Dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen aktivist ve
düşünürlerin hayvan özgürleşmesine dair güncel konuları değerlendireceği
beşinci Uluslararası Hayvan Hakları Konferansı Lüksemburg’da başladı. Geçen
sene Yeryüzüne Özgürlük aktivistleri hem konuşmacı hem gözlemci olarak
konferansa katılmıştı (Geçen yılın izlenimleri aşağıda). Bu sene Türkiye’deki
hayvan özgürlüğünü hareketinden resmi bir katılımcı bulunmuyor.
Bu yılki konferanstan öne çıkanlar:
Kolombiya’dan Terry Hurtado, boğa güreşlerine karşı
eyleme geçen geniş kitlelerin zamanla taban hareketinin gücünü nasıl
keşfettiğini ve söylemlerinin nasıl radikalleştiğini aktaracak.
Danimarka’dan Peter Ronsby, hayvan hakları için
eyleme geçen kişi ve grupların vakitlerini ve nakitlerini daha odaklanmış
biçimde kullanabilmeleri için geliştirdiği yeni bir istatistik sistemini
tanıtacak. Zira takipçilerin, gönüllülerin, seslenilen kitlenin gönderilen
mesajları ne şekilde ve ne derece aldığı bir data toplama sistemi olmadığı
sürece muallakta kalıyor.
Filistin’den Ahmad Safi ve Liz Tyson, işgal
altındaki Filistin topraklarında insan hakları ile hayvan haklarını birlikte
talep eden gençlerin artışına dair gözlemlerini paylaşacak.
Covance ve Max-Planck Enstitüsü’ndeki hayvan deneyi
işkencelerini çalışan kılığında yaptığı gizli çekimlerle ifşa eden Friedrich
Mülln, deney endüstrisinin son on yılda nasıl savunma taktikleri geliştirdiğini
paylaşacak.
Terry Hurtado, özel geliştirilmiş bir sensör
aracılığıyla katılımcılara beden algısından mimiklere kadar bir ineğin gözünden
dünyayı görme imkânı tanıyan bir atölye düzenliyor.
Yönetmen Ola Waagen, Norveç’te gerçekleştirilen
yüzlerce kürk çiftliği basma eylemine rağmen ayakta kalan kürk endüstrisini en
sonunda kürkçü kılığına girerek çökertmeye çalışan bir aktivisti konu eden
“Inside Fur” belgeselini takdim edecek.
Lorna Cooper, geçtiğimiz on yıla damgasını vuran
Huntingdon Hayvan Zulmünü Durdur (SHAC) kampanyası üzerinden İngiliz devletinin
hayvan özgürlüğü hareketine uyguladığı baskıyı ve endüstri-devlet arasındaki
işbirliğini tartışmaya açacak. SHAC için tutsak edilen birçok deney karşıtı
aktivist var. Sven ve Natasha isimli iki
aktivist 14 yılla yargılanıyor.
Belçika’dan Tobias Leenaert, insanların bir gecede
vegan olmasını salık vermeden hatta hayvan haklarını sohbetinde bile ısrar
etmeden nasıl veganlığa ikna edilebileceğine dair yeni bir strateji anlatacak.
ABD’den Jake Conroy hayvanlar için adalet getirmek
isteyenlerin pirüpak olma politikalarına saplanarak etrafındaki birçok kişiyi
nasıl ittiğine dikkat çekerek hayvan hakları hareketine başarılı özgürleşme
hareketlerinden yeni esinler önerecek.
Tanınmış yazar Melanie Joy, hayvan hakları
hareketinin önündeki en büyük engellerden birinin aktivistlerin “sürdürülemez”
stratejilere saplanarak tükenmişlik sendromuna girmesi olduğunu savunacağı bir
sunum yapacak.
Estonya’dan Kadri Aavik, Baltik devletlerindeki
görece yeni hayvan özgürlüğü hareketinin ajandasına hayvan meselelerinin yanı
sıra tüm tahakküm biçimlerine karşı eylemliliği (topyekün özgürlük) dâhil
ederek nasıl öne çıktığına dair araştırmasını paylaşacak.
