa tasarısı ve teklifi halinde komisyon gündemine alınan her iki metnin de birleştirilmesi ve yasa konusunda çalışacak bir alt komisyon kurulmasına karar verilmiştir.
Komisyon toplantısı sonunda, başta Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu ve bu bakanlığın bürokratları olmak üzere, komisyon üyesi milletvekillerinin de hayvanların varoluştan gelen doğal haklarından ve gerek Türkiye gerekse dünya üzerinde yaşanan hayvan hakları ihlâllerinden bihaber oldukları kanaatine varılmıştır. Önümüzdeki günlerde tartışılacak olan yasa tasarısı ve teklifi hakkında yayımladığımız ve aşağıda yer verdiğimiz, farklı çalışma konuları ve mücadele alanlarından 46 STK, siyasî parti, sendika ve oluşumun imzaladığı ortak deklarasyonun hâlâ geçerliliğini koruduğunu, hatta revize edilen tasarının yasalaşması halinde önümüzdeki günlerde hayvanları çok büyük felaketler beklediğini duyurmak isteriz.
2011'in Aralık ayından başlayarak günümüze dek, başta hayvan deneyleri olmak üzere birçok hayvan refahı konusunda yürürlüğe sokulan yönetmeliklerin oluşturduğu meşru zeminde, Türkiye Cumhuriyeti sınırları dahilinde tüm hayvanlara soykırım uygulandığını ve eğer yasalaşır ise 5199 sayılı Kanun hakkındaki tasarının, zulmün ve soykırımın boyutlarını daha da arttıracağını kamuoyuna duyuruyoruz.
Bu soykırımdan, çıkartılan tüm yönetmeliklerin, komisyonlarda bekletilen tüm tasarı ve tekliflerin sebep olduğu ve olacağı tüm hak ihlâllerinden, T.C. devleti ve hükûmetini sorumlu tuttuğumuzu açıkça ifade ediyoruz. Hayvanlara yönelik soykırımı ve zulmü meşrulaştıran tüm yönetmelik, yasa, kanun tasarısı ve teklifler geri çekilmelidir!
Devlet, tüm canlıların hakları ve bedenlerinin üzerinden kirli elini çekmeli; hakları esneterek, yok sayarak çıkardığı kanlı yasalarla uyguladığı zulmü, soykırımı meşrulaştırmaya son vermelidir!
5199 sayı ile 2004 yılında yürürlüğe giren Hayvanları Koruma Kanunu ile ilgili olarak, gerek basında gerekse hükûmet kaynaklarında birçok haber çıkmış, Kanunun hayvan hakları kuruluşlarını tatmin edecek şekilde düzenleneceği, hayvanların kapsamlı bir şekilde korunacağı ve zaten sahip olunan hakların geliştirilip gözetileceği kamuoyuna duyurulmuştur.
Şu anda TBMM Çevre Komisyonu’nda bekletilen iki adet kanun teklifi olmakla birlikte, Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nca hazırlanmış başka bir değişiklik tasarısının da Başbakanlığa gönderildiğini ve görüşüldüğünü öğrenmiş bulunmaktayız. Meclis ihtisas komisyonlarında bekleyen tekliflerden 2 / 366 sayı numaralı olan düzenleme, bugüne kadar yürürlüğe sokulan ve görüşülmek üzere bekleyen diğer teklif ve tasarılar gibi, hayvanları korumaktan, yaşam haklarını gözetmekten son derece uzak, ülkeye özgü koşullar umursanmadan ve göz ardı edilerek, pek çok hayvan ırkını toptan yok edecek felaketlerin önünü açmak maksadı ile hazırlanmıştır.
Söz konusu teklifle, hayvanların ne şekilde öldürüleceği hükme bağlanmakta, hayvanların korunması ve yaşatılması değil, hayvanlar için asgarî "lüks" standartlarından oluşan “hayvan refahı” düşüncesi şart koşularak, 5199 sayılı Kanunun maddeleri değiştirilmek istenmektedir.
Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nca hazırlanarak Başbakanlığa sunulan “HAYVANLARI KORUMA KANUNUNDA VE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI” da diğer kanun tekliflerinde olduğu gibi beraberinde birçok hak ihlalini getirecektir:
Şöyle ki;
1- Evlerde kaç hayvan bulundurulacağı; “tehlikeli ırk” adıyla hayvanların yaftalanması; hayvanlardan kaynaklanabilecek sorunlara dair tedbirlerin (öldürme, toplu imha, izolasyon vs.) diğer bakanlıklarla birlikte belirlenerek yönetmeliklerin çıkartılması,
2- Hayvanların imhasına olanak sağlayan 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu ile 24/4/1930 tarihli ve 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanununun yeni tasarıda da yer alması,
3- Deneylerde kullanılacak denek hayvanların etik kontrolden uzaklaştırılması, bu konuda mümkün olduğunda denetimlerin keyfiyete bağlanması,
4- Kanun tekliflerinin ve tasarının içeriği incelendiğinde, amacın hayvanları korumak ve hakları gözetmek değil, hayvanları bertaraf etmek olduğunu kanıtlanmaktadır.
