7 Ağustos 2011 Pazar

Eti Gümüş işçileri arsenik kurbanı

Kütahya'da bulunan Eti Gümüş A.Ş'de çalışan işçiler, işten atılma tehdidi ile bugüne kadar tanık oldukları gerçekleri gizlemek zorunda kaldı. Sağlıkları söz konusu olunca yaşadıklarını anlatan işçiler, madenin, çevrenin yanı sıra insan sağlığına verdiği zararlara dikkat çekti. Madende yaşanan yolsuzluklara dikkat çeken işçiler, işletme müdürünün AKP ile yakınlığı nedeniyle gerçeklerin kolayca gizlendiğini vurguluyor. 

Kütahya'da bulunan Eti Gümüş A.Ş'de çalışan işçiler, gümüş madeninin yarattığı çevre felaketinin yanı sıra insanların sağlığına verdiği zarara dikkat çekti.

Eti Gümüş'ün kendilerini insan yerine koymadığını, kar için insanların ölüme yolladığını belirten işçiler, bugüne kadar işten atılma tehdidiyle boyun eğdikleri insanlık dışı uygulamalara isyan etmeye başladı.

1986 yılında kurulan Eti Gümüş A.Ş, aylar önce gümüş üretiminin yapıldığı siyanürlü su bulunan baraj setlerinin çökmesi üzerine dikkatleri üzerine çekti. Özelleştirilmeden önce yıllık 90 ton üretim yapan maden, özelleştirildikten sonra 360 ton üretim yapmaya başladı. Üretimin artması, siyanür kullanımının fazlalaşması, daha büyük çevre felaketini beraberinde getirirken, insan sağlığını da daha çok tehdit eder hale geldi.

Bu tehditleri en aza indirmek için çaba harcaması gereken maden sahibi, işçilerin sağlık kontrolünden geçmesini dahi engelliyor. "İşten çıkarırız" tehditlerine rağmen tetkik yaptırmak için Ankara'ya gelen işçilerin tahlil sonuçlarında yüksek oranda ağır metal ve arsenik çıktı. Geriye kalan 800 kişiye ise ne izin ne de vizite kağıdı veriliyor. 3 aydır çalışa bir işçide dahi ağır metal oranının yüksek çıkması, gelecekte yaşanacak felaketin habercisi. Karını 4 kat arttıran işletme filtre ya da arıtıcı kullanmadığı gibi işçilerin can güvenliğini sağlamak için de bir çaba göstermiyor.

Bergama'dan çok daha fazla siyanür kullanılıyor


"Burada insanlara değer verilmiyor" diye söze başlayan bir maden çalışanı, siyanürlerin madene tahta sandıklar içerisinde poşetlere sarılı olarak getirildiğini, poşetlerin maden sahasında gelişi güzel yakıldığını söylüyor. Sandıkların kırılarak köylülere satıldığını söyleyen işçi, "Bu tahtalar ya da poşetler normalde dışarıda gelişi güzel yakılmamalı. Ama buna dikkat edilmiyor, yakılıyor, dumanı havaya karışıyor. Köylülere satılıyor, kimisi çatısında kullanıyor, kimisi de pazarda domates tezgahı olarak kullanıyor. Bir keresinde bir barın tavanına süs için monte edilmiş bir şekilde bulundu. Bu tahtalar İzmit'e anlaşmalı oldukları bir fabrikaya gönderiliyor hiç de yasal olmayan bir şekilde yakılıyor. Bunların normalde dışarı çıkması yasak" şeklinde bilgi veriyor. "Atıklar maden alanında yakıldığında dumana maruz kalmamak için kaçacak yer arıyorduk" diyen işçi, önemli bir noktaya dikkat çekiyor, "Bergama altın madeninde 1 yılda kullanılan siyanür, Eti Madende bir ayda kullanılıyor."

İşçiler, siyanür kuyusundan alınan sularla yolların sulandığını, hatta önlem alınmadığı için siyanürlü suyun yeraltı sularına karıştığını belirtiyor. Barajın çökmesi üzerine bir süre damacana su getirilmediği için çeşmelerden akan suları içmek zorunda kaldıklarını kaydeden işçiler, bu suları içen hayvanların ölümüne tanık olduklarını belirtiyor.

Siyanürden zehirlenmeler oldu, üzeri kapatıldı


Bugüne kadar siyanürden zehirlenmelerin olduğunu ancak üzerinin kapatıldığını belirten işçiler, şunları söyledi: "Buna ilişkin çok tutanak tuttuk, bize baskı yaptılar. Adam ölüme gidiyor, saniye ile kurtuluşu söz konusu. Böyle şeyler çok yaşandı ama üzerini başka bir rahatsızlığı var diyerek kapattılar."

