24 Şubat 2015 Salı

Türkiye’de tecrit ve soykırımın yeni mekanları: Hayvan barınakları

Belediyelerin hayvan barınakları, devletin ve iktidarın kapatma, kapatarak kontrol altına alma mantığıyla kurulan, içinde birkaç gönüllünün emeğiyle hasbelkader yaşatmaya dair pratikler yeşeriyorsa da esas olarak, hayvanların şehirlerden uzaklaştırılıp, insanla ilişkiden koparılıp tecrit edilmesini hedefleyen yegane mekansal düzenlemelerdir. Türkiye’deki barınakların, hayvanın mekânsal kapatma aracılığıyla bakılacağı öngörüsünün arkasında, insan ile hayvan arasındaki, bu coğrafyanın bir zamanlar tanık olduğu, daha az tahakküm, sömürü, belki daha çok duygulanım, paylaşım, birlikte yerleşme ve ait olma pratiklerini barındırmış ilişki biçimlerinin iktidar eliyle imha edilmesini mümkün kıldığına; belediyeler eliyle kısıtlandırılmış alanlarda hayvanları tecrit etme, tecrit ederek yok etme bilincini örgütlediğine ve bunu toplumsal olarak meşru kılmaya hizmet ettiğine hep birlikte tanık olduk, olmaktayız.  

Özellikle 2010 yılından bu yana, Türkiye'nin dört bir yanındaki belediye barınaklarından, barınak sınırları içinde, bizzat barınak yetkilileri tarafından icra edilen zehirleme, öldürme, işkence, taciz, ya da yanlış tedavi, bakımsızlık, ihmal, bayat ilaç uygulaması, bozuk yemek artığıyla besleme, aç bırakma, sonucu katliam haberleri gelmektedir. Sesli kayıt ve görüntü içeren yüzlerce katliama rağmen, "iyi şeyler de oluyor" başlıklarıyla, katliamı kanıksamış benliklerin toplamından devşirilen "kamu vicdanını" rahatlatmak amacıyla basına servis edilen "lüks barınak" haberleri, arkada yatan, her yıl binlerce hayvanın barınakta kapatılarak hiçbir kaydı dahi olmadan, çok büyük kısmının tamamen keyfi gerekçelerle öldürüldüğü gerçeğini gizlemektedir. İBB barınaklarında ileri derecede uyuz, felç ya da görme engelli olduğu için sokak hayvanlarının öldürüldüğü gerçeği ise tüm hayvan koruma camiasınca bilinmektedir. Her sene, “ormanlarda binlerce köpek gönüllülerce besleniyor” başlığıyla görsel medya tarafından yapılan haberlerde görünen binlerce köpeğin, ormanlara ne şekilde geldiği ise üstüne düşünülmeyen başka bir konudur. İBB ve ilçe belediyeleri, hafriyat molozu dökermişçesine ormanlara köpek yığmaktadır.

Anlattığımız, bu toprakların kana bulanma hikayesi

Türkiye'deki barınakların mevcut durumu, bu katliamları örgütleyen hayvan tecriti, tecrit ederek imha etme mantığının, hayvanların şehirlerden uzaklaştırılmasının, şehirleri hayvansızlaştırarak mutenalaştırılan, hayvanı da barındıran kamusal alanlarının AVM, otopark, TOKİ'ler, villalar, mega proje şantiye alanlarına yer açmak için yok edilmesinin, bütün bunların hizmet ettiği yağma, talan, baskı ve soykırım politikasının sonucudur. Bu politikalarla birlikte, belediye barınaklarının çok büyük kısmı, artık giderek gönüllülerinin erişiminin daha zor hale getirildiği, sadizmin, hayvana yönelik şiddetin, hayvanların kanıyla büyüyen ticarî çıkar ilişkilerinin, tedbirsizliğin, hukuksuzluğun, Türkiye tipi gündelikleşmiş, hesabı daha görülmeyecek olan "kayıtdışı" öldürmelerin örgütlendiği  yerler haline gelmiştir.  

Türkiye'de devletin ve iktidarın arsızca bayağılaştırılmış, gündelikleştirilmiş katliamlarla, istatistiki verilere dönüştürülmüş acılarla, ölümlerle, işkencelerle, soykırımlarla ayakta kaldığını biliyoruz. AKP iktidarı ve idaresindeki yerel yönetimler, iktidarın özündeki bu öldürme mantığını son derece etkin ve pervasızca icra eden, egemenin hesap sorulabilirliğini hiçe sayan ve temelsizliğinin dibindeki şiddeti alenen topyekûn imha politikasına dönüştürmüş bir siyaset alanı örgütlediler. Bir de, buna maruz kaldıkça iyiye, hak ve hukuka inancını yitirmiş, adaletin kapısından kovulmuş, türlü geleneksel patolojileriyle yoğrulup duran, olan bitene müdahale etme imkânlarını yitirmiş, kökten dönüşümü tahayyül edemez hale gelmiş bir toplumsa bilinç. Buna eşlik eden, çaresizce biat ederek şeytanî iktidarın kendisine bahşettiği karanlıkları meşru, haklı, yeterli görmeyi, önüne atılan "hayatta kalma" stratejileriyle idare etmekten ve her gün haksız katliama, ölüme, işkenceye tanık olmaktan kaybettiklerine karşı isyan etmeyi, kaybettiği için yas tutmayı, kaybettiği için adalet aramayı, kaybettiğinin hesabını dahi unutmaya başlamış bir toplumsal ilişkilenme alanı. 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve AKP iktidarının, tahakkümü altına aldığı en büyük idari yönetimlerden en küçük yerel yapıya kadar yeniden ürettiği bu ilişkilenme alanı, bütün eşitsizliklerin temelinde yatan tahakküm, sömürü, baskı mekânizmalarıyla örülü; iktidarın öne çıkardığı her yeni politikayla konfigürasyonu ve dağılımları değişen, ama altta kalanlarının neredeyse hiç değişmediği bir kaybetme, yok etme alanı. Bu aynı zamanda, hala hayatta kalmaya, geleceğe dair umudunu korumaya çalışanlarımızın, umudunu kaybetmiş olsa bile, kanuna olmasa bile, adalete olan inancını, arzusunu canlı tutmaya çalışanlarımızın üzerine gitmeye çalıştığı, artık iyice daraltılmış, İç Güvenlik Paketi’yle belki tamamen yok edilecek muhalefet alanlarında karşı siyaset ve direniş örgütlediği de bir alan. Bu alanın içinde önceliklerimiz var, kurtarmaya çalıştıklarımız var; bu alanda acıların bir hiyeraşisi yok belki ama bir türlü görünmeyen, duyulmayanlarımız var. 

