27 Mayıs 2012 Pazar

Devlet 'Kürk'ü Kürt anlayınca

1 Mayıs'tan sonra yapılan 'anarşist avı'nda şiddet karşıtı, vegan/vejeteryan hayvan hakkı aktivistlerine de örgüt operasyonu yapıldı.


1 Mayıs’taki banka saldırılarıyla ilişkili Terörle Mücadele (TEM) ekiplerinin ‘anarşist avı’nda ‘Yeryüzüne Özgürlük Derneği’nin yedi üyesi ve üyelerden birinin 8 aylık hamile eşi de gözaltına alındı. Günlerce gözaltında sorguya çekilen hayvan hakkı aktivistleri, evlerinde barınaklardan ve sokaklardan topladıkları hayvanlarla yaşıyorlar. Dernek tüzüğünde ‘canlılara şiddet uygulayan, ırkçı, faşist, cinsiyetçi, homofobik ve transfobik’ kimseler ile ‘silah taşıyanların’ üye olamayacakları yazılı. ‘Yaşamın şiddetten ve silahtan arındırılmasının savunulması’ derneğin ilkesi. 

‘Apolitik ve elitist hayvansever’lerden farklı olarak, insan hakkı ihlalleriyle de ilgileniyorlar: Kürt meselesi de, iş kazaları da, trans cinayetleri de gündemlerinde. “Emniyetin de savcının da anlamadığı nokta, bir hayvan hakları derneğinin bu gibi mevzulara neden burnunu soktuğu. Ama biz hayvan hakları ihlalleri ile insan hakları ihlallerini birbirinden ayırmıyoruz. Resmin bütününü görmeden hiçbir sorunu çözemezsiniz” diyor üyelerden Burak Özgüner.


Üyelere sorgu sırasında ‘Kürt müsün, Kürtçe biliyor musun’ gibi sorular sorulmuş. KCK operasyonlarını eleştirmek için yazdıkları bir basın bildirisi de dernek üyelerinden birinin evinde ‘bulunan’ 104 yıllık bir Ermeni dergisi de sorguya takılmış. Dernek toplantı notlarında geçen ‘Kürk fuarı protestosu’ da sorgu tutanağına ‘Kürt fuarı protestosu’ diye geçmiş. Derneğin felsefe öğrencisi olan bir aktivisti hâlâ tutuklu. 

Derneğin Yönetim Kurulu Başkanı Arzu Aydoğan, İstanbul Üniversitesi’nde son sınıf hukuk öğrencisi. Aydoğan anlatıyor: 

Sabah 5’te kapım çalındı, eve bir anda 12 polis girdi. Okul defterlerimin yanında politik gördükleri bütün dergileri de topladılar. Hepimizin evinde baktığı hayvanlar da mağdur oldu. Gözleri görmeyen kedimi tekmelemişler. Yalnız yaşayan bir arkadaşımızın balıklarını başkasına bırakmasına müsaade etmemişler, balıkları öldü. Bir arkadaşımızın kolu kırık kedisini sokağa atmışlar. Adli tıpta tanıdığım diğer hayvan hakkı aktivistlerini görünce ‘Evinde kedisi olanları mı topladınız’ dedim. Gözaltındaki ilk gün vegan ve vejeteryan olduğumuz için bayat ekmekten başka bir şey yiyemedik. Ertesi gün vejeteryan mönüsü getirdiler, bu sefer veganlar aç kaldı. Bir arkadaşımızın annesi yemek getirdi, ‘Vegan hastalığı mı var’ diye sormuşlar, yemeği vermemişler. Ben pasifistim, şiddet karşıtıyım ama banka camı kırmaya şiddet deniyorsa bizi dört gün boyunca tutsak etmek ne oluyor?” 

3. köprüyü bile sormuşlar 

Derneğin Başkan Yardımcısı Burcu Çelik anlatıyor: “Uzun süre barınaklarda çalıştım. Emniyette hücreye atılıp üzerime kapı kapatılınca, kendimi kafeslere kapatılan hayvanlar gibi hissettim. Bel ve boynumda problem olduğu için yoga yapıyorum. 12 kadın yoga yaptık. ‘Emniyette ilk defa böyle insanlar görüyoruz’ dediler. ‘HES’e de, nükleere de, 3. köprüye de karşı mısın?’ diye sordular. ‘Evet’ deyince, ‘Peki trafik ne olacak’ diye sordular. Polis ‘Sizin dernek suçlu değil, ama provoke edilebilir. Basın açıklaması yapacağınızda haber verin, hatta dışarıda da görüşelim’ dedi.” 

‘Gerçekleri gizleyemezler’ 

Dernek üyesi Umut Önder: “Anarşistlerin neredeyse hepsi şiddet karşıtıdır, özellikle de bu topraklardakiler. İlk vicdani retçiler ‘sıfır şiddet’ deyip üniformayı reddeden anarşistlerden çıktı. Ayrımcı politikalara karşı sokaktadırlar. Saatte 500 bin hayvanı katleden McDonald’s gibi firmalara karşı hayvan özgürlüğünü savunurlar. İnsanların isyan etmeleri için anarşistlere ihtiyacı yok. Bankalara ve küresel şirketlere yönelik öfkeyi sadece ‘birkaç marjinalle’ alakalı bir şeymiş gibi göstererek gerçeği gizleyemezler.

Elif İNCE
Kaynak: Radikal

Derneğimiz üyeleriyle yaptığı bu röportaj için Radikal'den Elif İnce'ye teşekkür ederiz.