Biz, aşağıda imzası bulunan STK ve oluşumlar,
Hem TBMM komisyonlarında bekletilen yasa tekliflerini hem de Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nca hazırlanarak Başbakanlığa gönderilen yasa tasarısını, aşağıdaki nedenlerle desteklemediğimizi, tüm bu felaket tasarılarına karşı çıktığımızı ve tekliflerin bu hali ile yasalaşması halinde, uluslararası resmî teşkilatlarca (Dünya Ticaret Örgütü, Dünya Hayvan Sağlığı Teşkilatı vb.) uygulatılmak ve bizzat devletçe de uygulanmak istenen “hayvanlardan arınma” politikasının teşhiri için gerek yurtiçinde gerekse yurtdışında her türlü propaganda aracını kullanacağımızı kamuoyuna ve ilgili makamlara duyururuz.
- Amacı ve adı “HAYVAN KORUMA” olan bir yasada hayvanların sorun olarak görülmesi, her canlının şahsına özgün fizikî ve karakter özellikleri, yetiştirilişi ve geçmişi, yaşadıkları incelenmeden, “tehlikeli” sıfatıyla yaftalanması asla kabul edilemez; basit, insanî mazeretlerle hayvanların öldürülmesi ve nasıl bertaraf edilecekleri de adı koruma olan bir kanunun ESASINI OLUŞTURAMAZ. Bu nedenle değiştirilmek istenen 5199 sayılı yasa, 5996 ve 1593 sayılı kanunlardan ayrı bir şekilde ele alınmalı ve bu kanunlar da 5199 sayılı yasaya göre güncellenmeli, bu yasaların içinde yer alan imha maddeleri derhal kaldırılmalıdır.
- İnsanî bir seçenek, çözüm olarak sunulan, “uyutma” diye bilinen, solunumu durdurucu iğne ile öldürme yöntemi, bir hak değil, aksine yaşam hakkının sonlandırılmasıdır. Bu nedenle, hayvanların refahını sağlama adı altında yürürlüğe girecek herhangi bir yasanın içinde de bu maddeye yer verilemez. Bu hakkı, hiçbir kurum, kişi ve kuruluş, çok istisnai durumlar haricinde, tıbbî gerekçesiz, uygulayamaz.
- Tasarı, yasalaştığı takdirde evlerde yaşayan hayvanların sayısına ciddi kısıtlamalar getirilecek ve muhtemelen bu sayı, tek bir hayvan ile sınırlandırılacaktır. Bir hayvan “sahibi”nin, evinde tek ya da birkaç hayvan bulundurma sınırlandırmasına, dayatmasına yasalar ile kesinlikle karar verilemez. Bu hayvan hakları ihlali olduğu kadar, aynı zamanda da bir insan hakları ihlalidir ve Anayasa’daki, mülkiyet hakkına aykırılık teşkil etmektedir. Adı üzerinde, mevzuata göre “evcil” olarak tanımlanan hayvan türleri, ferdin hanesinde, kendi tasarrufundadır ve mülkiyet hakkından ayrı düşünülemez. Şahsî mülkiyet edinmek de kişinin kendi tasarruf inisiyatifindedir. Anayasa ile koruma altına alınmış bu hakka hiçbir şekilde dokunulamaz.
- Kısırlaştırma, yeni bir iş, istihdam, kolay para kazanma kolu olarak görülemez, bu konuda ihaleler açılamaz. “Sahipsiz” hayvanlara devletçe uygulanan kısırlaştırma işlemi, günümüzde bir “soykırım” haline dönüşmüştür. Zorunlu bir uygulama, şart haline getirilen bu işlemin, ciddi bir operasyon olduğu unutulmuş veya bilinçlice göz ardı edilmiştir. Operasyon öncesinde, sırasında ve sonrasında asgarî önlem ve işlemler dahi uygulanmamakta, bu da ciddi hayatî riskler ve eziyetli hak ihlallerinin ölümle sonuçlanmasına neden olmakta, kısırlaştırmayı bir imha aracı haline getirmektedir. Koruma, hayvanlara soykırım uygulayarak sağlanamaz.