Hayvanlar, Türkiye'de yukarıda tarif etmeye çalıştığımız, içinde yaşadığımız bu korkunç karanlığın, tahakkümün, yaşamın, bedenin ve emeğin sömürüsünün, şiddetin, tacizin, tecavüzün, sistematik katliamın, soykırımın değişmez mağdurları. Bu coğrafyanın bulandığı kanlar arasında, onların da kanı var. Görülmeden, bilinmeden, sesi duyulmadan, bir kuytuda öldürülüp bırakılan, her seferinde bu coğrafyaya yüzsürüp her seferinde katledilen bütün halklar; iktidarın kurucu imgesinden dışlanmış bütün topluluklar gibi hayvanlar, iktidar eliyle örgütlenen bu kötülük ve delilik sarmalında infaz kağıtları boyunlarında, kapatıldıkları yerlerden kaçarak, atıldıkları yol kenarında panikle kaçarken gözümüzün içine bakmaya çalışarak, sürüldükleri  ormanın yakınından geçen her arabaya koşarak bizimle birlikte yaşamaya çalışıyor.

Bu noktada, hayvanlar üzerindeki tahakkümün bitmesinin acilieyetini dile getirmek oldukça önemli. Hayvanların hem şehirlerde hem kırsalda yüzyıllardan beri mesken tuttukları sokaklarda, mahallelerde, sazlıklarda, dere kenarlarında, köy meydanlarında, avlularda, köşedeki ağacın gölgesinde yaşamalarını savunuyoruz.  Açlığa, soğuğa, çoğu zaman işkenceye, dayağa, kötü muameleye, yanlış uygulamanın neden olduğufelce, pislikten gelen enfeksiyona maruz kaldıkları, çıkar ilişkilerinin, hayvana şiddet olarak dışa vurulan türlü kötülüklerin icra edildiği  yaşamın ve ölümün tasarrufundan geçen egemenliğin ve iktidarın yerel laboratuvarları haline gelmiş olan belediye barınaklarında, hedef tahtasına döndürüldükleri, gönüllü desteği olmaksızın asla yaşayamayacakları ıssız ormanlarda değil!

Hayvan katliamları, başka soykırımların habercisi

1910'da İstanbul'dan bir Avrupa başkenti yaratma hayalleriyle, Batı modernitesini taklit ederek örgütlenen şehirlerin hayvansızlaştırılması politikasının bir parçası olarak, suni olarak yaratılan "İstanbul'daki köpek sorunu" söylemiyle başlayıp köpek toplamalarıyla devam eden, tecrit sonucu 80.000'den fazla köpeğin ölümüne neden olan Hayırsızada Vakası’nın, yaklaşmakta olan Ermeni Soykırımı’nın habercisi olarak düşünmemiz gerekiyor. Her iki katliamın da altında yatan, aynı tarihsel döneme ait, tecrit, tehcir ve topyekûn imha politikalarının bugün, AKP iktidarı tarafından bir kez daha, en şiddetli ve kökten dönüştürücü pratiklerle örgütlendiğini görmek, yaklaşan felakate karşı politik direniş örgütlemek için son derece önemli. Belediyelerin hız verdiği hayvan toplamaların sayısının giderek artmasını ve yaygınlaşmasını, zehirlemelerin ve ormana köpek sürgünlerinin sıklaşmasını, özellikle büyükşehirlerde, şehir dışındaki alanlarda inşa edilen hayvan barınaklarının kapasitelerinin genişletilmesini, son olarak İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından şehrin iki yakasında, Kısırkaya’da inşası tamamlanan ve Pendik'te inşa edilmesi kararlaştırılan en az 20,000 hayvanı kapatma kapasitesine sahip olacağı resmî olarak ilan edilen devasa tecrit ve itlaf merkezlerinin, giderek yaklaşan toplu katliamların ayak sesleri olduğunu savunuyoruz. Şehrin dışına inşa edilen, denetimden uzak, mevzuata aykırı uygulamalar ve ticari ilişkilerle hayvan öldürmenin neredeyse sıradan hale geldiği belediye barınaklarının bu süreçte, şehirlerin hayvansızlaştırılmasına varacak kitlesel hayvan katliamlarının pilot alanlarına dönüşmekte olduğunu, böyle bir mantıkla örgütlenen mekânsal kapatmanın, çitlerin, barınak adı verilen hücrelerin başka bir amaca hizmet etmesinin imkansız olduğunu savunuyoruz.

Biz, Dört Ayaklı Şehir inisiyatifi olarak, İBB’nin sokak hayvanı toplama, ormana terk etme ve itlaf politikalarına hız vermesiyle 2010 yılında bir araya geldik. 2009'da İBB’nin Hasdal Barınağı’nda gerçekleşen 70’e yakın yavru köpeğin bir gecede öldürülmesine, 2007 yılında Bandırma Barınağı’nda “hastalık şüphesi” ile 280 köpeğin katledilmesine, 2012'de Bolu'da zincire bağlı köpeklerin donarak, birbirini yiyerek ve delirerek öldüğüne, Ocak 2014'te Kütahya Tavşanlı'da onlarca köpeğin canlı halde gömüldüğüne, yüzlercesinin açlıktan ve bakımsızlıktan öldüğüne tanık olduktan, Eylül 2014'te çöp konteynırından onlarca köpek cesedi çıkardığımız Niğde Barınağı’nı gördükten, son olarak hafta başında Manisa’daki, Saruhanlı Barınağı’nda, zincire vurulmuş halde ölmüş köpeklerin kuru kemiklerini, cesetlerini kapalı çitler arkasında gördükten sonra, herkesi belediyelerin hayvan barınaklarına dair naifliği, iyi niyeti bir kenara bırakmaya davet ediyoruz. Belediye barınaklarına dair duyulan umudun, söylemsel olarak üretilen, arkasında örgütlenen sistematik katliamları sempatik göstermeye çalışan mekânlara karşı mücadelede, bundan sonra daha da artacağını öngördüğümüz hayvan toplamalarını, tecrit ve itlafları meşru göstermekte kullanılacak baş söylemsel araç haline getirileceğini iddia ediyoruz. 

İstanbul içindeki pek çok barınak yetkilisi eliyle gerçekleştirilen tedbirsizlik, hak ihlali, dayak, ormana terk etme, öldürme, barınaktaki hayvana işkence etme ihbarlarından sonra, belediye barınaklarını ehven-i şer olarak görmeyi reddediyoruz. Hayvanların sokaklarda başına gelmekte olan eziyetleri, taciz ve tecavüzleri, yemek için sığındıkları dağ köyünde, ya da soğuktan sığındıkları bir otoparkta başına gelenleri bilmediğimizden, daha radikal bir dönüşüm adına hayvanları gündelik olarak tehlikeye atmayı göze aldığımızdan kesinlikle değil! Aksine, bizler barınakların, AKP belediyeleri eliyle iktidarın hayvansızlaştırma politikası ekseninde örgütlenen katliamları perdelediğin, bu katliamları bilinmez kılma işlevini yerine getiren mikro itlaf anları olarak görüyoruz. Barınakların, Türkiye'de hayvanın gördüğü şiddete çözüm değil, tamamen iktidar eliyle üretilmiş "hayvan sorunu"na kökten çözüm üretme mantığının bir sonucu olduğunu, bu anlamda şiddeti bir alana kapatarak görünmez kıldığını savunuyoruz. Bu yerleşik anlayış ve zihniyetin, siyasî partilere göre genelde değişiklik göstermediğini, hangi siyasî partiye mensup olursa olsun, özne doğa ve hayvan olduğunda, sanki ağız ve fikir birliği yapmışçasına tüm yerel yönetimlerin, aynı pratikleri uyguladığına tanık oluyoruz.