Belçika’dan Alain de Coissemaeker, bitkilerin de
kendilerine has algı ve biliş kabiliyetleri olduğunu bulgulayan bilimsel
çalışmalardan yola çıkarak “türcülük”, “etik veganlık” ve “hissedebilirlik”
kavramlarını tartışmaya açacak.
2014 Uluslararası Hayvan Hakları Konferansı’ndan izlenimler:
Uluslararası bir kampanya olan “Cehenneme Giden
Yol”’un (Gateway to Hell) sözcüsü, kampanya stratejisinin ilk etapta Air
France’ı vazgeçirmek değil onu sömürüde yalnız bırakmak üzerine kurulduğunu
anlattı. Kampanya zaman içerisinde Çin Havayolları’nın Hint maymunlarını
taşımasını durdurdu, Nepal’de maymunların ormana geri bırakılmasını sağladı. 7
büyük havayolu firması kampanyayı takiben deney taşımacılığını bıraktığını
duyurdu. İngiltere devleti tüm havayolları şirketlere deney maymunu taşımayı
bırakırsa deney şirketlerine taşımayı İngiliz ordusunun yapabileceğini beyan
ederek devlet-ilaç endüstrisi kardeşliğini gözler önüne serdi. Air France
aslında üst üste maddi zarar açıklıyordu, 2015 bütçesi de şaşmıştı. Şaşmayan
tek şey deneylere maymun taşıma istikrarı oldu. Araştırma endüstrisi her
fırsatta cehenneme giden son yol Air France’a teşekkür yağdırıyor.
İsrail’den dünyaya yayılan 269 Life isimli eylem
grubunun sözcüsü grubun İsrail’deki çekirdek kadrosunun 30-40 kişiyi aşmadığını
söyledi. Hayvanlara rutin uygulanan işkencelerin insan veya evcil hayvanlar
üzerinde gösterilmesinin şok etkisi yarattığını fark eden ekip, burnundan oltaya
takılıp çekilen insan, mangalda kedi ve seri numarası üzerine dağlanan insan
gibi mizansenlerle kısa sürede meseleye dikkat çekmeyi başardı. En tartışılan
girişimleri ise İsrail’deki Holokost’u anma gününde sürekli devam eden hayvan
katliamını anmaları oldu. Grup kendini Nazilerin imha kampı fikrini mezbahadan
alması ve Holokost’tan kurtulan pek çok insanın aynı zamanda vejetaryen-vegan
olması ile savundu. Ortadoğu’nun ilk kurtarılmış hayvan çiftliğini İsrail’de
başlatan grubun üyeleri işlerini okullarını bırakıp çiftlikte çalışmaya
başlamış. Amaç, sadece kurtarılmış hayvanlara huzur ortamı sağlamak değil aynı
zamanda ziyaretçileri yedikleri bireylerin duyguları ile tanıştırmak. 269 Life
kendini abolisyonist olarak tanımlıyor; ancak bu terimden kasıtları “şiddet
içeren” her türlü eylemden kaçınmaları değil köleliğin hiçbir türünü kabul
etmemeleri.
ABD’den akademisyen Lisa Kemmerer kardeş türler adlı
sunumunda türcülük karşıtlarını diğer az bilinen engellilere yönelik
ayrımcılık, yaşa dayalı ayrımcılık gibi sorunlara karşı aktif mücadeleye
çağırdı. Engellilere yönelik ayrımcılığın üretim bazlı bakış açısından
kaynaklandığı belirten Kemmerer, kapitalist üretim odağı sebebiyle süt verimi
azalan ineğin öldürüldüğünün altını çizdi. Hakkını savunmak için öne çıkabilmenin
bile sınıfsal olduğunu anlatan Kemmerer, vegan olmanın da halen dünyada
ağırlıkla beyaz insanlar tarafından icra edildiğini anlattı. Vegan olma
kararının alınışı bile yemeğe erişimin kısıtlı olmaması, çok yoksul olmamak,
mevsimsel gıda sınırlamalarından etkilenmemek gibi bir takım sosyal statüler
gerektirir.