- Hayvanların, deneylerde kullanılması da başlı başına etik bir sorundur. Ancak mevzuat, etik sebeplerden dolayı oluşan bu karşıt görüşümüzü değil, devletin ve ilaç endüstrisinin çıkarları doğrultusunda hayvanların birer denek olarak kullanılmasını onaylamaktadır. Bakanlığın, Başbakanlığa sunmuş olduğu yasa tasarısında ise, hayvan deneylerinde veteriner hekimin bulundurulması zorunluluğu da ortadan kaldırılacaktır.
- İşkence ve kötü muamele, idarî para cezaları ile geçiştirilmektedir. Yine Bakanlığın Başbakanlığa sunduğu tasarıda, hayvanlara işkence yapan kişi, sadece 750 TL’lik bir idarî para cezasını devlete ödeyerek bu fiilini gerçekleştirebilecektir. Hak ihlallerinin yasal hükümlerle önlenmesi gayesi taşınıyorsa cezaların caydırıcı olması ve yükseltilmesi şarttır.
- Mevzuatça “tehlikeli ırk” olarak tanımlanan hayvanların, bakımevlerine teslim edilmesi zorunluluğu da Türkiye’de belli hayvan ırklarına karşı yapılmak istenen haksız bir yaftalamadır. Bu uygulama, insanlara yapıldığında ya da yapılacak olduğunda adı “soykırım” olurken, yasa koyucu, bu uygulamayı hayvanlar için çok rahat bir şekilde dile getirebilmekte, bunu bir çözüm olarak sunmaktadır. Hukuken ve vicdanen böyle bir uygulamanın meşruiyeti mümkün değildir.
- Hayvanlar, sadece kedi, köpek gibi evcil hayvanlardan oluşmamaktadır. Ancak mevcut Kanun ve bu Kanunun değiştirilmesi için sarfedilen çabalar, daha çok evcil hayvanları kapsamaktadır. Her gün muazzam bir zulme maruz bırakılan, “çiftlik hayvanları” diye anılan ya da mevzuatça “kesim hayvanı” olarak tanımlanan hayvanlar, deneylerde sömürülen ve işkence edilen hayvanlar, “yarış hayvanları”, hayvanlı sirklerde, gösteri endüstrisinde sömürülen ve hak ihlallerine maruz kalan hayvanlar, hayvanat bahçelerinde hapishane koşullarında yaşayan yaban hayvanları için hiçbir olumlu düzenleme getirilmemektedir. Bu, büyük bir samimiyetsizlikten ve illüzyondan başka bir şey değildir.
- AB müktesebatı dâhilinde hayvan refahı ile ilgili Türkiye’de yürürlüğe giren tüm mevzuat, hayvanların haklarını değil insanların refahını korumaktadır; insanmerkezci ve bencil bir düşünce yapısıyla hazırlanmıştır ve hayvanların “ekonomiye katkı payı” hesabı ile yaşatılmasına veya öldürülmesine karar verme yetkisini ısrarla otoritelere vermek istemektedir. Bu nedenle, maksat, yine hayvanları korumak değil “hayvan refahı” adı altında göz boyamak ve hayvanlara uygulanan zulmü, işkenceyi ve tahakkümün devamını sağlamaktır. Bu yüzden mevcut olan tüm mevzuatı reddediyor ve hayvan haklarını gözetmek iddiasıyla yürürlüğe konmak istenen mevzuatın hazırlanmasında rol alan hayvan refahı derneklerini, hayvanseverleri ve Bakanlık yetkililerini kınıyoruz.
- Hiçbir dernek, federasyon ya da grup, hayvanları ya da hayvan hakları savunucularını tamamı ile temsil tekeline sahip değildir. İnsanlardan çok daha fazlasını hissedebilen, duyguları ve bilinci olan, acı çekme yetileri olan hayvanlar hakkında mevzuat çıkartılırken, hayvanlar mevcut yasalar karşısında birer eşya, mal olsalar dahi, onların gerçekte insanlar gibi acı çeken, hissedebilen, canlı bireyler oldukları unutulmamalıdır. Bu unutulduğu takdirde; insanın, doğanın önemli bir paydası olan, ekosistemde en az insanlar kadar bir yere ve doğal haklara sahip olan hayvanlar üzerindeki bencil hükümranlığının, basit ekonomik hesapların sonucundaki bilançonun iflas olacağı, bunun yaşama karşı ciddi bir suç oluşturacağı, bu suçun yasalar ile meşrulaştırılması ile de önce vicdanlarımıza, sonra da tüm canlılara karşı hiçbir şekilde hesabını veremeyeceğimiz ve telafisi olmayan ciddi zararlar doğacağı, acı gerçeğin ta kendisi olarak karşımıza çıkacaktır.
