30 Ocak 2011 Pazar

Hasdal Hayvan Barınağı kan kokuyor!



Sokakta kalan, sahipsiz, hasta, sakat hayvanları rehabilite etmek amacıyla kurulan Hasdal Hayvan Barınağı'nda yaşanan vahşet, gönüllü çalışanların ifadeleriyle gün ışığına çıktı.

Çalışanların ifadelerine göre barınakta rehabilitasyon görmeleri için tutulan hayvanlara işkence ediliyor, gerekli veteriner bakımı yapılmıyor ve hasta hayvanlar kafeslerde günlerce can çekişerek can veriyor.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından oluşturulan Hasdal Hayvan Barınağı'nda çalıştığı 11 ay boyunca şahit olduklarını anlatan Kebire Bozkurt, barınağın tam bir kısırlaştırma ve işkence merkezi olarak çalıştığını söylüyor. Merkeze getirilen bütün hayvanlara ön muayene yapılmaksızın, yaşlı-genç ayrımı yapılmadan kısırlaştırma ameliyatı yapıldığını belirten Bozkurt, ağır hasta olan hayvanların da kendi kaderlerine terk edildiğini ifade ediyor.

Bozkurt, yaşanan vahşeti şu sözlerle anlatıyor: “Hem hafta içi 15’ten sonra hem de hafta sonları veteriner olmadığı için hayvanlar günlerce kafeslerde can çekişiyorlar. Hafta sonu gönüllüleri bile içeri almadıkları için hayvanlara ne eziyetler çektirildiğini bilmiyoruz. Ancak işyerine geldiğimizde her yerde kan izleri olduğunu görüyoruz. Kafes dışındaki hayvanlara ise su verilmesi bile yasak. Rehabilite edilmek üzere gelen ve süresiz kalması gereken hayvanlar sadece on gün tutuluyor. Bir belediyenin getirdiğini bir başka belediyenin görevlileri salıyor ve nereye saldıkları da belli olmuyor.”

KAFESİNDE ÖLÜME TERK EDİLEN KÖPEK

Barınakta 1,5 ay çalışmış olan Esra Yıldız ise, Hasdal’la daha ilk tanıştığı günü karşılaştığı vahşeti ise şöyle anlattı: “23 Nisan 2010 günüydü. Gönüllü olarak çalışmaya geldiğim için içeri girmek istedim. Ancak kapıdaki güvenlik önce beni sokmadı. Uzun bir tartışmanın ardından içeri girebildiğimde ise, yoğun bir kan kokusuyla karşılaştım. Hayvanların çoğu zeminde yatıyordu. Hiçbiri iyi durumda değildi ama, içlerinde bir köpek vardı ki, o tam içler acısıydı. Sürekli inildeyerek ağlıyordu. Kafesin içinde ayakta duruyordu, kanlı ishal durumundaydı ve makatından sürekli gelen kanlı dışkılar bütün kafesi kaplamıştı. Ancak hiç kimse onu umursamıyordu. ‘Bu hayvanın hali ne? Veteriner yok mu?’ diye bağırdım. Bana veterinerin gelmediğini, o yüzden yapılacak bir şey olmadığını söylediler. Bunun ağır bir hastalık olduğunu, bu hayvanın en geç 3 gün içinde öleceğini belirterek, kimliğimi bırakıp onu bir veterinere götürmek istedim. Ancak izin vermediler. Daha sonra yoğun baskılarımız üzerine hastaneye götürülen köpeğin ‘gençlik hastalığı’ndan öldüğünü öğrendim.



HAMİLE KÖPEKLERİ BİLE KISIRLAŞTIRIYORLAR

O günden sonra bir şeyleri düzeltmek adına orada çalışmaya karar verdiğini belirten Yıldız, “Veteriner geliyor, hiçbir hijyen koşulunun dikkate alınmadığı ameliyatlar yapılıyor. Ameliyattan sonra hayvanların bir kısmı kanlar içinde yerlerde bırakılırken, bir kısmı da hemen ameliyat sonrasında Çatalca, Silivri gibi ormanlık alanlarda kaderlerine terk ediliyorlar. Öyle ki birçok hamile köpeği bile bu durumlarını dikkate almadan kısırlaştırdılar. Ameliyattan sonra baygın yatan hayvanları elleriyle taşımak yerine, ayaklarıyla yerlerde itekleyerek götürüyorlar. Barınakta maaşlı 50 personel çalışıyor, ancak hayvanlara bakmak bir yana, hayvanlar can çekişirken dışarıda sigaralarını yakıp cep telefonlarıyla konuşuyor, şakalaşıyorlar. Birkaç gönüllü arkadaşla birlikte kendilerini defalarca uyarmamıza ve veterinerle de konuşmamıza rağmen, hiçbir şey değişmedi. Doğru dürüst yemek bile vermiyorlar. Stokta çok sayıda mama paketi varken ve yeterli olanaklar da bulunurken, o zavallı hayvanlara reva görülen bu muamele nasıl açıklanabilir?” diye konuştu.

ÖLÜ HAYVANLAR YERLERDE SÜRÜNÜYOR

Hayvansever gönüllü Gizem Yalçınkaya ise birçok kez barınağa gidip içeriye girmeye çalıştıklarını ancak her defasında engellendiklerini belirtti. Bir defasında ölü hayvanların barınağın önüne öylece atıldığına şahit olduğunu ve bu manzara karşısında gözyaşlarını tutamadığını ifade eden Yalçınkaya şöyle konuştu: “Mamalar getirdik, almadılar; zeminde yatmamaları için battaniyeler getirdik, onları aldılar ama orada çalışan gönüllülerden öğrendik ki bunlar hiçbir zaman oradaki hayvanlar için kullanılmamış. Ülkemizde insanın yaşam hakkına da saygı olmadığını çok iyi biliyoruz. Ama kendine insan diyen herkesin bu vahşete de duyarsız kalmamasını, sesini yükseltmesini diliyoruz.”

ZEYNEP KURAY

Kaynak: RedHaber