Stijn Bruers “Psikologlardan ne haber?” adlı
sunumunda ilk önce et paradoksuna örnekler verdi: Önüne et tabağı konanlar
önüne yemiş konanlara göre hayvanlara daha az mental yetenek atfediyor.
Kangurularla ilgili hikâye dinleyenler arasında hikâyenin sonunda kangurunun
yendiğini duyanlar kanguruların aklına daha az itibar ediyor. Bruers, et
yiyenlerin veganlarda kusur aramasını da “iyilik yapanı küçümseme” kavramı ile
açıkladı. Benzetme olarak da Milgram deneyinde perde arkasındaki deneğe 50
volttan fazla elektrik vermeyen kişinin, 450 volta kadar çıkmış bir kişi
tarafından korkaklık veya uyumsuzluk gibi gerekçelerle dışlanacağını aktardı.
Bruers’in anlattığı bir başka deneye göre içinde “Hayvanlar insanlar gibidir”
ifadesi yer alan öyküyü okuyan toplulukta azınlıklara karşı olumlu tavır
gelişirken, öyküsünde “İnsanlar hayvanlar gibidir” yazanlarda ırkçılık arttı.
Bruers’e göre bu bulgu “önce ırkçılık sonra türcülükle baş edilmeli” diyenleri
yalanlıyor.
Aktivistlerin internette güvenliği için yapılan atölyede
ortaya çıkan çarpıcı tespit, en güvenli iletişimin bilgisayara geçilmeyen
iletişim olmasıdır. Konuşmacı, özellikle Almanya’da yaygın olan devletin
bilgisayara yerleştirdiği trojan aracılığıyla veri şifrelenmeden önce bilgiyi
alması yani kaynakta gözetime (Quellen TKU) dikkat çekti. ABD’nin teknoloji
şirketlerine yılda 250 milyon dolar ödeyerek yazılımlara zayıf noktalar
koydurması da bir başka önemli nokta idi. İyi haber ise PGP ile şifrelenen
epostaların güvenliğinin şu ana dek sarsılamamış olması.
İtalya’da kürk ve deney şirketleri üzerinde uzun
süredir kamuoyu baskısı oluşturan ve hayvan kurtuluşu adına birçok başarı elde
eden aktivist Claudio Pomo iletişim üzerine deneyimlerini paylaştı. Pomo, internette
kanlı çaresiz hayvan görüntülerinden ziyade hayvan kurtuluş anları gibi umut
veren karelerin etkili olduğu tespitinde bulundu. Birebir iletişimde de karşı
tarafı suçlamanın geri teptiğini onun yerine yapıcı eleştirinin işe yaradığını
anlattı. Hiçbir şey ve hiçkimse siyah beyaz değil; o yüzden kibir yerine
dinleme süreci.
Brezilya’da 2006’dan beri yükselişte olan dirikesim
karşıtı hareket, 2013’te Brezilya İsyanları sırasında bir deney laboratuvarının
basılması ve köpeklerin serbest bırakılması ile ülkenin ve dünyanın gündemine
oturmuştu. 2008’de çıkan ve deney hayvanlarının durumunu daha da kötüleştiren
yasaya aktivistler şiddete başvurarak değil iyi çocuk rolü ile cevap vermişti.
Bu iyi çocuklara polisin tavrı ilk kez Haziran 2013 isyanlarında sertleşmişti.
