ODTÜ tafafından 40'tan fazla köpek toplatıldığı söylenirken ve hâlâ kafesler içinde köpekler götürülürken barınaktaki köpek sayısı 20'yi geçmiyor. Peki bu köpekler nerede? ODTÜ'den alınıp başka yerlere mi bırakılıyorlar? Yoksa fazla uyuşturucudan ölenler çöplere mi atılıyorlar? Tüm bunlar yaşama hakkına aykırı ve insanlık dışıdır...
Çoğumuz görmüşüzdür, üniversitelerin kendilerini tanıtmak için kullandıkları broşürleri vardır. Bu broşürler genelde kampüsün ne kadar rahat ve samimi bir yaşam alanı olduğunu gösteren fotoğraflar içerir.
Ortadoğu Teknik Üniversitesi'nin de (ODTÜ) böyle broşürleri var. ODTÜ'nün tanıtım broşürlerine baktığınızda dikkatinizi çeken fotoğraflardan biri de şu olur: çimler üzerinde vakit geçiren öğrenciler ve onların arasında uzanan bir köpek. Bu fotoğrafa baktığınızda ODTÜ'de hayvanların ve insanların nasıl uyumlu yaşadığını düşünebilirsiniz ya da fotoğrafı görünce gülümsersiniz.
Peki, o köpeğe ne oldu biliyor musunuz? Artık o köpek ve onun gibi birçok köpek ODTÜ'deki yaşam alanından çıkartılıyor. Görüntüleri hala o broşürlerde yer almasına rağmen, fotoğrafları ile ODTÜ'nün imajı için reklam olmaya devam etmelerine rağmen o köpekler artık ODTÜ'de yaşamıyorlar. Şubat ayından itibaren düzenli olarak toplatılıyorlar. Ancak toplatılma işlemleri 5199 nolu Hayvan Hakları Koruma Kanuna aykırı bir şekilde gerçekleştirilmekte. Köpekler kanuna göre belediyenin görevlendirdiği kişiler tarafından ve veteriner eşliğinde toplatılmalılar. Dahası toplatılan köpekler yine yasa gereğince gerekli tedavi ve aşıları yapıldıktan sonra alındıkları yerlere geri bırakılmalılar.
Peki ODTÜ ne yapıyor? Köpekleri kendi görevlendirdiği, uyuşturucu silah kullanma bilgisi ve yetkisi olmayan kişilere, yanlarında bir veteriner olmadan toplatıyor. Toplatılmaların veteriner eşliğinde olmasının önemi şu: Veteriner, köpeğin yaşına ve kilosuna uygun olarak uyuşturucunun dozajını ayarlıyor. Oysa barınakla yapılan görüşmelerden öğrenildiğine göre ODTÜ'deki toplatılma işlemleri sırasında uyuşturulup uyanmayan köpekler mevcut. Çünkü birçok köpeğe yaşına ve kilosuna göre fazla dozda ilaç veriliyor. Yine ehil kişiler bu işi yapmadığı için uyuşturucu iğne yiyen köpekler korkup orman içlerine kaçıyor ve belki de oralarda ölüyorlar.
Toplatılan köpekler Çankaya Belediyesi'nin barınağına götürülüyor ve ODTÜ köpekleri için ayrılan bir tel kafeste tutuluyor. Bu köpekler ODTÜ ormanlarında özgürce koşabilecekken, daracık mekânlarda bir sürü köpekle beraber yaşamak zorunda bırakılıyor. Kimi insanlar da barınakları cennet mekânlar sanıyor. Sanki köpeklerin yedikleri önlerinde yemedikleri arkalarında... Ancak çoğumuz şahit olmuşuzdur ki dar alanlarda birçok köpek çoğu zaman kendi pislikleri ile beraber yaşıyor. Daha yeni Ankara'daki bir barınaktan "açlıktan ölü bir köpeği yediği için zehirlenip ölen köpekler" haberi gelmişken insanlar köpekleri barınaklara kapatmanın nesini olumlu buluyor?
Dahası ODTÜ tafafından 40'tan fazla köpek toplatıldığı söylenirken ve hâlâ kafesler içinde köpekler götürülürken barınaktaki köpek sayısı 20'yi geçmiyor. Peki bu köpekler nerede? ODTÜ'den alınıp başka yerlere mi bırakılıyorlar? Yoksa fazla uyuşturucudan ölenler çöplere mi atılıyorlar? Tüm bunlar yaşama hakkına aykırı ve insanlık dışıdır...
Bu durum ben ODTÜ'lüyüm diyen, hatta ben insanım diyen hangi kişinin içine siner? ODTÜ değil mi devrimi bağrına kazıyan? Sahipsiz köpekler bir sorun ama bunun üstesinden gelen üniversiteler mevcut. Örneğin, Boğaziçi Üniversitesi, İzmir Teknoloji Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi ve yurt dışındaki birçok üniversite... ODTÜ'nün ne eksiği var? Eksiği alternatif çözümlere kulak tıkaması, en kaba yönteme başvurması.
Bütün bunlar yapılan görüşmelerle dile getirildiği halde ODTÜ yönetimi yalnızca dinliyormuş gibi gözüküyor. "Tamam tamam" deyip hâlâ köpekleri toplatmaya devam ediyor. Herkes köpekleri sevmek zorunda değil, hepimiz topluca gezen köpeklerden korkabiliriz, birçoğumuz da korkuyoruz.
Ancak köpeklerden korkumuzun bedelini köpekler ödememeli. Alternatif çözümler mümkün. Ring servislerinin artırılması ve geç saatlerde insanların orman alanı içerisinden geçmek zorunda kalmaması faydalı olabilir. Artık yemeklerin orman alanı içerisinde belli noktalara bırakılması ve bu sayede köpeklerin kampüs içerisine inmesinin önlenmesi de... Ayrıca, herkes yanında köpeklerle karşılaştığında kullanmak için bir düdük taşıyabilir.
Düdüğün sesi işitme sistemi hassas olan köpeklerin dikkatini dağıtıp onları kaçırmaktadır. Toplantılar yapıp insanları köpeklerle karşılaşınca ne yapacakları konusunda bilgilendirmek de mümkün. Bunun için gerekli uzman kişiler bile ayarlandı, ODTÜ'nün bir bütçe ayırması da gerekmiyor.(EG/EÜ)
Her konuda işbirliği yapmaya ve yardımcı olmaya hazır gönüllüler mevcutken ODTÜ'nün tüm seslere kulağını tıkaması ve bildiğini okuması hiçbir sorunu çözmüyor.. ODTÜ geniş bir alan ve bu alanı fanusla kaplamadıkça köpek giriş çıkışları her zaman olacaktır. Bugün birilerine köpekler havladı diye köpekler sürülüyor, yarın birileri kuşlardan korkunca ne olacak? ODTÜ sadece insanların yaşam alanı değil hayvanların da yaşam alanıdır. Beraber yaşamak mümkün. Melih Gökçek ile sorun yaşadığında ona yasaları hatırlatan ODTÜ'nün de uymakla mükellef olduğu yasalar ve saygı göstermesi gereken yaşam hakkı var...
Kaynak: Esra GEDİK / bia