SONUÇ ve TALEP:
- Hayvanlar aleyhinde olan, hem TBMM komisyonlarında bekletilen tekliflerin hem de Bakanlıkça Başbakanlığa sunulan tasarının ivedilikle geri çekilerek, hayvanlara ve yaşama karşı telafi edilemeyecek felaketlerin önlenmesini talep ediyoruz.
- Hayvan koruma ve hak savunusu iddiası ile hazırlanan yasalar, adına yaraşır bir içeriği barındırmalı, ilkeleri ve amacı ile çelişmemelidir. Bu bağlamda, öncelikle hayvanı korumalı, hayvanları homojen bir toplam olarak kabul edip belli bir potada eritmemeli, hepsinin birer birey olduğunu kabul ederek ve Türkiye şartları (altyapının mevcut olmayışı, kadro yetersizliği, toplumun hayvana bakış açısı vs.) göz önünde bulundurularak, hayvanların YAŞAM HAKLARINI savunurken misyonunda ve vizyonunda samimi olan, amaçlarını faaliyetleri ile ispatlamış STK ve oluşumların görüşü alınarak, katılımcı ve çoğulcu bir perspektifle kaleme alınmalıdır.
İMZACILAR:
Alfabetik sıraya göre;
1. Amargi Kadın Kooperatifi
2. Animal Protection Group Arbeitsgruppe für Tierrechte e.V., Almanya
3. Büyükçekmece Sokak Hayvanlarını Koruma ve Sevenler Derneği (SOHAYKOSEV)
4. Çandarlı Hayvan Koruma Derneği (ÇANHAYKODER)
5. Çeşme Doğa ve Hayvanseverler ve Koruyanlar Derneği
6. Datça Çevre ve Turizm Derneği
7. Demokrat Eğitimciler Sendikası (DES)
8. Doğal Yaşam Derneği
9. Doğayı ve Hayvanları Seven Sevdiren Derneği
10. Dünya Yalnız Bizim Değil Platformu (DYBD)
11. Engelli Hayvanları Koruma ve Hayvan Hakları Derneği
12. Etik Vegan Yaşam Grubu
13. Ev-Eksenli Çalışanlar Sendikası (Ev-Ek-Sen)
14. Feminist Sanatçılar Platformu
15. Feministbiz
16. Halkların Demokratik Partisi (HDP)
17. Hayvan Hakları Aktivistleri Derneği (HAYVİST)
18. Hayvan Hakları için Birleşim Hareketi (HAYİHAK)
19. Hayvan Haklarını Koruma Derneği (HAYHAK)
20. Hayvan Haklarını Koruma ve Geliştirme Derneği (HAGİD)
21. Hayvan Özgürlüğü İnisiyatifi (HÖİ)
22. Hayvanları Doğal Ortamda Yaşatma Derneği (HAYDOY)
23. Hayvanları Koruma Derneği Manisa (HAKDEM)
24. Hayvanların Yaşam Haklarını Koruma Derneği (HYHKD)
25. İmece Evi - Doğal Yaşam ve Ekolojik Çözümler Merkezi
26. İstanbul LGBTT (Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Travesti, Transseksüel) Dayanışma Derneği
27. İzler Derneği
28. İzmir Kent Konseyi Çevre Çalışma Grubu
29. İzmir Yenikapı Tiyatrosu
30. KaosGL LGBTT Dayanışma Derneği
31. KESK - ESM (Enerji, Sanayi, Maden Kamu Emekçileri Sendikası) İstanbul Şubesi
32. Lambdaistanbul LGBTT Dayanışma Derneği
33. Muğla Savaş Karşıtı Kadın İnisyatifi
34. Sarıyer Kent Konseyi Hayvan Hakları Çalışma Grubu
35. Sinop Çevre Dostları Derneği
36. Sokak Hayvanlarını Koruma ve Kurtarma Derneği (HAYKUR)
37. Sol Arayış
38. Sosyalist Parti
39. Türkiye HomeNet Ev-Eksenli Çalışan Kadınlar Dayanışma Ağı
40. Validebağ Gönüllüleri Derneği
41. Vegan Kolektif
42. Yedikule Hayvan Dostları Derneği
43. Yenişehir Mahallesi Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği
44. Yeryüzüne Özgürlük Derneği
45. Yeşiller Partisi
46. Yunuslara Özgürlük Platformu
Komisyon toplantısı sonunda, başta Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu ve bu bakanlığın bürokratları olmak üzere, komisyon üyesi milletvekillerinin de hayvanların varoluştan gelen doğal haklarından ve gerek Türkiye gerekse dünya üzerinde yaşanan hayvan hakları ihlâllerinden bihaber oldukları kanaatine varılmıştır. Önümüzdeki günlerde tartışılacak olan yasa tasarısı ve teklifi hakkında yayımladığımız ve aşağıda yer verdiğimiz, farklı çalışma konuları ve mücadele alanlarından 46 STK, siyasî parti, sendika ve oluşumun imzaladığı ortak deklarasyonun hâlâ geçerliliğini koruduğunu, hatta revize edilen tasarının yasalaşması halinde önümüzdeki günlerde hayvanları çok büyük felaketler beklediğini duyurmak isteriz.