Uzun süren isyanlarda kurulan Hayvan Hakları Bloğu, hijyen koşullarından ötürü
gündeme gelen özel bir laboratuvarı 18 Ekim 2013’te bastı ve yüzleri
gizlemeksizin açık kurtarma ile önce köpekleri sonra fareleri kurtardı. Bütün
haber bülteni bu kurtarmayı anbean göstermişti. Öncü grubun adı Veddas’tı;
ancak eylem kendilerine Kara Blok denen anarşistlerle beraber yapılmıştı. Eylemin
içinde polisle çatışmalar ve polis araçlarını yakmalar da vardı; ancak Veddas
gibi hayvan hakları grupları önceden inşa ettikleri iyi çocuk imajları ile
sıyrıldılar. Eylemi takip eden günlerde vali Veddas ile eylemciler buluştu ve
basına birlikte poz verdi. Önce bu deney merkezi, sonra orayı işleten firma
kapatıldı. Sonunda Sao Paolo’dan başlayarak Brezilya’nın bazı eyaletlerinde
kozmetik deneyleri tamamen yasaklandı. Eylemi yapanlar da hiç tutuklanmadı,
hapse konmadı.
Bugüne kadarki misyonerliğe benzer hayvan hakları
stratejisini hatalı bulan Anoushavan Sarukhanyan, yaptığı sunumda veganlığın
pratik olarak savunusunun hayvan meselesinin kamusal olarak tartışılmasının
önünü tıkadığını savundu. Altta kalan talebimiz hayvanlara da tıpkı insanlar
gibi serbestçe varoluş hakkı verilmesidir. Sarukhanyan, veganlığın tüketime
dair referansı ile akla ilk çıkış noktası sömürüyü getirmediğini belirtti. 19.
YY’da insan köleliği tüm hızıyla sürerken insan köleliği ile elde edilmiş
hiçbir ürünü tüketmeyene hugan diyebileceğimiz varsayımı ile şunları kaydetti: Abolisyonistler elbette tüketmiyordu insan köleliğinden gelen ürünleri ama politikaları “Hugan olun” şeklinde değil “Adalet için köleliği kaldırın” şeklindeydi. Yakınımızda bir insan toplama kampı olsa mesajımız o kamptan gelen ürünleri almama üzerinde mi kalırdı yoksa sürekli önünde oranın kapanması için eylem yapıp, belki orayı talan edip, insanlara da oranın kesinlikle kapanmasını mı söylerdik?” Sarukhanyan, Fransa’da son anketlerde yaklaşık %21’in et yemeyi yanlış bulduğunu belirttiğini hatırlatarak misyoner yaklaşımı bu %21’in vegan olmayanlarını dışarıda bırakır, toplumsal hareket stratejisi ise insanları içine alır dedi.
Estonya’dan son gelişmeleri aktaran aktivistler, deney
karşıtı kozmetik markası Lush’ı sponsorluk için ikna ederek birçok ünlünün poz
verdiği bir gazete ilan serisi hazırladıklarını anlattı. Bu ilanlarda her bir
ünlü elinde kürklü bir hayvan tuttu ve yan tarafa el yazısı ile görüşlerini
yazdı.
Türkiye’den son gelişmeleri aktaran Yeryüzüne
Özgürlük aktivistleri, 2014 boyunca Cehenneme Giden Yol kampanyası, Kürk Deri
Fuarı protestosu, hayvancılık fuarlarını ziyaret, 5199 yasası eylemleri, fayton
karşıtı çalışmalar, veganlık gibi çeşitli eylemleri yürüten çeşitli
inisiyatiflerin olduğunu belirttiler. Eylemlerin odağında hayvan hakları
olmasıyla birlikte eylemcilerin çeşitli politik çevrelerden geldiği ve
özellikle feminizm, LGBT, tüketim karşıtı hareket, antimilitarizm, kent
hareketleri, anarşizm, tutsak dayanışması, Kürt hareketi gibi alanlarda da faal
olduğu aktarıldı. Bu sayede Türkiye’de birçok ülkenin aksine hayvan hareketi
ile diğer özgürleşme hareketlerinin zaman zaman bir araya gelerek dayanışma
gösterebiliyordu.
