9 Aralık 2012 Pazar

Panelde türcülük ve hayvan hakları tartışıldı

İnsan Hakları Film Festivali kapsamında Tütün Deposu’nda gerçekleştirilen “Uygarlık: Tüm Canlıları Yok Etmeden” başlıklı panelde hayvan hakları, türcülük, canlıların yaşam hakkı ve değiştirilmesi planlanan 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu tartışıldı.

İnsan Hakları Film Festivali kapsamında düzenlenen “Uygarlık Tüm Canlıları Yok etmeden” başlıklı panel İstanbul Tophane’de bulunan Tütün Deposu’nda gerçekleştirildi. Moderatörlüğünü Ezgi Aktaş’ın üstlendiği panelde İstanbul Barosu Hayvan Hakları Komisyonu Başkanı ve Hayvan Hakları Hukuku Öğretim Görevlisi Avukat Hülya Yalçın “Yaşam hakkına HAYVAN parantezi açmalı”, Yeryüzüne Özgürlük Derneği Aktivisti Burcu Çelik “Türcülük, Tekno-endüstriyel Kapitalist Sistem, Hayvan Özgürlüğü, Vegan-Vejetaryen Beslenme” başlıkları altında konuşurken, Yaşam Hakkına Saygı Derneği’nden gazeteci-yazar Özgün Öztürk sokak hayvanları konusunda bir sunum yaptı. Çok sayıda dinleyicinin katıldığı panelde hayvan haklarına ilişkin yasalara dikkat çekilerek örgütlenmenin önemi vurgulandı.

“YAŞAMAK İÇİN GEREKÇEYE İHTİYACIMIZ YOK”

İstanbul Barosu Hayvan Hakları Komisyonu Başkanı ve Hayvan Hakları Hukuku Öğretim Görevlisi Avukat Hülya Yalçın, insanın her şeyi kendi hakkı gören kompleksli bir yaratılışa sahip olduğunu ifade etti. “Kendisine ait olmayan, kontrol edemeyeceği, güdemeyeceği veya kullanamayacağı hiçbir şeyi değerli addetmiyor. Ama hayvanların yaşam haklarının korunması insanın ona değer verip vermemesinden bağımsızdır” diyen Yalçın şöyle konuştu: “Pek çok insan yaşlandı diye hayvanlardan vazgeçiyor. Bunu tartışabiliriz. Ancak Devlet’in resmi eliyle yaptığı yaşam hakkı ihlalleri bizim için çok daha önemli. Mesela bir av kanunu koyuyor ki, yaşam hakkının direk ihlalidir ve Hayvanları Koruma Kanunu’ndan Av Kanunu’na atıfta bulunuyor. Av Kanunu ne demek? “Ben sana izin verdiğim sürelerde izin verdiğim silahlarla izin verdiğim kadar hayvanı öldürebilirsin” demek. Hayvanları Koruma Kanunu olan bir ülkede yasal olarak av olabilir mi? Elbette ki olmamalı. Yine aynı şekilde deney, hiç tartışmasız bir hayvan yaşam hakkı ihlalidir. Bir de 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nda deney tarifleri yapılmıştır. Biz şimdi yasal bir zeminde mücadele etmeye çalışırken elimizdeki yasal donelere baktığımızda yasal zeminden kaymak zorunda kaldığımız bir noktaya doğru gidiyoruz. Devlet, 5199 Sayılı Kanunu çıkardı, daha beteri Meclis’te bekliyor. Şunu söylüyor, “Benim gösterdiğim sınırlar içinde hayvanların yaşam hakkı vardır.” Nasıl bir cesaretle, hangi hükümet bir hayvanın yaşam hakkına sınır koyabilir? Yaşamak için gerekçeye ihtiyacımız yok.”

“TÜRKİYE’DE HAK SAVUNUCULUĞU ZOR”

Yaşam Hakkına Saygı Derneği’nden gazeteci-yazar Özgün Öztürk, yaşam hakkına saygı derken ya da yaşam hakkına sahip çıkarken tamamen canlıların acı çekmeme hakkı perspektifinde davranılması gerektiğini belirtti.

Türkiye’de yaşam hakkı gibi hakları savunmanın zorluğunu vurgulayan Öztürk sözlerini şöyle sürdürdü: “Toplumda hak savunuculuğu yapıyorsanız size iyi insan demezler. Genelde bıyık altından gülünen, tecavüz-şiddet dediğinizde hala insanların cahilce güldüğü bir konudur, hayvan hakkı savunmak. Türkiye’de şu anda hayvan haklarıyla ilgili korkunç bir dönemden geçiyoruz. Mevcut 5199 Sayılı Yasa’nın değişikliğiyle ilgili Bakan Veysel Eroğlu tarafından verilen yasa tasarısı var. Yeni tasarıyla zaten yetersiz olan 5199 Sayılı Yasa daha da yetersiz hale sokulmak isteniyor. Yeni tasarıda sokakta hayvan kalmayacak ve janjanlı adıyla doğal yaşam parkları yapılacak. Ama buraya konulacak hayvanlar ne ayı, ne tilki. Buralar artık evcilleşmiş ve insana yakın yaşayan hayvanların özellikle köpeklerin yaşayabileceği yerler değil. Hepsi oraya kapatılacak deniliyor. Bugüne kadar 300-500 kapasiteli barınaklarda bu hayvanlara bakamamış olan hükümetimiz ve yerel yönetimler böyle 20 bin-30 bin kapasiteli barınaklarda zaten o hayvanlara bakamayacaklar.”

“EGO MU, EKO MU?”

Yeryüzüne Özgürlük Derneği Aktivisti Burcu Çelik, “Türcülük, insana doğanın efendisi gibi kendisini en üst merkeze yerleştirmesidir. Bugüne kadar din, felsefe, bilim sürekli insana bunu öğretmeye çalıştı. Ama artık bu böyle değil. Nasıl ki, ırkçılık teşhir edildiyse şu an türcülük de teşhir ediliyor” dedi. Çelik konuşmasını şöyle sürdürdü: “İnsan merkezcilik bugün “ego mu, eko mu?” tamamen bununla ilgili aslında. Bildiğiniz gibi hemen hemen bütün dinler hayvanların insanlar için yaratıldığını söylüyor. Modernizmle birlikte insan merkeziyetçilik en yüksek seviyeye ulaşıyor. Ama artık neden bu hayvanları ötekileştirip sömürdüğümüzü düşünmemiz gerekiyor. Irkçılık, cinsiyetçilik, türcülük, Yahudi soykırımı, Dersim katliamı gibi örneklerin aynısı bugün hayvanlara yapılıyor.”

Kaynak: ANF