Şehre, doğaya, ormana, bütün hayvanlarıyla birlikte sahip çıkmak için

Bir tek hayvanı bile belediye barınaklarında kaybetmeyi göze alamayacakken, kitlesel sistematik itlaflar yaklaşırken, değişen yönetmeliklerle hayvanlar üzerinde deney yapılması yasallaşma sürecine girilmişken, herkesi barınaklarla işbirliği içinde olan hayvansever ve hayvan koruma/hakları oluşumlarını, belediyelerle yürüttükleri kirli ilişkiler içinde bırakmalarını, belki daha zor, ama hayvanlarla bir arada yaşamamızın daha çetrefilli, ama yaşatmaya yönelik başka biçimlerini düşünmeye, bu düşünceyi doğaya, şehre ve şehir  hayvanlarına karşı imha etme yöntemlerini temel alan bu zihniyeti ve algıyı doğuran iktidar anlayışının kalbine saplanacak bıçak olarak örgütlemeye çağırıyoruz.

Kısırkaya'daki devasa hayvan tecrit ve imha merkezine karşı toplumsal muhafeleti örgütlerken, sizleri birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz. İktidarın hedefinde sokaklar, yollar, mahalleler, şehrin nefes alabildiğimiz, iki kedi köpeğin başını sevebildiğimiz bütün alanları, ormanları, parkları, koruları olduğu için, herkesi bu alanları savunmaya, bu alanları içindeki hayvanlarla birlikte savunmaya çağırıyoruz. 

Adaletin olmadığı yerde, herkesi adaletten başka sığınacak ağaç gölgesi olmayan bu hayvanların hakkını savunmaya çağırıyoruz. Başta Kısırkaya’da inşası biten ve Pendik'te inşa edilmesi kararlaştırılan devasa tecrit ve itlaf merkezleri olmak üzere, hesabını artık tutmakta zorlandığımız, Türkiye'nin dört bir yanındaki barınaklarda kimse görmeden, bilmeden belediyeler eliyle işlenen hayvan katliamlarına karşı isyan etmeye, bizlerle birlikte yaşayan, mahallelerimizi paylaştığımız, sokaklarımızda yaşam savaşı veren hayvanların takipçisi olmaya çağırıyoruz. 

Doğaya, ormanlara, sokaklara içindeki tüm hayvanlarla birlikte sahip çıkmak için herkesi, başta inşaatı devam eden ve daha önce eşi benzeri görülmemiş bir düzeyde hayvan katliamının merkez üssü olacağını düşündüğümüz Kısırkaya’daki dev toplama kampının hamisi olan İstanbul Büyükşehir Belediyesi olmak üzere, ellerine hayvanların kanı bulaşmış bütün yerel yönetimlere karşı 28 Şubat 2015’te İstanbul Büyükşehir Belediyesi önündeki eylemimize davet ediyoruz.

Dört Ayaklı Şehir - Mine Yıldırım

Tarih: 28 Şubat 2015 Cumartesi

Buluşma Yeri: Saat 13:00 - Vezneciler Metro İstasyonu Önü  

Kısırkaya Toplama Kampına ​Karşı Uluslararası Destek Büyüyor

İstanbul Kısırkaya’da İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) tarafından kurulan ​​Kısırkaya Toplama Kampına ​karşı başlatılan kampanyaya yurt dışı destek büyüyor.

72 hektarlık alana inşa edilen ve 20 bin köpek kapasiteli ‘bakım evi’nin İstanbul sokaklarında yaşayan hayvanları alışmış oldukları doğal ortamlarından alınıp bir arada ve gözden uzakta hapsedileceğine; söz konusu alanın doğal       şartlarının barınak yapımına uygun olmadığına vurgu yapan aktivistler geçtiğimiz ay Kısırkaya’da geniş çaplı bir eylem düzenlemişlerdi. Eylemi, yapılan uluslararası dayanışma çağrısına Yunanistan, Rusya, İsviçre ve Almanya’dan da hayvan özgürlüğü aktivistlerinin destek eylemleri takip etti.

13 Şubat Cuma günü, Moskova’daki Türkiye Büyükelçiliği’nin önünde eylem yapmak üzere toplanan Rusyalı hayvan özgürlüğü aktivistleri, Rusya polis teşkilatının eylemi engellemesinden sonra Büyükelçilik binasını karşısında bir protesto gerçekleştirdiler. Eylemi gerçekleştiren ‘Alliance For Animals’ adlı grup, Kısırkaya Bakım Evi’nin kapatılmasını talep ettikleri mektubu büyükelçiliğe ulaştırmaya çalıştılar ancak Rusya polisi ve Türkiyeli yetkililer tarafından reddedildiler. Allience For Animals’ın Facebook sayfasında eylemin ardından yapılan açıklamada:​ "Türkiye Büyükelçiliği çalışanlarının, çalıştıkları ülkenin vatandaşlarından korkup polisin arkasına saklanarak sergiledikleri tavır bizi hayal kırıklığına uğrattı." sözleri yer aldı.















18 Şubat Çarşamba günü Atina’da hayvan özgürlüğü aktivistleri, Türkiye Büyükelçiliği’nin önünde Kısırkaya mücadelesine destek eylemi düzenlediler. 269 Life adlı örgütün düzenlediği eylemin ardından 3 hayvan özgürlüğü/vegan grubun ve 8 hayvan hakları örgütünün imzaladığı, Kısırkaya Bakım Evi’nin kapatılmasını talep eden mektubu Büyükelçi Kerim Uras’a ulaştırma çabaları, Türkiyeli yetkililer tarafından reddedildi. 
















Bir diğer destek ise Almanya ve İsviçre’deki hayvan hakları örgütlerinden geldi. Tierschutzbund Zürichadlı oluşum Bern Büyükelçisi Mehmet Tuğrul Gücük’e; Animal Welfare Foundation Berlin adlı oluşum Berlin Büyükelçisi Hüseyin Avni  Karslıoğlu’na gönderdikleri mektuplar ile İBB’nin İstanbul’daki büyük çaplı hayvan ‘bakımevi’ projelerine son vermesini talep ettiler. Ayrıca, sokak hayvanlarının yok edilmesi anlamına gelen bu geniş projelerin sürmesi halinde Avrupalı turistlere Türkiye’ye gitmeme ve boykot etme çağrısında bulunulacağını açıkladılar.

Kısırkaya’ya karşı İstanbul’da yapılacak olan bir sonraki eylem ise 28 Şubat’ta Saraçhane’deki İstanbul Büyükşehir Belediyesi binasının önünde gerçekleştirilecek.

Tarih: 28 Şubat 2015 Cumartesi
Buluşma Yeri: Saat 13:00 - Vezneciler Metro İstasyonu Önü  

İBB'nin Kısırkaya'daki Toplama Kampına Karşı Yurtiçi & Yurtdışı Tepkiler Çığ Gibi Büyüyor








































BÜLTEN: İBB'NİN KISIRKAYA'DAKİ TOPLAMA KAMPINA KARŞI PROTESTO EYLEMLERİ DEVAM EDİYOR

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Sarıyer’in Kısırkaya köyünde inşa ettiği dev hayvan barınağına tepkiler sürüyor. 31 Ocak’ta Kısırkaya'da inşası devam eden bu tesisin önünde protesto düzenleyen hayvan hakları savunucuları, 28 Şubat’ta Saraçhane’deki İBB Başkanlık binası önünde tekrar bir araya gelecek. Mevzuata da aykırı olarak yapılan dev hayvan barınağına uluslararası tepkiler de çığ gibi büyüyor. İsviçre, Almanya, Yunanistan, Rusya'da destek eylemleri ve açıklamaları yapıldı.