Hamburg hayvan özgürlüğü hareketinden iki aktivist
yaptıkları sunumda hedefi yalnızca hayvan sömürüsünü ortadan kaldırmak olarak
değil hiyerarşi ve tahakkümün her türü ile ayrımsız savaşmamız gerektiğini
söyledi. Sadece insanları vegan yapma yönünde bir politik seyir izleyenler,
onlara göre, hareketin militan kanadını kötüleyerek marjinalleştirdikleri için sorun
teşkil ediyorlar. Hareketin çok büyük kısmının beyaz insanlardan oluşması ise
siyahlara değil hareketteki beyazlara sorulması gereken bir sorundu.
En fazla İngiltere’de adından söz ettiren av
sabotajcıları (Hunt Sabouteurs) adına bir sunum da yapıldı. Şiddetsiz doğrudan
eylem olarak tanımlanan bu girişimlerde ana amaç namlunun ucundaki canlının
kaçıp kurtulmasını sağlamak. Grup sözcüsü, böyle bir girişimi başka bir yerde
başlatabilmek için kanun araştırmasının da saha araştırmasının da çok elzem
olduğunu aktardı ve genellikle yasadışı olan avlara müdahalede ellerinin daha
kuvvetli olduğunu söyledi. Yasal avlarda da hayvanları kurtardıkları oluyormuş.
Sabotajcılar, ip veya borazan kullanarak vurulmak üzere olan hayvanların yer
değiştirmelerini sağlıyor. Zaman zaman avcıların taciz ve saldırılarına maruz
kaldıklarını aktaran grup sözcüsü, bir arkadaşları avcı aracı tarafından ezilip
öldüğünde olayın örtbas edildiğini ve katilin hapse girmediğini belirtti. Avın
gizli bir kurbanı da beş yaşından itibaren iyi koşamadığı düşünülerek vurulan
av köpekleri oluyormuş. Av Sabotajcıları, İngiltere’de halkın yüzde 80’inin ava
karşı olmasından güç alıyor.
Türkiye’den çıkan Rahatsız Veganlar manifestosunun
uluslararası hayvan özgürlüğü çevresiyle tanıştırıldığı atölyede hayvan
özgürlüğü hareketinin artık ikinci dalgaya evrilmesi gerektiği görüşü
belirtildi. Manifesto adına konuşan sözcü, hayvan özgürlüğünün politik
yörüngesinin “bunu tüketme-bunu tüket” mesajı yerine “köleliğe son verelim”
anlayışıyla köleliğin sürdürüldüğü mekanlara öfke yöneltmesi gerektiğini
belirtti. Bu değişim, veganlığın bir pratik olarak terk edilmesinden ziyade
onun öngördüğü daha özgür dünya için bir adım olurdu. Atölyede işkence
karşıtlığı, tecavüz karşıtlığı gibi sebeplerle vegan olan ve hayvan özgürlüğü
mücadelesine katılan insanların daha sonra tartışmayı salt yemek veya giysi
üzerinden sürdürmesinin bir sebebinin de yoğun biçimde tüketim üzerinden
kimliklendiğimiz kapitalist toplumlar olmasına dikkat çekildi.
Almanya’daki Hayvan Özgürlüğü için Blokaj
(Tierbefreiung2Blockupy) hareketinin anlatıldığı bir başka atölyede hayvan
özgürlüğü gibi radikal bir değişimin toplum genel olarak radikal bir değişim
geçirmeden mümkün olamayacağına dikkat çekildi. Grup, 2014’teki eylemlerinde
Almanya’daki en büyük tavuk çiftliğinin girişinin araçlardan barikat
oluşturarak kesildiğini, bina işgalinin yapıldığını ve bazı eylemcilerin
kendini tesislere zincirlediğini anlattı.
