13 Nisan 2014 Pazar

"Bir maymunu oynadım"

Bir günlüğüne Tanrı olsaydınız, ne yapardınız?

Tanrı’nın elinde mutlak gücü barındıran bir varlık olduğunu varsayın. Başbakan  değil, cumhurbaşkanı ya da Amerika’nın başkanı değil- Tanrı’sınız.

Facebook’taki bir sayfada gördüğüm bu soru bende kısa süreli bir panik yarattı. Panik atak vari bir panik.
Hawaii’de okurken, sabahın 3’ünde tsunami alarmı çalmıştı. Sağır edici bir alarm sesi. Yatakhane görevlisi adam, herkese 5 dakika içinde hazır olmasını, hepimizin yüksek bir yere gideceğini söyledi.

Paniklemiştim- yanıma ne alacaktım?! Odadaki en ama en önemli şey neydi? Cüzdanım, bilgisayarım- peki başka? Her şey sular altında kalsa, en çok neyi kaybetmek beni üzerdi?

Odada birkaç dakika oradan oraya koşturduktan sonra, odadaki o “en önemli”şeyi çantama atıp aşağı koştum. İndiğimde tsunami uyarısı geri çekilmişti.

O soruyla karşılaştığımda yaşadığım benzer bir panikti. Tek bir farkı vardı: üzerimde bu sefer korkunç bir sorumluluk vardı adeta. Zihnimde bir hayalden ötekine, sayısız istek ve hedefin üstünden atlayarak koştuğum maratonun bitiş çizgisinde şu cümle yazıyordu:

“Eğer Tanrı olsaydım, dünyadaki bütün hayvanları özgür bırakırdım.”

Dünya üzerinde tek bir hayvan dükkânı, tek bir yunus parkı ya da hayvanat bahçesi kalmazdı. Muhabbet kuşları kafeslerde değil, ana yurtları olan Avustralya’nın yarı kurak ormanlarında kolonileriyle beraber uçuyor olurdu. O akvaryumlardaki “süs balıkları” ait oldukları mercan kayalıklarında oradan oraya yüzüyor olurdu. Mezbahalar ve hayvanlar üzerinde deney yapılan bütün laboratuarlar bomboş kalırdı.

Bomboş.

Benzer hayalleri olan bir grup, geçtiğimiz günlerde AIR FRANCE-KLM hava yollarını boykot eden bir eylem düzenledi. Nişantaşı’nda. AIR FRANCE-KLM, maymunları Asya ve Afrika’daki ormanlarından koparıp Batı’daki deney laboratuarlarına taşıyan son büyük firma. Gateway to Hell (Cehenneme Giden yol) isimli kampanya, Lufthansa’dan United Airlines’a kadar onlarca firmayı hayvanları cennetlerinden koparıp cehenneme taşımamaları için ikna etmiş.


Kamuoyunun baskısı işe yarıyor. Geçtiğimiz Mart ayının son haftasında, Çin’den içimizi ısıtan bir haber geldi. China Southern hava yolu firması, PETA’nın baskıları üzerine artık deney laboratuarlarına maymun taşımayacağını duyurdu. Ve bu karar ileri bir tarihte değil hemen uygulamaya konulacak! PETA’nın açıklamasına göre, firmaya 100, 000’den fazla telefon açıldı, e-posta gönderildi.

ABD federal kayıtlarına göre China Southern Havayolları’nın 2013′te ABD’ye ulaştırdığı maymun sayısı 2500′ün üstündeydi. Bu kampanyanın Türkiye ayağının amacı benzer bir güzel haberi en kısa zamanda AIR FRANCE ve KLM’den duymak. Ve bizlere tavsiyesi şu:

“Air France KLM’nin Türkiye ofisine (0212 310 1919) hafta içi her gün çalışma saatlerinde telefon açın, China Southern’ın da zulümden çekildiğini hatırlatarak onlardan çekilme için tarih isteyin. Protesto gösterilerine destek verin, sokaklara yazılar yazarak ve #boykotAirFranceKLM hashtag’iyle boykotu çevrenize yayın.”