Söz konusu tesisin, Başkan Kadir Topbaş’ın beyanı ile 20.000 hayvan kapasitelik olacağını, hayvan haklarından uzak bir şekilde faaliyet göstereceğini ve çok kısa bir süre içerisinde bir hayvan tecrit merkezine dönüşeceğini ifade eden hayvan hakları savunucuları, tesisin kapatılması gerektiğini ve hâlihazırda statüsü değiştirilmeyen arazinin ikinci derece SİT alanı olarak kalması gerektiğini söylüyor.

31 Ocak’ta İBB’nin “Kısırkaya Sahipsiz Hayvan Geçici Bakımevi ve Bahçeli Yaşam Alanı” önünde toplanan hayvan hakları savunucuları, sembolik olarak tesisin kapısını ve çitlerini sökmüş, bunun İBB’ye bir uyarı niteliğinde olduğunu ifade etmişlerdi. İBB Başkanı Kadir Topbaş, Kısırkaya’daki dev hayvan barınağına benzer bir barınağın da İstanbul’un Anadolu Yakası’nda inşa edileceğini duyurmuştu.

28 Şubat’ta İBB önünde eylem var

Kısırkaya’da inşa edilen tesisin, bölgenin ranta açılması için bir bahane olduğunu savunan Bağımsız Hayvan Özgürlüğü Aktivistleri, Dört Ayaklı Şehir, İstanbul Kent Savunması, Kısırkayalılar Derneği, Kuzey Ormanları Savunması ve Yeryüzüne Özgürlük Derneği, kentsel dönüşüme, bu dönüşüm önemli birer ayağı olarak ormanların yok edilmesini ve imara açılmasını, sokak hayvanlarının toplatılmasına ve şehirden uzaklaştırılmasına karşı çıkan herkesi bir kez daha protestoya çağırıyor. 

Aktivistler, Hayvanların Korunmasına Dair Uygulama Yönetmeliği’nde belirtilen “geçici hayvan bakımevi arazi seçimi” kriterlerinin hiçbirisini karşılamadığını ve devletin, yargının, mevzuata aykırı bir şekilde inşaatı tamamlanan dev hayvan barınağını görmezden geldiğini belirterek “Birkaç hafta önce, çok sayıda kent, doğa ve yaşam suçu işlenen Kısırkaya tecrit merkezinin önündeydik; buranın nasıl sonuçlar doğuracağını kamuoyuna açıkladık. Aynı endişeleri taşıdığımızı; tek bir hayvanı, tek bir ağacı dâhi gözden çıkarmayacağımızı, bu rant ve soykırım projelerine karşı çıkacağımızı bir kez daha haykırmak için 28 Şubat Cumartesi günü, bu defa İBB’nin Saraçhane’deki başkanlık binası önünde olacağız” açıklamasında bulundu.

TOPLAMA KAMPLARINA ULUSLARARASI TEPKİ ÇIĞ GİBİ BÜYÜYOR

Yunanistan’da Türk yetkililer, eylemcilerin mektubunu geri çevirdi

18 Şubat Çarşamba günü, Yunanistan’ın başkenti Atina’daki Türkiye Büyükelçiliği önünde toplanan 269Life Greece adlı hayvan hakları örgütü ve Yunanistanlı hayvan hakları savunucuları, söz konusu dev hayvan tecrit merkezini protesto etti. Eylemin sonunda aktivistler, 3 hayvan özgürlüğü/vegan grubun ve 8 hayvan hakları örgütünün imzaladığı ve Kısırkaya’daki dev hayvan barınağının kapatılmasını talep eden mektubu Türkiye Cumhuriyeti Atina Büyükelçisi Kerim Uras’a ulaştırmak istedi ancak Türk yetkililer mektubu geri çevirdi.

Rusya’da polis, eylemcileri konsolosluk binasına yaklaştırmadı

Geçtiğimiz Cuma günü ise, Rusyalı hayvan hakları aktivistleri, Moskova’daki Türkiye Büyükelçiliği önünde toplanmaya çalışmış, Rus polis teşkilâtı tarafından eylemleri engellenmişti. Engelleme üzerine, büyükelçilik binası karşısında pankartlı eylem yapan Alliance For Animals adlı grup, büyükelçiliğe dev hayvan barınağı konusunda mektup ulaştırmak istese de Türk yetkililer mektubu almayı reddetti. 














İsviçre ve Almanya: Turist boykotu kampanyası yolda...

İstanbul’dan yapılan toplama kamplarına karşı uluslararası dayanışma çağrısına, İsviçre ve Almanya’dan hayvan hakları örgütleri de kayıtsız kalmadı.Tierschutzbund Zürich ve Animal Welfare Foundation Berlin adlı hayvan özgürlüğü oluşumları, Türkiye Cumhuriyeti Berlin Büyükelçisi Hüseyin Avni Karslıoğlu ve Bern Büyükelçisi Mehmet Tuğrul Gücük’e dün bir mektup yollayarak İBB'nin toplama kampı projelerinin iptal edilmesini talep etti. Sokak hayvanlarının yok edilmesi anlamına gelen bu projelere devam edilmesi durumunda Avrupalı turistlere Türkiye’ye gitmeme çağrısında bulunarak boykot kampanyası başlatacaklarını da duyurdu.

TARİH: 28 Şubat 2015 Cumartesi
BULUŞMA YERİ: Saat 13:00 - Vezneciler Metro İstasyonu Önü 

ÇAĞIRICILAR:

BAĞIMSIZ HAYVAN ÖZGÜRLÜĞÜ AKTİVİSTLERİ facebook.com/HayvanOzgurlugu
DÖRT AYAKLI ŞEHİR dortayaklisehir.com
İSTANBUL KENT SAVUNMASI  facebook.com/IstanbulKentSavunmasi
SARIYER KENT DAYANIŞMASI facebook.com/SariyerDayanismasi
KISIRKAYALILAR DERNEĞİ
KUZEY ORMANLARI SAVUNMASI kuzeyormanlari.org

YERYÜZÜNE ÖZGÜRLÜK DERNEĞİ yeryuzuneozgurluk.blogspot.com

18 Şubat 2015 Çarşamba

EYLEM ÇAĞRISI: Toplama kamplarına karşı 28 Şubat'ta İBB önüne...

KISIRKAYA VE PENDİK ÖLÜM KAMPLARINA KARŞI 28 ŞUBAT CUMARTESİ İBB ÖNÜNDE BULUŞUYORUZ.