2011'in Aralık ayından başlayarak günümüze dek, başta hayvan deneyleri olmak üzere birçok hayvan refahı konusunda yürürlüğe sokulan yönetmeliklerin oluşturduğu meşru zeminde, Türkiye Cumhuriyeti sınırları dahilinde tüm hayvanlara soykırım uygulandığını ve eğer yasalaşır ise 5199 sayılı Kanun hakkındaki tasarının, zulmün ve soykırımın boyutlarını daha da arttıracağını kamuoyuna duyuruyoruz.
Bu soykırımdan, çıkartılan tüm yönetmeliklerin, komisyonlarda bekletilen tüm tasarı ve tekliflerin sebep olduğu ve olacağı tüm hak ihlâllerinden, T.C. devleti ve hükûmetini sorumlu tuttuğumuzu açıkça ifade ediyoruz. Hayvanlara yönelik soykırımı ve zulmü meşrulaştıran tüm yönetmelik, yasa, kanun tasarısı ve teklifler geri çekilmelidir!
Devlet, tüm canlıların hakları ve bedenlerinin üzerinden kirli elini çekmeli; hakları esneterek, yok sayarak çıkardığı kanlı yasalarla uyguladığı zulmü, soykırımı meşrulaştırmaya son vermelidir!
5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin
ORTAK DEKLARASYON
05.06.2012
05.06.2012
5199 sayı ile 2004 yılında yürürlüğe giren Hayvanları Koruma Kanunu ile ilgili olarak, gerek basında gerekse hükûmet kaynaklarında birçok haber çıkmış, Kanunun hayvan hakları kuruluşlarını tatmin edecek şekilde düzenleneceği, hayvanların kapsamlı bir şekilde korunacağı ve zaten sahip olunan hakların geliştirilip gözetileceği kamuoyuna duyurulmuştur.
Şu anda TBMM Çevre Komisyonu’nda bekletilen iki adet kanun teklifi olmakla birlikte, Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nca hazırlanmış başka bir değişiklik tasarısının da Başbakanlığa gönderildiğini ve görüşüldüğünü öğrenmiş bulunmaktayız. Meclis ihtisas komisyonlarında bekleyen tekliflerden 2 / 366 sayı numaralı olan düzenleme, bugüne kadar yürürlüğe sokulan ve görüşülmek üzere bekleyen diğer teklif ve tasarılar gibi, hayvanları korumaktan, yaşam haklarını gözetmekten son derece uzak, ülkeye özgü koşullar umursanmadan ve göz ardı edilerek, pek çok hayvan ırkını toptan yok edecek felaketlerin önünü açmak maksadı ile hazırlanmıştır.
Söz konusu teklifle, hayvanların ne şekilde öldürüleceği hükme bağlanmakta, hayvanların korunması ve yaşatılması değil, hayvanlar için asgarî "lüks" standartlarından oluşan “hayvan refahı” düşüncesi şart koşularak, 5199 sayılı Kanunun maddeleri değiştirilmek istenmektedir.
Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nca hazırlanarak Başbakanlığa sunulan “HAYVANLARI KORUMA KANUNUNDA VE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI” da diğer kanun tekliflerinde olduğu gibi beraberinde birçok hak ihlalini getirecektir:
Şöyle ki;
1- Evlerde kaç hayvan bulundurulacağı; “tehlikeli ırk” adıyla hayvanların yaftalanması; hayvanlardan kaynaklanabilecek sorunlara dair tedbirlerin (öldürme, toplu imha, izolasyon vs.) diğer bakanlıklarla birlikte belirlenerek yönetmeliklerin çıkartılması,
2- Hayvanların imhasına olanak sağlayan 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu ile 24/4/1930 tarihli ve 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanununun yeni tasarıda da yer alması,
3- Deneylerde kullanılacak denek hayvanların etik kontrolden uzaklaştırılması, bu konuda mümkün olduğunda denetimlerin keyfiyete bağlanması,
4- Kanun tekliflerinin ve tasarının içeriği incelendiğinde, amacın hayvanları korumak ve hakları gözetmek değil, hayvanları bertaraf etmek olduğunu kanıtlanmaktadır.
