LC Waikiki ismi size masum bir isim gibi gelebilir ama bu ve benzeri şirketler, ticarî kaygıları uğruna, düzenli olarak, yılda binlerce insanı sömürüp harcarken bir dakika bile rahatsızlık hissetmezler. Aşağıda, LC Waikiki'ye yazılmış bir mektubu okuyacaksınız. LC Waikiki ve benzeri şirketler, zorunlu çalışma sisteminin içine atıp sırtından geçindiği insanların hayatlarına mal olan haksız fiiller yapan kapitalist şirketlerdir. LC Waikiki'nin iki camının kırılması, yasalar nezdinde ve toplum tarafından "suç" olarak tanımlanır ve devlet tarafından infaz memurluğu yapılıp insanlar yaklaşık 30 yıl hapis cezası ile yargılanırken, bu şirketin hiçbir yaptığı şiddet olarak dahi tanımlanmamakta, bu şirket ve benzerleri dünyanın dört bir yanında servetlerine servet katmaya devam etmektedir.
Cansız bir nesneye yapılan bir saldırı eğer şiddet ise sormak istiyoruz; yüzlerce insanın ölümüne sebep olmak, o insanları öğütmek, katletmek şiddet değil de nedir? Böyle bir adaletsizliğin adalet diye yutturulması nasıl bir iki yüzlülüktür?..
LC Waikiki’ye Açık Mektup
- NURAN GÜLENÇ -
Bangladeş’te Rana Plaza’da meydana gelen 8 katlı binanın çökmesi ve 1.127 işçinin ölümü ile sonuçlanan faciadan sonra iki yazı kaleme aldım. Birinci yazım “markalar işçi öldürmeye devam ediyor” başlığı ile bu siteden, 30 Nisan 2013 tarihinde yayımlandı. İkincisi ise “Bangladeş’te işçi ölümlerinin ardından” başlığı ile 11 Mayıs’da yayımlandı. İlk yazımın yayınlanmasından sonra yapmış olduğunuz basın açıklamasına cevaben bu açık mektubu kaleme alıyorum.
Rana Plaza enkazından çıkan LCWaikiki etiketlerinin dünya basınında yer almasına rağmen, elime ulaşan ve Sendika.Org sitesinde de yayımlanan açıklamanızda Rana Plaza’da üretim yaptırmadığınızı, binada var olan mağazalarda “satış” yapıldığınızı ifade etmişsiniz. Diyelim ki, haklısınız ortada üretim yok, sadece satış var! Öncelikle sormak istiyorum, satışın yapıldığı mağazalar o faciada çökmedi mi, mağaza çalışanları o enkazın altında kalmadı mı?
Aynı zamanda, açıklamanızda “kurumsal yönetim ilkelerini benimsemiş ve şeffaf bir şirket olarak LCWakiki tüm çalışmalarını çevre, iş sağlığı ve güvenliği politikalarını gözeterek gerçekleştirmektedir” diyorsunuz. O halde size yine 2010 yılında Bangladeş’te üretim yaptırdığınız Garib&Garib adlı firmayı hatırlatmak istiyorum.
25 Şubat 2010 yılında, Garib&Garib adlı fabrikada çıkan yangında, pencereleri demirli ve yangın çıkış kapalı olması nedeniyle 21 işçi yanarak can verdi. 50’yi aşkın işçi yaralandı. Yoksa orada da mı üretim yaptırmıyordunuz?
Şimdi size sormak istiyorum, 2010 yılında, Garib&Garib’te üretim yaptırdığınız tescillendiği halde, yangında feci şekilde can veren ve yaralanan işçiler ve aileleri için ne yaptınız?
Ben söyleyeyim, kocaman bir hiç yaptınız. Temiz Giysi Kampanyası ve ITGLWF’in (Uluslararası Teksti Hazır Giyim ve Deri İşçileri Federasyonu) çağrılarından somut bir sonuç çıkmadı. İnsanlar yandı ve siz seyrettiniz. Ardından da sırtınızı döndünüz ve gittiniz. Başka yerlerde can güvenliğini sağlamadığınız işçileri ucuza çalıştırarak üretime devam ettiniz.
Garib&Garib’de üretime başlamadan önce hangi denetimleri yaptırdınız? Çünkü Garip&Garip fabrikasında 2009 yılında da bir yangın çıkmış ve bazı markalar o işyerinde kronik bir işçi sağlığı güvenliği problemi olduğu gerekçesi ile çalışmayı durdururken, siz hangi denetimlere güvenip çalışmaya devam ettiniz? Bunları kamuoyu ile paylaşabilecek misiniz? Şeffaflıktan bahseden LCWaikiki, tedarik zincirini (üretim yapılan yerleri) bizlere açacak mı? Tedarik zincirindeki denetim sonuçlarını bizlerle paylaşacak mı?
Şimdi Rana Plaza’da iddianıza göre “üretim yaptırmamış” olmanız sizi aklıyor mu?
Ardı arkası kesilmeyen işçi ölümlerinin ardından, Rana Plaza faciası hepimiz için bardağı taşıran son damla oldu. Uluslararası işçi hakları savunucusu örgütler, sendikalar, Temiz Giysi Kampanyası Bangladeş’te ölümleri durdurmak için bir “Yangın ve Bina Güvenliği Anlaşması” hazırladılar. Bugüne kadar 30’u aşkın marka, bu anlaşmayı imzalayacağını açıkladı. Bu anlaşma ile markalar tüketicilerinin taleplerini dikkate alarak işçi örgütleri ile işbirliği yapacaklarını, ölümlerin durması için çalışmalar başlatacaklarını açıklamış oldular.
Şimdi size soruyorum, işçi ölümlerinin durdurulması için üretim yaptırdığınız yerlerde bir sorumluluk alacak mısınız, tüketicilerinize/ kamuoyuna göğsünüzü gere gere “artık bende ölümlerin durdurulması için elimi taşın altına koyacağım” diyebilecek misiniz, Bangladeş’te üretim yapan diğer Türk markalarına örnek olacak bir adım atacak mısınız? Yoksa Garib&Garib fabrikasında yaşanan facianın ardından olduğu gibi köşenize sinip, bu fırtınadan da hasar görmeden kurtulmak için dua mı edeceksiniz? Ama bu sefer kolay olmayacak…
Şimdi tüketicileriniz sizden bir adım atmanızı bekliyor.
(*) Nuran Gülenç, Temiz Giysi Kampanyası (Clean Clothes Campaign) Türkiye Koordinatörü
** http://www.sendika.org/2013/05/lcwaikikiye-acik-mektup-nuran-gulenc/
Kaynak: Başka Haber