Peki, sizin hiç bu firmalardan birisiyle uçtuğunuz oldu mu? Ben üniversite yıllarımda, sayısız defa KLM ile uçtum. Diğer firmalara göre genelde daha ucuz olan bu firmayı bir gün boykot edeceğim aklıma hiç gelmezdi. Hosteslere, “Coffee, please” diye gülümsediğim saniyelerde, uçağın kapkaranlık kargosunda kafeslere tıkılmış maymunlar mı vardı?


Onları Amerika’ya mı götürmüşlerdi? Amerikan ordusu üzerlerinde silahlarını mı denemişti?

En sevdiğiniz nemlendiriciyi onlara zorla yedirip, losyonun onları ne zaman zehirleyeceğini mi test etmişlerdi? Ya da hep kullandığınız o deterjanı mı içirmişlerdi?

Hangi aşıyı test etmek için hangi hastalık minik bedenlerine iğnelerle enjekte edilmişti?

Hayvanların çığlık sesleri arasında nasıl oluyordu da o doktorlar deney yapmaya devam edebiliyordu?

Günler, haftalar, aylar süren işkence deneylerinin sonuçları bilim dergilerinde yayınlandığı zaman, “başarı”larını(!) bunu en yakın barda arkadaşlarıyla şarap içerek mi kutluyorlardı?

Bizim böyle eylemlerle uğraşmıyor olmamız gerekmez miydi? İnsan, vicdanı olan bir varlık değil miydi?

Tanrı neredeydi?

Nişantaşı’nda o gün, maymun kostümü içinde, yere yatıp onların bu işkence odalarında yaşadıklarını canlandırmaya çalışırken bunları düşündüm.

Yılda yaklaşık 100 milyon hayvan deney odalarında işkence görüyor. Üstelik Amerikan Gıda ve ilaç Dairesi, ilaçların insanlar üzerinde güvenli ya da etkili olup olmadığını test etme konusunda hayvan deneylerinin başarısızlık oranının %92 olduğunu söylüyor. Ve hayvanları kullanmadan tıbbi araştırmalar yapmak mümkün.

O masum hayvanların çektiklerini gerçekten anlamamız hiçbir zaman mümkün olmayacak. Ama deney görüntülerini izleyebilir, hissetmeye çalışabiliriz. Earthlings (Dünyalılar) filminin bir bölümü tıp ve hayvan deneyleri gerçeğine ayrılmış. Filmi izlemek şüphesiz zor gelecek. Ağlatabilir, öfkelendirebilir, şok edebilir ve insanlıktan soğumanıza neden olabilir. AIR FRANCE ve KLM’nin hayvanları nerelere götürdüğünü göreceksiniz. Her hayvan hakkı savunucusu bu süreçlerden geçer. Ancak şu soru sormaya değer:

Gerçeklerle yüzleşmezsek, onları nasıl değiştirebiliriz?

Bu sabah kafamda türlü sorunun ağırlığı ile yürürken, deneyden kaçmaya çalışan o biggle cinsi köpeğin çığlıkları aniden bir ıslık sesi ile bölündü. Arkamı döndüğümde, karşı kaldırımda biggle cinsi köpeğiyle sabah yürüyüşüne çıkmış bir kadına ıslık çalan bir adam gördüm. Ya da belki köpeğe ıslık çalıyordu. Bilmiyorum. Köpek adamı görünce heyecanlandı, kuyruğunu sallamaya başladı. Mutluydu.

Tek merak ettiğim, hayvan deneylerine kurban edilen o biggle, neden o karşı kaldırımdaki biggle kadar şanslı değildi?

* Yeryüzüne Özgürlük Derneği 26 Nisan Dünya Deney Hayvanları Günü’ne kadar her cuma ve cumartesi, 18:00-21:00 arası Taksim’de, Galatasaray Lisesi önünde stand kurup İstanbul’luları bilgilendirecek ve hayvan deneyleri görüntülerini izletecek.

Daha fazla bilgi ve mücadeleye katılmak için:





Türkçe alt yazılı olarak Dünyalılar filmini izlemek için:


Yazan: Selen Yıldız | iletişim: kailuagal85@gmail.com

Kaynak: Yeşil Gazete