Biz, aşağıda imzası bulunan STK ve oluşumlar,
Hem TBMM komisyonlarında bekletilen yasa tekliflerini hem de Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nca hazırlanarak Başbakanlığa gönderilen yasa tasarısını, aşağıdaki nedenlerle desteklemediğimizi, tüm bu felaket tasarılarına karşı çıktığımızı ve tekliflerin bu hali ile yasalaşması halinde, uluslararası resmî teşkilatlarca (Dünya Ticaret Örgütü, Dünya Hayvan Sağlığı Teşkilatı vb.) uygulatılmak ve bizzat devletçe de uygulanmak istenen “hayvanlardan arınma” politikasının teşhiri için gerek yurtiçinde gerekse yurtdışında her türlü propaganda aracını kullanacağımızı kamuoyuna ve ilgili makamlara duyururuz.
- Amacı ve adı “HAYVAN KORUMA” olan bir yasada hayvanların sorun olarak görülmesi, her canlının şahsına özgün fizikî ve karakter özellikleri, yetiştirilişi ve geçmişi, yaşadıkları incelenmeden, “tehlikeli” sıfatıyla yaftalanması asla kabul edilemez; basit, insanî mazeretlerle hayvanların öldürülmesi ve nasıl bertaraf edilecekleri de adı koruma olan bir kanunun ESASINI OLUŞTURAMAZ. Bu nedenle değiştirilmek istenen 5199 sayılı yasa, 5996 ve 1593 sayılı kanunlardan ayrı bir şekilde ele alınmalı ve bu kanunlar da 5199 sayılı yasaya göre güncellenmeli, bu yasaların içinde yer alan imha maddeleri derhal kaldırılmalıdır.
- İnsanî bir seçenek, çözüm olarak sunulan, “uyutma” diye bilinen, solunumu durdurucu iğne ile öldürme yöntemi, bir hak değil, aksine yaşam hakkının sonlandırılmasıdır. Bu nedenle, hayvanların refahını sağlama adı altında yürürlüğe girecek herhangi bir yasanın içinde de bu maddeye yer verilemez. Bu hakkı, hiçbir kurum, kişi ve kuruluş, çok istisnai durumlar haricinde, tıbbî gerekçesiz, uygulayamaz.
- Tasarı, yasalaştığı takdirde evlerde yaşayan hayvanların sayısına ciddi kısıtlamalar getirilecek ve muhtemelen bu sayı, tek bir hayvan ile sınırlandırılacaktır. Bir hayvan “sahibi”nin, evinde tek ya da birkaç hayvan bulundurma sınırlandırmasına, dayatmasına yasalar ile kesinlikle karar verilemez. Bu hayvan hakları ihlali olduğu kadar, aynı zamanda da bir insan hakları ihlalidir ve Anayasa’daki, mülkiyet hakkına aykırılık teşkil etmektedir. Adı üzerinde, mevzuata göre “evcil” olarak tanımlanan hayvan türleri, ferdin hanesinde, kendi tasarrufundadır ve mülkiyet hakkından ayrı düşünülemez. Şahsî mülkiyet edinmek de kişinin kendi tasarruf inisiyatifindedir. Anayasa ile koruma altına alınmış bu hakka hiçbir şekilde dokunulamaz.
- Kısırlaştırma, yeni bir iş, istihdam, kolay para kazanma kolu olarak görülemez, bu konuda ihaleler açılamaz. “Sahipsiz” hayvanlara devletçe uygulanan kısırlaştırma işlemi, günümüzde bir “soykırım” haline dönüşmüştür. Zorunlu bir uygulama, şart haline getirilen bu işlemin, ciddi bir operasyon olduğu unutulmuş veya bilinçlice göz ardı edilmiştir. Operasyon öncesinde, sırasında ve sonrasında asgarî önlem ve işlemler dahi uygulanmamakta, bu da ciddi hayatî riskler ve eziyetli hak ihlallerinin ölümle sonuçlanmasına neden olmakta, kısırlaştırmayı bir imha aracı haline getirmektedir. Koruma, hayvanlara soykırım uygulayarak sağlanamaz.
