Yapılan basın açıklamasını aynen aktarıyoruz:
Eko-jîn yola çıktığı andan itibaren yola çıkma nedenlerinden birinin idari ve milli sınırların böldüğü insanlar arasında bir tür köprü olmayı amaçladığını deklare etmişti. İlkelerimize uygun davranarak Habur sınır kapısında sınırlara karşı olduğumuzu basın açıklamasıyla dile getirdik.
BASINA VE KAMAOYUNA
Hiçbir ülke bizi bir diğerimizden ayıramadı. Hiçbir kent bize ait olmadı. Bir toprağı, bir denizi, bir okyanusu, bir nehri bölen, parçalayan bir diğer candan ayıran sınırlar bizler için zorbalıktan başka bir anlam ifade etmedi. Bizler yeryüzünün çocuklarıyız. Bir çocuk gülerken bir anne severken bir baba korurken ırkı veya ülkesi duygularını değiştirmez, biliriz. Bir insanı diğerinden ayıran üzerine resimler çizilmiş bezden, demirden, taştan bayraklar olmamalı.
Bu gün sınırlar tüm canlıları birbirinden ayırmakla kalmıyor, insaları ayrıştırıp düşmanlaştırıyor. Ülkeler sınırlar vasıtasıyla Kürtleri ya da Arjantin Şili sınırındaki Mapuce halkı gibi dünya halkları, kültürleri hatta aileler arasına dahi dikenli teller, mayınlar döşüyor. Savaş ve çatışma dönemlerinde kapanan sınır kapıları ve ambargolar yüzünden insanlar kıtlıkla terbiye ediliyorlar. Her gün yüzlerce hatta binlerce insan sınır çatışmaları, sınırlara yerleştirilen mayınlar yüzünden ölüyor.
Oysa doğada her şeyin bir diğeriyle bağı vardır. Suyun, rüzgarın, tohumdaki canın döngüsü bizleri birbirimize bağlar. Yeryüzü bir bütündür ve her bir varlığın diğerine ihtiyacı vardır. Önce kendi aralarına sınır koyan insanlar daha sonra sınırları faşist bir inatla bitkilerin hayvanların ve nehirlerin arasına çektiler.
Kuşların nehirlerin vatanı yoktur. Sürekli göç ederler ve akarlar. Bizler de kuşlar gibi nehirler gibi sınırsız ve silahsız bir dünya’da soluksuz akmak istiyoruz.
Habur sınır kapısından bir defa daha haykırmak istiyoruz. Yaşasın varlıkların birbiriyle sınırsız ilişkiler kurabildiği tam bağımlı bir dünya.
Eko-jîn yola çıktığı andan itibaren yola çıkma nedenlerinden birinin idari ve milli sınırların böldüğü insanlar arasında bir tür köprü olmayı amaçladığını deklare etmişti. İlkelerimize uygun davranarak Habur sınır kapısında sınırlara karşı olduğumuzu basın açıklamasıyla dile getirdik.
BASINA VE KAMAOYUNA
Hiçbir ülke bizi bir diğerimizden ayıramadı. Hiçbir kent bize ait olmadı. Bir toprağı, bir denizi, bir okyanusu, bir nehri bölen, parçalayan bir diğer candan ayıran sınırlar bizler için zorbalıktan başka bir anlam ifade etmedi. Bizler yeryüzünün çocuklarıyız. Bir çocuk gülerken bir anne severken bir baba korurken ırkı veya ülkesi duygularını değiştirmez, biliriz. Bir insanı diğerinden ayıran üzerine resimler çizilmiş bezden, demirden, taştan bayraklar olmamalı.
Bu gün sınırlar tüm canlıları birbirinden ayırmakla kalmıyor, insaları ayrıştırıp düşmanlaştırıyor. Ülkeler sınırlar vasıtasıyla Kürtleri ya da Arjantin Şili sınırındaki Mapuce halkı gibi dünya halkları, kültürleri hatta aileler arasına dahi dikenli teller, mayınlar döşüyor. Savaş ve çatışma dönemlerinde kapanan sınır kapıları ve ambargolar yüzünden insanlar kıtlıkla terbiye ediliyorlar. Her gün yüzlerce hatta binlerce insan sınır çatışmaları, sınırlara yerleştirilen mayınlar yüzünden ölüyor.
Oysa doğada her şeyin bir diğeriyle bağı vardır. Suyun, rüzgarın, tohumdaki canın döngüsü bizleri birbirimize bağlar. Yeryüzü bir bütündür ve her bir varlığın diğerine ihtiyacı vardır. Önce kendi aralarına sınır koyan insanlar daha sonra sınırları faşist bir inatla bitkilerin hayvanların ve nehirlerin arasına çektiler.
Kuşların nehirlerin vatanı yoktur. Sürekli göç ederler ve akarlar. Bizler de kuşlar gibi nehirler gibi sınırsız ve silahsız bir dünya’da soluksuz akmak istiyoruz.
Habur sınır kapısından bir defa daha haykırmak istiyoruz. Yaşasın varlıkların birbiriyle sınırsız ilişkiler kurabildiği tam bağımlı bir dünya.