29 Ocak 2011 Cumartesi

BEYOĞLU AĞIR CEZADA DEĞİŞEN BİR ŞEY YOK!



2007 yılında karakolda öldürülen Festus Okey, Türkiye Cumhuriyeti hukuk sistemi tarafından bir kez daha tanınmadı.

Beyoğlu 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde 27 Ocak 2011 günü gerçekleşen on ikinci duruşmada Festus'un kimliği resmi olarak ispatlanamadığı için davanın esasına yine geçilemedi.
Göçmen Dayanışma Ağı'nın çağrısına icabet eden 35 kişi davaya müdahil olmak için mahkemeye dilekçe sundu.

Mahkeme heyeti oy birliğiyle müdahale talebini reddettiği gibi, müdahale talebinde bulunanlar hakkında "dilekçe vermek suretiyle mahkemeye hakaret ettikleri ve mahkeme heyetini etkilemeye yönelik sözlü ve yazılı beyanları" gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu.

Bir önceki duruşmada da dokuz arkadaşımız müdahale dilekçesi vermiş ve onların talebi de reddedilerek haklarında suç duyurusunda bulunulmuştu.

Katilin adliye koridorlarında polislerce korunduğu, Festus'u savunmak için orada bulunan savcının müdahillik taleplerini reddetmek dışında bizlere tek bir söz bahşetmediği, mahkeme heyetinin ilgisiz bakışları altında sürüp giden bu hukuk parodisine itirazımız var.

İtirazımızı daha gür sesle haykırmak için 26 Nisan 2011'de bir kez daha orada olacağız.

Unutmadık, Affetmiyoruz!

Göçmen Dayanışma Ağı
www.gocmendayanisma.org

BASIN AÇIKLAMASI – 27.01.2011


BU GÖSTERİ DEVAM ETMEMELİ

Adaletin oluşmasında en büyük engeli hukuk sisteminin oluşturduğu bu ülkede, kronikleşmiş davalardan biri haline geldi Festus Okey cinayeti… 20 Ağustos 2007 tarihinde Beyoğlu Emniyet’inde gözaltına alınan Festus Okey, polis silahından çıkan kurşunla öldürüldü. Emniyete saat 17:47’de girip, 18:07’de yaralı olarak çıktığına dair kamera görüntüleri olaydan sonra silindi. Belgelere göre polisin, olayı üç saat boyunca savcılıktan sakladığı da anlaşılıyor. Festus Okey’in vurulduğu sırada giydiği gömlek de delillerin arasında bulunmuyor.

Festus Okey’in yaşadıkları, Avrupa dahil dünyanın her yerinde göçmenlerin karşılaştığı ayrımcılık, şiddet ve haksızlığın bariz göstergesidir. Benzer suçların çokça yaşandığı Türkiye’de, Afrikalı bir sığınmacının polis tarafından öldürülmesi davasını özellikli kılan, sadece unutturmak ve zamanaşımına uğratmak üzere kurgulanmış olan yapısı. Davanın yerinde saymasının bahanesi, öldürülen kişinin kimliğinin bir türlü saptanamadığı iddiasıdır. Davaya ne Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin, ne de gönüllü avukatların müdahil olmasına izin veriliyor. Adalet mekanizması adeta, “eğer resmi bir kimliği yoksa o insan yoktur; ve olmayan bir insanı öldürmek de cinayet sayılmaz” diyor.

Festus Okey’in katil zanlısı, 3,5 yıldır görevini belindeki silahıyla sürdüren bir polis. Mahkeme ise bunca zamandır Festus’un kimlik bilgilerini beklemek dışında hiçbir şey yapmadı. Öldürüldüğü karakoldaki kamera kayıtlarının silinmiş olması ve davanın gidişatını yakından ilgilendiren delillerin soruşturulmaması mahkemeyi ilgilendirmiyor. Festus’un adına adalet aramak için davaya müdahale başvuruları reddediliyor ve mahkeme bu kişileri sindirmek için haklarında suç duyurusunda bulunuyor:

Son olarak 4 Kasım 2010 tarihinde yapılan duruşmada mahkeme, bireysel olarak müdahillik dilekçesi vermiş 9 Göçmen Dayanışma Ağı katılımcısının taleplerini reddetti; üstüne üstlük bu kişiler hakkında ve ayrıca bir televizyon kanalında dava hakkında açıklama yapan avukat Giray Dağ hakkında da suç duyurusunda bulundu.

Göçmenlere karşı olan bu ayrımcı tutumlar sokakta, dükkanda, karakolda her gün her yerde, tekrar tekrar yaşanmaktadır. Üstelik bazı olaylarda bu ayrımcılığın boyutları gözü dönmüş bir şiddet boyutuna varabilmektedir. İkinci bir Festus Okey olayının yaşanması an meselesidir. Bu bakımdan, çabamız sadece Festus için adalet istemekle sınırlı değildir.

Adaletsizliğin daha kaç perde sahneleneceği belli olmayan bu tuhaf gösteriye tüm varlığımızla karşı çıkıyoruz. Bu cinayet ve dava, ayrımcılığın en net tecelli etmiş halidir. Bu hukuk sistemi adaleti hiçe sayarken, kendileri için insan değeri taşımayan bir kişinin öldürülmesinde davanın takip edilmesinden bile rahatsızlık duymaktadır.

Bu kan ve zulüm gösterisinin bugünkü ayağında da burada tanığıyız. Mahkemeye yine müdahil olmak için dilekçe vereceğiz. Muhtemelen talebimiz yine reddedilecek ve hakkımızda suç duyurusunda bulunulacak. Bizler, katledilmesi hak görülen tüm diğerleri gibi Festus’un da yalnız olmadığını göstermek için buradayız. Festus, bizim kardeşimiz, unutmadık, unutturmayacağız! Bu nefret dolu, ürkütücü ayrımcılığa sessiz kalmamız mümkün değil! Bu davaya müdahiliz. Adalet istiyoruz; hemen şimdi!

Göçmen Dayanışma Ağı, Yeryüzüne Özgürlük Derneği, Helsinki Yurttaşlar Derneği, İllet, Amargi, Lambda İstanbul, İmece Toplumun Şehircilik Hareketi, Çağdaş Hukukçular Derneği, İnsan Hakları Derneği, Kaos GL, Biz Erkek Değiliz İnisiyatifi, Ev İşçileri Dayanışma Sendikası Girişimi, Ezilenlerin Sosyalist Partisi, Sosyalist Feminist Kolektif'ten Kadınlar.