- Hayvanların, deneylerde kullanılması da başlı başına etik bir sorundur. Ancak mevzuat, etik sebeplerden dolayı oluşan bu karşıt görüşümüzü değil, devletin ve ilaç endüstrisinin çıkarları doğrultusunda hayvanların birer denek olarak kullanılmasını onaylamaktadır. Bakanlığın, Başbakanlığa sunmuş olduğu yasa tasarısında ise, hayvan deneylerinde veteriner hekimin bulundurulması zorunluluğu da ortadan kaldırılacaktır.
- İşkence ve kötü muamele, idarî para cezaları ile geçiştirilmektedir. Yine Bakanlığın Başbakanlığa sunduğu tasarıda, hayvanlara işkence yapan kişi, sadece 750 TL’lik bir idarî para cezasını devlete ödeyerek bu fiilini gerçekleştirebilecektir. Hak ihlallerinin yasal hükümlerle önlenmesi gayesi taşınıyorsa cezaların caydırıcı olması ve yükseltilmesi şarttır.
- Mevzuatça “tehlikeli ırk” olarak tanımlanan hayvanların, bakımevlerine teslim edilmesi zorunluluğu da Türkiye’de belli hayvan ırklarına karşı yapılmak istenen haksız bir yaftalamadır. Bu uygulama, insanlara yapıldığında ya da yapılacak olduğunda adı “soykırım” olurken, yasa koyucu, bu uygulamayı hayvanlar için çok rahat bir şekilde dile getirebilmekte, bunu bir çözüm olarak sunmaktadır. Hukuken ve vicdanen böyle bir uygulamanın meşruiyeti mümkün değildir.
- Hayvanlar, sadece kedi, köpek gibi evcil hayvanlardan oluşmamaktadır. Ancak mevcut Kanun ve bu Kanunun değiştirilmesi için sarfedilen çabalar, daha çok evcil hayvanları kapsamaktadır. Her gün muazzam bir zulme maruz bırakılan, “çiftlik hayvanları” diye anılan ya da mevzuatça “kesim hayvanı” olarak tanımlanan hayvanlar, deneylerde sömürülen ve işkence edilen hayvanlar, “yarış hayvanları”, hayvanlı sirklerde, gösteri endüstrisinde sömürülen ve hak ihlallerine maruz kalan hayvanlar, hayvanat bahçelerinde hapishane koşullarında yaşayan yaban hayvanları için hiçbir olumlu düzenleme getirilmemektedir. Bu, büyük bir samimiyetsizlikten ve illüzyondan başka bir şey değildir.
- AB müktesebatı dâhilinde hayvan refahı ile ilgili Türkiye’de yürürlüğe giren tüm mevzuat, hayvanların haklarını değil insanların refahını korumaktadır; insanmerkezci ve bencil bir düşünce yapısıyla hazırlanmıştır ve hayvanların “ekonomiye katkı payı” hesabı ile yaşatılmasına veya öldürülmesine karar verme yetkisini ısrarla otoritelere vermek istemektedir. Bu nedenle, maksat, yine hayvanları korumak değil “hayvan refahı” adı altında göz boyamak ve hayvanlara uygulanan zulmü, işkenceyi ve tahakkümün devamını sağlamaktır. Bu yüzden mevcut olan tüm mevzuatı reddediyor ve hayvan haklarını gözetmek iddiasıyla yürürlüğe konmak istenen mevzuatın hazırlanmasında rol alan hayvan refahı derneklerini, hayvanseverleri ve Bakanlık yetkililerini kınıyoruz.
- Hiçbir dernek, federasyon ya da grup, hayvanları ya da hayvan hakları savunucularını tamamı ile temsil tekeline sahip değildir. İnsanlardan çok daha fazlasını hissedebilen, duyguları ve bilinci olan, acı çekme yetileri olan hayvanlar hakkında mevzuat çıkartılırken, hayvanlar mevcut yasalar karşısında birer eşya, mal olsalar dahi, onların gerçekte insanlar gibi acı çeken, hissedebilen, canlı bireyler oldukları unutulmamalıdır. Bu unutulduğu takdirde; insanın, doğanın önemli bir paydası olan, ekosistemde en az insanlar kadar bir yere ve doğal haklara sahip olan hayvanlar üzerindeki bencil hükümranlığının, basit ekonomik hesapların sonucundaki bilançonun iflas olacağı, bunun yaşama karşı ciddi bir suç oluşturacağı, bu suçun yasalar ile meşrulaştırılması ile de önce vicdanlarımıza, sonra da tüm canlılara karşı hiçbir şekilde hesabını veremeyeceğimiz ve telafisi olmayan ciddi zararlar doğacağı, acı gerçeğin ta kendisi olarak karşımıza çıkacaktır.