Siyanürlü barajın çökmesinin arka planı


Birkaç ay önce yaşanan siyanürlü su dolu baraj çökmesi olayınında çarpıtıldığını söyleyen işçiler gerçekleri şöyle anlatıyor: "Son yaşanan olayda, havuz patladığında güvenlik görevlilerini suçladılar. Olayı kapatmak için sabotaj dediler. Olayın aslı şu; Mühendis Birol Akın'ın uyarmasına rağmen barajdaki su seviyesinin yükselmesini engellemediler. Baraj mimarisi projesine uygunsuz bir şekilde, iki katına çıkardılar. Bunun için Kanada'dan dahi uyarı geldi. Uydu üzerinde takip ediyorlarmış, 'su seviyesi çok yüksek yardıma ihtiyacınız var mı?' diye sordular. Daha önce yaşananlar bunun habercisiydi. Barajın en ön kısmı, padog denilen kısmında günler öncesinde çatlaklar oluşmuştu. Burası barajın en önemli kısım, patladığı zaman her şey biter. Güvenlik görevlileri çatlaklarda büyüme var mı, sızıntı var mı diye kontrol etmek için sabaha kadar nöbet tuttu günlerce. Önlem alınması gerektiği halde birşey yapmadılar, o insanların da yaşamlarını tehlikeye koydular. Yani sabotaj diye birşey yok. Madende her şey usulsüz, bir şekilde kılıfına uydurup bertaraf ediyorlar."

Ellerini yüzlerini yıkadıkları suları içen köpeklerin gözlerinin önünde öldüğüne şahit olduklarını söyleyen işçiler, Eti Maden A.Ş'nin bağlı olduğu Yıldızlar Holdinge bağlı çiftlikte beslenen koyun sürüsünün maden alanında otlatıldığını söyleyen işçiler, bu hayvanların yenilmesi için satıldığını belirtti.

'Devleti tehdit ettiler'


Barajda meydana gelen çökmenin ardından Valilik tarafından çalışma izni verilmediğini kaydeden işçiler, "Çalışma bir süre durdu. Bunlar devleti tehdit ettiler, çalışma izni vermezseniz toplu işten çıkarmalar yaparız diye. Bunun üzerine çalışma izni verildi" dedi.

Yeni baraj inşaatı yapılırken izinsiz dinamitler patlatıldı. Barajın bulunduğu yer ve yakınlarında dinamit patlatmak yasak. Orada iş makineleri ile çalışma yapılması gerekirken iş daha hızlı olsun diye dinamit kullandılar.

Ortağı AKP'li milletvekili


Eti Maden çalışanları, bir söylentiyi de aktarıyor. Buna göre, Eti Maden'in ortaklarından birisi AKP'li eski bir milletvekili. Şirketteki tek AKP'li o değil. İşçiler, bu durumu şöyle anlatıyor: "Sağlık Müdürlüğü'nden görevliler geldi, numune aldı, siyanür yok diye açıklama yaptı. Çünkü gelen görevliler maden müdürünün tanıdığı. Müdür AKP ile yakın, gelenlerde AKP'li oldukları için doğruları söylemediler."

Biz çok programlıyız


İşçilerin dikkat çektiği bir diğer konu ise çalışma koşulları. Madende herkese her işin yaptırıldığını söyleyen maden çalışanları, iş sağlığı ve güvenlik önlemlerinin de hiç olmadığını belirtti. 16 saat boyunca hiç mola vermeden çalıştıklarını, araç kullandıklarını söyleyen işçiler, baraj çöküntüsünün ardından iki ay boyunca evlerine gitmediklerini, peynir ekmek yiyerek çalıştırıldıklarını belirtiyor. İşçiler, mola vermemeleri için iş yerindeki çay ocağının dahi kaldırıldığını ifade ediyor. Kölelik koşullarını, "Bu iş yerinde resmen insanların emekleri çalınıyor. Burada bir boşluk var. Bunların bildiği tek şey para, insanlık sıfır" sözleri ile özetleyen işçiler şunlara dikkat çekiyor: "İnsanlar işten çıkarılma ile tehdit edildiği için seslerini çıkaramıyorlar. Yasada güvenlik görevlisi için güvenlik harici iş yapamaz maddesi var ama güvenlikçi ambar işine de bakıyor, hayvan da besliyor. Herkes her işi yapıyor, çok programlıyız yani biz. Her yerde kullanılıyor, işten çıkarılma kaygısıyla da kimse buna ses çıkaramıyor."

Mesai saatlerinin sınırlı olması gerektiğine işaret eden işçiler, mesai ücretlerinin de ödenmediğini kaydediyor. 7 yıl önce 350 Lira maaş ile işe başladığını söyleyen bir işçi şimdi 720 Lira aldığını belirterek, "Hiç zam yapılmadı desek yeridir. Bu kadar ağır işte çalışıyoruz, her işi yapıyoruz verdikleri para bu. İşte bizim değerimiz" diyor.

Kütahya'daki esnaflar da dolandırıldı


Emeklerinin karşılığını vermeyen Eti Gümüş patronlarının Kütahya'da bir çok esnafı dolandırdığını söyleyen işçiler, "Bunlar Kütahya esnafını bile küçük miktarlarda dolandırdılar. Mal alıyor, gününde ödemiyorlar. Eti Gümüş dediğimiz yer darphane gibi para basan bir yer. 1 TL dahi borcunu ödemediği günler oldu. Şaşırıp kalıyorduk buna" diye örnek veriyor.

"Bugüne kadar bunları neden anlatmadınız ya da karşı çıkmadınız" sorumuza işçiler şöyle yanıt veriyor: "Çünkü işten çıkarma ile tehdit ediliyorduk. Arkadaşlarımız hastaneye gidip tetkik yaptırmak istediklerinde bile bununla tehdit edildi."

Sağlık söz konusu olunca, konuşmaya karar verdiklerini belirten işçiler, sonuna kadar haklarını arayacaklarını vurguluyorlar.

Kaynak: ETHA