Kısırkaya’nın ne kadar büyük bir toplama kampı olduğunu, sokak hayvanları için nasıl bir tecrit merkezi olacağını 31 Ocak’taki eylemde hep birlikte kendi gözlerimizle gördük. Doğal yaşam alanları, insanlar tarafından, beton yığınlarla yıllar önce ellerinden alınmış bu hayvanlara, sokaklarımızdaki kuytu köşeler bile iktidar tarafından çok görülüyor. Bizler, daha yanı başımızdayken, sokaktaki hayvanların her türlü şiddete, taciz, tecavüz, işkenceye maruz kalmasına, alınıp satılıp, dövüştürülmesine, hamisi tarafından terk edilmesine, ormana atılarak öldürülmesine engel olmaya yetişemezken, onları, gözden ırak olan bu toplama kampında, idaresindeki barınaklarda hak ihlali, öldürme, işkence, ormana atma sicili hayli kabarık olan İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden nasıl koruyacağız?

Mevzuatın işaret ettiğinin aksine, sert rüzgârlara açık, kaygan toprak üzerine, uçurumun kenarına inşa edilmiş, 20.000 hayvanın şehirden kopartılarak kapatılacağı Kısırkaya’da hayvanlar, gönüllülerin erişiminden uzak, onlarla nasıl ilişkileneceğini dahi bilmeyen çalışanların insafına bırakılacak. Devletin rant, tecrit ve itlaf mantığıyla kurulan bu toplama kampında kimse duymadan, bilmeden katledilebilecekler. Üstelik Kısırkaya'daki toplama kampı, İBB Başkanı Kadir Topbaş'ın bizzat açıkladığı üzere İstanbul'daki sokak hayvanlarının tek cehennemi olmayacak: Anadolu yakasının da bir Kısırkayası olacak. Pendik'te inşasına kısa bir süre sonra başlanacağı “müjdelenen” merkezde, Büyükşehir Belediyesi ve ilçe belediyeleri tarafından, ranta, imara, talana açılan İstanbul'un doğu ve güneydoğusundaki ormanlara terk edilmiş binlerce hayvan da önce tecride, sonra sistematik itlafa maruz kalacak.

Böylece şehrin en kadim sakinlerinden olan sokak hayvanları, kentsel dönüşümle, mega projelerle, şehir içi mahallî yerleşimlerin şehrin dışına doğru sürgününe kılıf sağlayan afet yasalarıyla ve 3. köprü, 3. havalimanı inşaatlarıyla devasa bir şantiye alanına dönen şehir alanından tamamen silinmiş olacak. Hayvan katliamlarını öngören bu mega yapılar ve projeler tamamlandıktan sonra ise, söz konusu alanlar ranta açılacak. Sokakları, ormanları ve hayvanları katledilmiş İstanbul, küresel kapitalizme entegrasyonunda bir adım daha ilerlemiş, kendisini bekleyen felaketlere, çığırından çıkmış toplumsal şiddet ve kötülük sarmalına ve topyekûn imhaya bir adım daha yaklaşmış olacak.

Sokaklarda hayvan olmamasının, modernliğin ve batılılaşmanın bir göstergesi olduğunu dilinden düşürmeyen iktidarın, batı medeniyetinin altında yatan katliam pratiklerine, soykırımla toplu imhalara öykündüğünü biliyoruz. Devletler için en çabuk gözden çıkarılabilir olanların, toplumsal ilişkiler ağının en çok ezilen, hakkı korunmayan, kanunun alanına girmeyen, adalet taleplerinde sesi duyulmayan hayvanlar olduğunu biliyoruz. Şehirler, insanlar, ormanlar yok edilirken, binlerce, milyonlarca hayvanı gözlerini kırpmadan yok edebileceklerini biliyoruz. Biliyoruz çünkü bu topraklardaki katliamları unutmadık: Devletin taammüden işlediği sayısız cinayeti, rant için yakılan ormanları, kâr uğruna öldürülen yüzlerce Soma maden işçisini; Kürtleri, Süryanileri, Rumları, tehcir ve soykırımla katledilen Ermenileri; Roboskî’yi unutmadığımız gibi, İBB’ye ait Hasdal Barınağı’nda bir gecede öldürülen 70’e yakın yavru köpeği, açlıktan, birbirlerini yiyerek ya da delirerek ölmeleri için ormana atılan binlerce hayvanı, üzerlerine bomba yağan katırları, eşekleri, koyunları, bütün hayvanları unutmadığımız gibi…

AKP iktidarının ve onun metropol bazlı en büyük kolu olan İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin katliam sicili bu kadar kabarıkken, Kısırkaya'da inşa edilen merkezin de iddia edildiği gibi, bir hizmet ya da düşkün hayvan bakım merkezi değil; daha önce eşi benzeri görülmemiş boyutta bir katliamı hedefleyen bir tecrit ve soykırım alanı olacağı açıktır. Üstelik hayvanlar katledildikçe, son 5 senede gidilen mevzuat değişiklikleriyle birlikte hızlanacak Kısırkaya-Gümüşdere bölgesindeki rant planlarının hayata geçirilmeye çalışılacağını da biliyoruz.

Birkaç hafta önce, çok sayıda kent, doğa ve yaşam suçu işlenen Kısırkaya tecrit merkezinin önündeydik; buranın nasıl sonuçlar doğuracağını kamuoyuna açıkladık. Aynı endişeleri taşıdığımızı; tek bir hayvanı, tek bir ağacı dâhi gözden çıkarmayacağımızı, bu rant ve soykırım projelerine karşı çıkacağımızı bir kez daha haykırmak için 28 Şubat Cumartesi günü saat 13:00’da, bu defa İBB’nin Saraçhane’deki başkanlık binası önünde olacağız.

Rantsal dönüşüme, şehrin ve yaşamın talanına, ormanların ve şehir hayvanlarının topyekûn imhasına karşı çıkan, yaşamdan yana saf tutan herkesi hep birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz.

TARİH: 28 Şubat 2015 Cumartesi saat 13:00
YER: İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı önü, Saraçhane

ÇAĞIRICILAR:

- BAĞIMSIZ HAYVAN ÖZGÜRLÜĞÜ AKTİVİSTLERİ 

facebook.com/HayvanOzgurlugu

- DÖRT AYAKLI ŞEHİR
dortayaklisehir.com

- SARIYER KENT DAYANIŞMASI
facebook.com/SariyerDayanismasi

- İSTANBUL KENT SAVUNMASI
facebook.com/IstanbulKentSavunmasi

- KISIRKAYALILAR DERNEĞİ

- KUZEY ORMANLARI SAVUNMASI
kuzeyormanlari.org
facebook.com/KuzeyOrmanlariSavunmasi

- YERYÜZÜNE ÖZGÜRLÜK DERNEĞİ
yeryuzuneozgurluk.org
yeryuzuneozgurluk.blogspot.com
facebook.com/yeryuzuneozgurluk

KISIRKAYA TOPLAMA KAMPINA KARŞI DESTEKÇİ LİSTESİ:

- Adalar Savunması
- Aka-Der Ekoloji
- Aka-Der Maltepe Ekoloji Faaliyeti
- Alakır Nehri Kardeşliği
- Ankara Barosu Hayvan Hakları Komisyonu
- Antalya Barosu Hayvan Hakları Komisyonu
- Arhavi Doğa Koruma Platformu
- Ayak Takımı - Karşı Lig Futbol Takımı
- Bağımsız Doğa - Hayvan Aktivistleri (BADOHA)
- Başlangıç
- Beşçeşmeler Bizimdir Platformu
- Boğaziçi Üniversitesi Hayvan Hakları Topluluğu
- Bombalara Karşı Sofralar (Food Not Bombs İstanbul)
- Bursa Barosu Hayvan Hakları Komisyonu
- Caferağa Dayanışması
- Çanakkale Dayanışması
- ÇapuLtura - Karşı Lig Futbol Takımı
- Çepeçevre Gazetesi
- Derin Ekoloji Derneği
- Doğal Yaşam Derneği
- Donkişot Çevre Akademisi
- Ege Çevre ve Kültür Platformu ( EGEÇEP)
- Engelli Hayvanları Koruma ve Hayvan Hakları Derneği
- Eskişehir Barosu Hayvan Hakları Komisyonu
- Eskişehir Kent Konseyi Hayvan Hakları Komisyonu
- Etiler Forum
- Ev-Eksenli Çalışanlar Sendikası
- Gaziantep Barosu Hayvan Hakları Komisyonu
- Gaziantep Doğa ve Hayvan Dostları Derneği
- Genç Yeşiller
- Gölgesizler
- Göztepe Dayanışması
- Hayvan Haklarını Koruma ve Geliştirme Derneği (HAGİD)
- Hayvan Hakları İzleme Merkezi (HAKİM)
- Hayvan Özgürlüğü Sayfası
- Hayvanlara Adalet Platformu (HAD)
- Hayvanları Koruma Derneği Manisa (HAKDEM)
- Hayvanlara Özgürlük Partisi
- Heybeliada Forumu
- HDK Ekoloji Meclisi
- İstanbul Barosu Hayvan Hakları Komisyonu
- İstanbul Barosu Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu
- İtaatsiz Anarşist E-dergi
- İzmir Barosu Hayvan Hakları Komisyonu
- Kadıköy Kent Dayanışması
- Kadıköy Kent Konseyi Hayvan Hakları Komisyonu
- Kartal Hukukçular Derneği
- Karşı Lig
- Karşı Radyo
- Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği
- Kızıl Dayanışma
- Kocaeli Barosu Hayvan Hakları Komisyonu
- Kocaeli Doğa ve Hayvan Dostları Derneği
- Kocaeli Vegan-Vejetaryen Hareket
- Korsan Parti Hareketi
- Koşuyolu Yaşamparkı Forumu
- Lambdaİstanbul LGBTİ Dayanışma Derneği
- Maçka Parkı Forumu
- Manisa Barosu Hayvan Hakları Komisyonu
- Nor Zartonk
- Öğrenci Kolektifleri
- Pangea Ekoloji
- Patika Kitap
- Politeknik Halkın Mühendisleri, Mimarları, Şehir Plancıları
- Salihli Hayvanları Koruma Derneği (SALİHLİ HAYKODER)
- Sarıyer Halkevleri
- Sarıyer Kent Konseyi Hayvan Hakları Komisyonu
- Sarıyer HDK/HDP Ekoloji Komisyonu
- Sosyalist Demokrasi için Yeniyol Dergisi
- Spartak İstanbul - Karşı Lig Futbol Takımı
- Şehir Üniversitesi Kampüs Kedileri Kolektifi
- Taksim Gezi Parkı Koruma ve Güzelleştirme Derneği
- TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi
- TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi
- Toplumsal Dayanışma için Psikologlar Derneği (TODAP)
- Türkiye HomeNet / Ev-Eksenli Çalışan Kadınlar Dayanışma Ağı
- Uluslararası Çevre Gazetecileri Derneği
- Validebağ Savunması

- Vegan Feministler
- Veganizm Özgürlüktür sayfası
- Veganspor
- Yeşil Direniş
- Yeşil Öfke
- Yeşilist
- Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi
- Yunuslara Özgürlük Platformu

(Liste güncellenmektedir. Her türlü destek, katılım ve önerileriniz için: yeryuzuneozgurluk@gmail.com)

#KısırkayaOlümKampı
#KısırkayaToplamaKampı
#KanlıTasarıyıGeriÇek
#İBBpanikte

17 Şubat 2015 Salı

Toplama kamplarını ve devletin hayvan tecrit politikalarını destekleyen hayvan refahçılarını teşhir ediyoruz!


31 Ocak 2014 günü, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin inşa ettiği Kısırkaya toplama kampı önünde organize edilen protestoya, HAYTAP - Hayvan Hakları Federasyonu’ndan ayrılan Nesrin Çıtırık ekibinin kurduğu Anadolu Hayvan Hakları Federasyonu imzacı olmak istemiş ancak söz konusu kuruluşun, bu toplama kampı ile ilgili gerek geçmişteki gerekse günümüzdeki açıklamaları, İBB’den yana saf tutan tutumları ve hayvan haklarını savunma konusundaki teorik çelişkileri nedeni ile protestoya imzacı olmaları, biz aşağıda imzası bulunan oluşumlar tarafından uygun görülmemiştir.

Anadolu Hayvan Hakları Federasyonu kurucu üyelerinden İstanbul Hayvan Hakları Derneği Başkanı Prof. Dr. Mirat Gürol, Kısırkaya toplama kampı inşa edilirken tesisi ziyaret etmiş, bu ziyareti sonrasında söz konusu tesis ile ilgili olarak methiyeler düzmüş ve İBB’nin mağdur hayvanlar için konforlu bir tesis inşa ettiğini müjdelemiştir. Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu söz konusu tesis ile ilgili olarak, basına yansıyan demeçlerinde “tecrübeli profesör hanımefendi”nin bu methiyelerine atıfta bulunarak HAYTAP ile ideolojik-söylemsel ortaklıklarına işaret etmiş; , İstanbul Büyükşehir Belediyesi de gerek basına ve kamuoyuna yaptığı açıklamalarda, gerekse söz konusu tesis nedeniyle davalık olduğu mahkemeye sunduğu savunmada, bu tesisin HAYTAP tarafından desteklendiğini ifade etmiştir.

İnşasına başlandığı günden itibaren, Kısırkaya’daki tesisin üzerine kurulduğu arazinin yüzölçümü bellidir, kapasitesine ilişkin ciddi endişeler ve HAYTAP dışındaki hayvan örgütlerinin, pek çok kent, çevre ve doğa oluşumundan aktivistler tarafından defalarca dile getirilmiştir. Düne kadar bu toplama kampını destekleyen HAYTAP, Anadolu Hayvan Hakları Federasyonu ve bu federasyonlara üye STK’lar, bu usulsüz ve yasadışı tesise karşı kitlesel bir eylemlilik sürecine girilmesiyle birlikte çark etmişler; söz konusu tesisi desteklemediklerini çalakalem yazılmış birkaç notla kamuoyuna duyurmuşlardır. Söz konusu kuruluşların, tesisin arazi tahsisatı sürecindeki usulsüzlüklere, inşasının ve tam kapasite çalışmasının hayvanlara getireceği felakete dair hiçbir açıklama yapmadıkları, endişe dahi belirtilmedikleri düşünüldüğünde, Kısırkaya tesisinin inşaatının tamamlanmasına az bir zaman kala ve ne yazık ki hayvanları bekleyen felakete doğru yaklaştığımız bu süreçte, bizler böylesi bir eylemlilik sürecine girene dek, tepkisiz kalmış olmaları manidardır. Kaldı ki Haytap’ın dönem başkanı Nesrin Çıtırık ve ekibi, 2014 yazında inşası bitmek üzere olan Kısırkaya’yı ziyaret etmiş, akabinde ise herhangi bir açıklama yapmamıştır.