SONUÇ ve TALEP:
- Hayvanlar aleyhinde olan, hem TBMM komisyonlarında bekletilen tekliflerin hem de Bakanlıkça Başbakanlığa sunulan tasarının ivedilikle geri çekilerek, hayvanlara ve yaşama karşı telafi edilemeyecek felaketlerin önlenmesini talep ediyoruz.
- Hayvan koruma ve hak savunusu iddiası ile hazırlanan yasalar, adına yaraşır bir içeriği barındırmalı, ilkeleri ve amacı ile çelişmemelidir. Bu bağlamda, öncelikle hayvanı korumalı, hayvanları homojen bir toplam olarak kabul edip belli bir potada eritmemeli, hepsinin birer birey olduğunu kabul ederek ve Türkiye şartları (altyapının mevcut olmayışı, kadro yetersizliği, toplumun hayvana bakış açısı vs.) göz önünde bulundurularak, hayvanların YAŞAM HAKLARINI savunurken misyonunda ve vizyonunda samimi olan, amaçlarını faaliyetleri ile ispatlamış STK ve oluşumların görüşü alınarak, katılımcı ve çoğulcu bir perspektifle kaleme alınmalıdır.
İMZACILAR:
Alfabetik sıraya göre;
1. Amargi Kadın Kooperatifi
2. Animal Protection Group Arbeitsgruppe für Tierrechte e.V., Almanya
3. Büyükçekmece Sokak Hayvanlarını Koruma ve Sevenler Derneği (SOHAYKOSEV)
4. Çandarlı Hayvan Koruma Derneği (ÇANHAYKODER)
5. Çeşme Doğa ve Hayvanseverler ve Koruyanlar Derneği
6. Datça Çevre ve Turizm Derneği
7. Demokrat Eğitimciler Sendikası (DES)
8. Doğal Yaşam Derneği
9. Doğayı ve Hayvanları Seven Sevdiren Derneği
10. Dünya Yalnız Bizim Değil Platformu (DYBD)
11. Engelli Hayvanları Koruma ve Hayvan Hakları Derneği
12. Etik Vegan Yaşam Grubu
13. Ev-Eksenli Çalışanlar Sendikası (Ev-Ek-Sen)
14. Feminist Sanatçılar Platformu
15. Feministbiz
16. Halkların Demokratik Partisi (HDP)
17. Hayvan Hakları Aktivistleri Derneği (HAYVİST)
18. Hayvan Hakları için Birleşim Hareketi (HAYİHAK)
19. Hayvan Haklarını Koruma Derneği (HAYHAK)
20. Hayvan Haklarını Koruma ve Geliştirme Derneği (HAGİD)
21. Hayvan Özgürlüğü İnisiyatifi (HÖİ)
22. Hayvanları Doğal Ortamda Yaşatma Derneği (HAYDOY)
23. Hayvanları Koruma Derneği Manisa (HAKDEM)
24. Hayvanların Yaşam Haklarını Koruma Derneği (HYHKD)
25. İmece Evi - Doğal Yaşam ve Ekolojik Çözümler Merkezi
26. İstanbul LGBTT (Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Travesti, Transseksüel) Dayanışma Derneği
27. İzler Derneği
28. İzmir Kent Konseyi Çevre Çalışma Grubu
29. İzmir Yenikapı Tiyatrosu
30. KaosGL LGBTT Dayanışma Derneği
31. KESK - ESM (Enerji, Sanayi, Maden Kamu Emekçileri Sendikası) İstanbul Şubesi
32. Lambdaistanbul LGBTT Dayanışma Derneği
33. Muğla Savaş Karşıtı Kadın İnisyatifi
34. Sarıyer Kent Konseyi Hayvan Hakları Çalışma Grubu
35. Sinop Çevre Dostları Derneği
36. Sokak Hayvanlarını Koruma ve Kurtarma Derneği (HAYKUR)
37. Sol Arayış
38. Sosyalist Parti
39. Türkiye HomeNet Ev-Eksenli Çalışan Kadınlar Dayanışma Ağı
40. Validebağ Gönüllüleri Derneği
41. Vegan Kolektif
42. Yedikule Hayvan Dostları Derneği
43. Yenişehir Mahallesi Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği
44. Yeryüzüne Özgürlük Derneği
45. Yeşiller Partisi
46. Yunuslara Özgürlük Platformu