27 Ekim 2010 Çarşamba

En Çok Kadınların Emeği Sömürüldü

Geçmişten Günümüze Türkiye’de Kadın Emeği Sempozyumu” Ankara Siyasal Bilimler Fakültesi’nde gerçekleştirildi.

Sempozyumun açılışında konuşan Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Celal Göle, kadın istihdamı gerçekleştikçe, ülkenin daha demokratikleşeceğini söyledi. Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cemal Taluğ da yaptığı açılış konuşmasında, kadının emeğinin her yerde var olmasına karşın, bunun adının konmadığını dile getirdi. Kadınların tapu kayıtlarında, banka hesaplarında, noterlerde isimlerinin pek görülmediğine dikkat çeken Taluğ, buna rağmen en zor, en kirli işlerin yapıldığı alanlar da özellikle kadınlara rastlandığına işaret etti.

DAHA ESNEK KOŞULLARDA ÇALIŞILIYOR

Sempozyumda “Küreselleşmenin Payandası: Göçmen kadın emeği” konulu bir sunum yapan Prof. Dr. Nermin Abadan Unat, hem kadın hem de erkeklerin artık daha esnek çalışma koşullarında çalıştığını belirterek, geri kalmış ülkelerde eskiden kullanılan kayıt dışı uygulamaların artık gelişmiş ülkelerde de yoğun bir şekilde uygulandığına dikkat çekti. Unat, 1970’lerde Almanya’da hızla artan kadın çalışan sayısına dikkat çekerek, Siemens fabrikalarında ince parmaklı kişilerin çalıştırılması için dışarıdan çok fazla kadının göç ettiğine vurgu yaptı. Parmaklarına bir yüzük takılarak parmak inceliklerinin test edilen kadınların bu fabrikalarda çalışmak üzere işe alındıklarını belirten Unat, bu dönemin kadın işçi göçünde ciddi bir dönüm noktası olduğuna işaret etti. Unat, Avrupa’da çalışan göçmen kadınların giyim kuşam konusunda da Avrupalı gibi giyinmelerinin istendiğini söyledi.

Ulus-ötesi anlamına gelen “Trans-nasyonalizm” politikaları ile birlikte yaygınlaşan göçlere dikkat çeken Unat, göç eden insanların iki kültürü birlikte taşıdıklarını ifade etti. Kadınların belleğin en iyi hakimi olduğunu dile getiren Unat, üretimde en fazla emek harcayan kesimi kadınların oluşturduğunu söyledi.

‘ERKEKLERİN YARI ÜCRETİNİ ALIYORLARDI’

Oturum başkanlığını Prof. Dr. Serpil Sancar’ın yaptığı “Tarihsel Perspektiften Türkiye’de kadın emeği” başlıklı oturumda konuşan Prof. Dr. Ahmet Makal, “Türkiye’de kadın emeğinin tarihsel kökenleri: 1920-1965” konulu sunumu ile tarih sürecince kadınların emek üretirken ciddi sömürülerle karşı karşıya kaldıklarına dikkat çekti. Makal, Tanzimat Fermanı’nın ardından kadın emeğinin evden sanayi koşullarına çıktığını belirterek, Osmanlı’da da sanayide çalışmaya başlayan ilk kadınların Yahudiler ya da Hristiyanlar’dan oluştuğunu söyledi. Osmanlı’da çalışma alanının yüzde 35’ini kadınların oluşturduğunu dile getiren Makal, kadınların iş gücünü koruyacak politikaların olmadığını, ücrette erkeklerin yarısını aldıklarını ve 14 saat çalıştıklarını belirtti.

Cumhuriyetin ilanı ile birlikte kadınların çalışma koşullarında çok değişiklik olmadığını ifade eden Makal, kadınların çalışma koşullarını kanunlarla düzeltmek için alınan önlemlerin yine de Avrupa’nın çok gerisinde kaldığını söyledi. Makal, Türkiye’de kadınların çalışma koşullarının ancak 1950’lerden sonra kısmen iyileştiğini belirtti.

1964’E KADAR KÖLELİK YASAKLANMADI

Prof. Dr. Ferhunde Özbay “Göç ettirilen kölelerden kaçak göçmen işçilere- Türkiye’de ev emeğinin dönüşümü” konulu sunumuyla kadınların tarih sürecinde ev köleliğinden kaçak göçmen pozisyonuna taşındığını dile getirdi. Eskiden ev kölesi olarak erkeklerin de yer aldığına dikkat çeken Özbay, tarih içerisinde bu pozisyonun nerdeyse tamamen kadınlara yıkıldığını söyledi. Evde çalışmanın iktidar tarafından bile emek olarak görülmediğini belirten Özbay, 1964’e kadar köle kullanmanın Türkiye’de yasaklanmamasının bunun bir göstergesi olduğuna dikkat çekti.

ILO Türkiye Direktörü Gülay Aslantepe, dünya genelinde yapılan son araştırmalara göre kadın iş gücünün yüzde 51.6 oranında olduğuna işaret etti. Avrupa Birliği ile uyum sürecinde kadın istihdamının arttırılması için önemli çalışmalar yapıldığını ifade eden Aslantepe, yeni yasal uygulamalarda da kadınlar için ciddi iyileşmelerin sağlandığını savundu.

Kaynak: Haberlink