Bu gibi kuruluşların, icraatları, açıklamaları ve başta İBB olmak üzere, sokak hayvanlarına karşı güvenilirliğini çoktan yitirmiş pek çok kurumla birlikte yer aldıkları ilkesiz birliktelikleri nedeniyle Türkiye’de hayvan hakları hareketi ciddi derecede ivme kaybetmektedir; bundan da en büyük zararı, sokak hayvanları görmektedir. Söz konusu bu STK’lar, kendi kurumsal kimliklerinin ve hayvanlara faydası dahi olmayan, çoğu zaman şahsi çıkar ilişkilerinin sonucu olan uzlaşmacı bir tavırla yürüttükleri “hayvan refahı” siyasetini İBB destekçiliğine vardırmıştır. 2009’da İBB’ye ait Hasdal Barınağı’nda 70’e yakın yavru köpeğin katledilmesinden hemen sonra, İBB Başkanı Kadir Topbaş’a “Yılın Başkanı” Oscar ödülünü verme gafletinde dahi bulunmuşlardır. Kişisel husumetlerden dolayı yakın zamanda yolları ayrılan bu refahçı STK’lar, verdikleri plaketler, söylemlerindeki tutarsızlıklar, ucunun nereye dokunacağını tahmin edemedikleri girişimleri ile kurumsal olarak birer hayvan katili olan İBB gibi yerel yönetimlerin katliamlarını meşrulaştırmış, böylelikle de hem hayvan katliamını yapan belediyeleri hem de kendi politik, ideolojik gafletlerini temize çıkarma misyonu yüklenmişlerdir. Her fırsatta belediyelerle, özellikle İBB gibi eli kanlı bir belediyeyle işbirliğini, kaçınılmaz bir strateji, bir “zorunluluk” olduğunu belirtirken; aslında hayvanların katledildiği bu barınakların kamuoyundaki imajını düzeltmeyi görev edinmiş, böylece belediyelerin hesap vermeden sürdürdükleri bu katliamların devam etmesinde önemli rol oynamışlardır. Kamu kurumlarını harekete geçirdiklerini iddia eden bu refahçı STK’lar, yaptıkları baskılarla, Anadolu’nun ücra köşesinde, yol dahi olmayan yerlerde, hayvan bakımevi kurulmasına önayak olmuş, hayvanlar için hiçbir imkânı, ekipmanı ve kadrosu olmayan yerel yönetimlerin, sokaklardan toplanan hayvanların kilit altına alınmasına sebebiyet vermişlerdir. Türkiye gerçeklerinden bihaber oldukları alenen ortada olan bu STK’lar, kendilerince “iş görmek” tanımı ile binlerce hayvanın, gözden ırak, tek bir gönüllünün dâhi olmadığı beton kafeslerde ömür boyu mahkûm olmasının doğrudan ya da dolaylı olarak müsebbibidir. Yürürlükteki kanun ve yönetmeliğin illa uygulanması için yerel yönetimlere baskı yapılması sonucunda, her türlü yaşamsal ihtiyacı karşılamaktan uzak hayvan hapishaneleri ve işkencehanelerini Anadolu’nun dört bir yanında görmek mümkündür.

Kısırkaya toplama kampı özelinde ise, yüzölçümü ve arazi üzerindeki yapılanma düşünüldüğünde, orada yüzlerce hayvanın tecrit edileceği aşikârdır. Bunu öngörebilmek için âlim olmaya gerek olmamakla birlikte, Kısırkaya toplama kampı için zamanında methiyeler düzen, dönemin Haytap Onur Kurulu Başkanı ve şimdiki Anadolu Hayvan Hakları Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi olan “tecrübeli profesör hanımefendi”, inşaat aşamasında olan ancak gerek proje bazında gerekse dış görünüm anlamında bitmek üzere olan inşaatı gezerken hiçbir rahatsızlık duymamış, buranın mağdur hayvanlar için neredeyse bir “cennet” olacağını duyurmuştur. Gerek arazi seçimi, gerek arazinin lokasyonu, gerekse arazi üzerindeki bakımevi kurulumu açısından, söz konusu tesis bir tecrit merkezi olacaktır. Uçsuz bucaksız söz konusu tesisi bizzat ziyaret edenler olarak ve protesto sırasında yüzlerce hayvan korumacının gözlemlerine dayanarak bunu kolaylıkla söyleyebiliriz. İyi niyetli hayvan korumacıların bu şekilde beyanlarla yanlış yönlendirilmesi ve hatta kandırılması hayvan hakları mücadelesi içinde etik dışı bir davranıştır.

Şimdiki yönetimine yakın bir yönetim anlayışına sahip olan HAYTAP, 2010 yılında Orman Kanunu’nda yapılan değişikliği de bir müjde olarak duyurmuştur. Dönemin başkanı ve şu anda HAYTAP Hukuk Danışmanı olan Av. Ahmet Kemal Şenpolat’ın, hayvan bakımevlerinin orman arazileri üzerinde kurulumunu destekler nitelikte beyanları da mevcuttur. Hayvan bakımevlerini ilgilendiren son beş senedeki mevzuat değişikliklerine baktığımızda, hayvan bakımevlerinin ormanların talanında da ciddi rol oynadığını, işlevselliğini yitiren hayvan bakımevlerinin arazilerinin ormanların tahribi ve imara açılması konusunda haklı endişelerimiz bulunmaktadır. Kısırkaya toplama kampının arazi ise statüsü değiştirilen mera alanı olmakla birlikte Pendik tarafında yapılması planlanan hayvan tecrit merkezinin arazisi ise 2B statüsünde bir orman arazisidir.

Haytap ve benzerlerinin, bol keseden dağıttığı plaketler, teşekkür belgeleri ise günümüzde hayvan katliamı ile suçlanan belediyelerin kendilerini aklaması için birer araç haline dönüşmüştür. Örneğin, HAYTAP tarafından Tire Belediye Başkanı Tayfur Çiçek’e verilen plaket, yine HAYTAP tarafından Tire Barınağı’na ilişkin iddialar ile ilgili Başkan Çiçek’in düzenlediği basın toplantısında, başkanın masasını süslemiş ve belediye başkanının "Burası, ölüm veya toplama kampı mantığında olsa bu ödülleri bizlere verirler mi?” gibi bir soru yöneltebilmesine olanak sağlamıştır.