20 yıldır gizli araştırmalarla bilim endüstrisinin
hayvanlara muamelesini ortaya çıkaran Friedrich Mülln yaptığı konuşmada gizli
araştırma ve çekimlerin şu ana kadar hayvan özgürlüğü mücadelesinde en verimli
yöntemlerden biri olduğunu, üstelik bu girişimlerin çok küçük bütçelerle
başarılabildiğini söyledi. İçerdeki mülke zarar vermek, araştırmacıların
mağdura yatmalarına sebep olabiliyor ama yaptıkları eziyet gösterildiğinde
eziyetlerinin sigortası bile yok. O yüzden Mülln, ifşayı ve sonra bu ifşayı
medyaya taşımayı en güçlü silahımız olarak tanımladı. Bu tür gizli araştırmalar
genellikle bu araştırma merkezlerinde işe girmekle başlıyor ve pek çok
araştırma merkezinde vasıf gerektirmeyen iş ilanları da olabiliyor. Mülln,
böyle iş başvurularında kimlikte sahtecilik önermiyor. Gizli kamera kullanmayı
bilmek ve üzerinde çekim cihazı olduğunu belli etmemek diğer önemli noktalar…
Araştırma aylarca sürdüğü için orada diğer insanlar gibi davranmanın hatta yeri
gelince açık vermemek için diğer çalışanlarla et yemenin gerekebildiğini
söylüyor. Aylarca süren araştırmaların dışında bir de bir işkence tesisine
geçerken uğramış gibi içeri alınabilecek bir hikâye ile girip çekimi ve gözlemi
hızlıca tamamlayıp çıkma yöntemi var. Görüntü ve bilgiler olgunlaştığında
ifşayı medya kanalıyla yapmanın en iyi yolu mümkünse büyük bir kanalı özel
haber için ikna etmektir. Ardından görüntüler tüm medya kuruluşlarına
gidebilir. Mülln son dönemde Alman mahkemelerinin bu gibi gizli araştırmacıları
cezalandırmadığını da söyledi. Mahkemeler “Bilinmeyen eziyetleri halka
göstermek, bir firmanın gizlilik hakkından daha önemlidir” gibi kararlara
varabiliyormuş.
İsrail’deki hayvan hakları gündemi hakkında bilgi
veren 269 sözcüsü, veganlığın inanılmaz oranda popülerleştiğini ve bunda bazı
ünlü politikacıların, şarkıcıların vegan olmasının
yanı sıra ülkedeki hayvan endüstrisinin halini ortaya koyan gizli çekimlerin
rol oynadığını söyledi. Bir grup aktivist de ülkedeki bütün marketlerde vegan
ürün olabilmesi için kapı kapı dolaşıyormuş.
Konferansın kapanış konuşmasını ABD’den tanınmış
aktivist Peter Young yaptı. Kürk çiftliklerine girerek mülke zarar ve hayvan
kurtarma yaptığı gerekçeleriyle bir dönem tutsak da edilmiş olan Young, polis
korkusu hapis korkusu gibi şeyleri aşmamız gereken mitler olarak tanımladı.
Doğrudan eylemin imkansızlığına dair inanışımız, güvenlik sisteminden daha
tehlikeli bir engel olabiliyor. Young der ki doğrudan eylem için yola çıkarken
veya mekandan uzaklaşırken elbet bir korku var ancak olay anında korkudan eser
kalmıyor insanın içinde. Etkili bir aktivist, Young’a göre, hayvanların
yanıbaşımızda yaşadıkları acil duruma kulak tıkamayan ve işini çabuk-etkili
yapabilendir. İnternetteki tartışmaların çok umursanmaması gerektiğini de
söyleyen Young’a göre asıl cevap bekleyenler internetteki yorumculardan ziyade
kafeste bekleyen canlılardır.
Geçen yıldan videolar: https://www.youtube.com/results?search_query=iarc+2014
Konferansın resmi internet sitesi: http://www.ar-conference.com/
Geçen yıldan videolar: https://www.youtube.com/results?search_query=iarc+2014
Konferansın resmi internet sitesi: http://www.ar-conference.com/