HAYTAP’tan ayrılan ve şu anda Anadolu Hayvan Hakları Federasyonu Başkanı olan Nesrin Çıtırık, bizlere katillerle uzlaşmadığımız için “kurumları düşman ilân ettiğimiz” eleştirisini getirmektedir. Çok açık bir şekilde ifade ediyoruz: Hayvanların ve onların haklarından yana saf tutanlar olarak katillerle, hayvan haklarını esnetmeye çalışan devlet kurumu ve yetkililerle uzlaşmak için asla masaya oturmayacağız. Fikri neyse zikri de belli olan, hayvanların ve onların haklarının tam karşısında, düşmanca tavır alarak onların kökünü kurutmaya ant içmiş olanlarla aynı masaya oturmayı dâhi zul olarak kabul ediyoruz. Nesrin Çıtırık ve kendisiyle benzer refahçı düşüncelere sahip olan kişilerin iddia ettiği gibi, bu kurumları sebepsiz bir şekilde karşımıza almıyoruz; bu kurumlar yıllardan beri, hayvanlara karşı suç işlemektedir. Nesrin Çıtırık’ın çok övündüğü Anadolu turlarında tespit ettiği kaç sorunu bugüne dek çözdüğünü gerçekten merak ediyoruz. Türkiye’deki hayvanların sorunlarını dağ başına bakımevi yaptırarak, kasaptan farksız veteriner hekimlerin eline hayvanları emanet ederek mi çözmektedir? HAYTAP’ın önayak olduğu ve büyük tepki çeken Ağrı’daki kısırlaştırma faciasını da unutmuş değiliz.

HAYTAP ve Anadolu Hayvan Hakları Federasyonu içindeki birkaç hayvan korumacıyı ve hayvan hakları savunucusunu tenzih ederek, Nesrin Çıtırık’ın “Türkiye çapındaki örgütlendikleri” iddiasına ise cevap vermeyi bir gereklilik olarak görüyoruz. Broşür bastırarak, billboard doldurarak, günübirlik barınak “denetimleri” ile Türkiye’deki hayvanların hangi sorununu çözdüklerini gerçekten merak ediyoruz. Türkiye’nin toplumsal yapısını ve devletin hayvana bakış açısını analiz dahi edememiş bu federasyonlar, ballandıra ballandıra anlattıkları barınak ziyaretlerinin ardından, o barınaklarda tutsak edilen hayvanların sorunlarının çözüldüğünü düşünüyorlarsa yanılıyorlar. Barınaklardaki hayvanlar şiddetin, açlığın öznesi; doğru düzgün bir tıbbî yardıma erişimden uzak bir hayatın mahkûmu halinde yaşamaya devam ediyorlar. Devlete baskı yaparak, yetkililere kanunu uygulatma konusunda ayak direterek yeni işkencehanelerin açılmasını, daha çok hayvanın buralara kapatılmasını sağlamaktan başka bir şey yapmadıklarını görüyoruz.

Bizlere “sadece protest hareketler ile hiçbir mücadelenin kazanılamayacağını” hiçbir çekince duymaksızın yazabilen Nesrin Çıtırık, Türkiye’de hayvan hakları mücadelesi verdiğini zannediyorsa üzülerek söylemeliyiz ki yanılıyor. Didaktik bir tavırla, gerontokrat bir üslupla, gayet üstten bir tavırla bilirkişiliğe soyunan Nesrin Çıtırık, son on senedir “profesyonel” hayvanseverlik yapmakta, attığı adımlardan, kullandığı söylemlerden son derece sığ bir bakış açısı ile hayvan haklarına yaklaştığı ortadadır. Verdiğimiz hayvan hakları mücadelesini küçümseyen Çıtırık, kendi yöntemlerini kullanmadığımız için yaptıklarımızı görmezden gelmekte, verdiğimiz mücadelenin içini boşaltmaktadır. Tür ve ırk ayırt etmeksizin, gerek hukukî gerek protest gerekse kurumlar nezdinde yaptığımız –uzlaşma amacı ile değil- görüşmeler ile mücadelemizi sürdürürken, kendi deyimiyle “PR” çalışması yapmadığımız için verdiğimiz mücadeleden bihaber olan Çıtırık’a kendi sözünü iade etmek istiyoruz: Hayvan hakları mücadelesi “kimsenin inhisarında değil”dir.

Bizi, kendilerine karşı “ötekileştirmek” ile suçlayan Nesrin Çıtırık ve ekibi başta olmak üzere, tüm toplum bilmelidir ki hayvan refahçısı, hayvan katilleriyle masaya oturarak hayvanların yaşamı üzerinde pazarlık yapanlarla asla bir araya gelmeyeceğiz, geçmişte ve gelecekte sorumlu oldukları, olacakları, hayvan aleyhindeki girişimlerin bir parçası olmayacağız ve kendilerini bizim örgütlülüğümüz ve eylemlerimiz üzerinden aklamalarına izin vermeyeceğiz.
Nesrin Çıtırık’ın yine bizlere gönderdiği mail üzerinden konuşacak olursak, kendisi ile özgürlüğün kelime anlamını dâhi tartışmak istemiyoruz çünkü kendileri bizzat hayvanların özgürlüğünün kısıtlanmasına katkıda bulunmuştur, hayvan haklarını sistematik bir şekilde ihlâl eden kurumlarla çalışmaya devam etmektedir.

Kısırkaya ve benzerleri konusunda, gayrısamimi açıklamalar ve dilekçeler dışında hiçbir girişimde bulunmayanlar, samimiyetlerini somut açıklamalarla, temas halinde oldukları ve bir şekilde kendilerini muhatap kabul eden, hayvanların tecrit edilmesine ve Kısırkaya gibi merkezlere kapatılmasına karşı çıkan insanları bu devasa toplama kamplarına karşı yürüttüğümüz mücadeleye aktif bir şekilde dahil edene kadar, ilkesiz birlikteliklerini ve çıkar ilişkilerini bir yana bırakıp, kamuoyuna İBB’yi masum gösteren açıklamalarını geri çektiklerini açıklayana dek, kendileri ile hiçbir şekilde yan yana gelmeyeceğinizi, ortak hareket etmeyeceğimizi, aksine Kısırkaya gibi bir devasa itlaf projesinin hayata geçmesine ideolojik, toplumsal ve politik destek verdikleri için kendilerini de itham etmeyi sürdüreceğimizi deklare ediyoruz.

Hem HAYTAP’ı hem de Anadolu Hayvan Hakları Federasyonu’nu, isimlerinde barındırdıkları “hayvan hakları” ifadelerinin hakkını vermeye, bunu Türkiye’de sokak hayvanları mücadelesinin içine girdiği böylesi ciddi ve geri dönüşü olmayan gündemde somut, iktidar yanlısı değil, hayvanların, sahip olduğu doğal hakların gerektirdiği şekilde sağlıklı, bakım görerek ve özgürce yaşadığı yerleri, ilişkileri destekleyen politik bir zeminde, somut adımlar atmaya, geçmişteki İBB ve benzeri hayvan düşmanı kurum sempatizanı açıklamalarını geri aldıklarını açıkça ve resmi olarak basına ve kamuoyuna duyurmaya çağırıyoruz.

İMZACILAR: (Metin imzaya açıktır)

Bağımsız Hayvan Özgürlüğü Aktivistleri
Dört Ayaklı Şehir
Engelli Hayvanları Koruma ve Hayvan Hakları Derneği
Hayvanlara Adalet Platformu
Korsan Parti Hareketi
Yeryüzüne Özgürlük Derneği