18 Şubat 2010 Perşembe

Türcülüğün Kökeni



HAYVAN ÖZGÜRLÜĞÜ-İNSAN ÖZGÜRLÜĞÜ


Hayvan Özgürlüğü Nedir?

Hayvan özgürlüğü; tür farkı gözetmeksizin bütün hayvanların zulümden ve sömürüden uzak bir şekilde özgürlüğü hak ettiği nosyonudur. Bu da kafeslere, sahiplere ve zulme hayır anlamına gelmektedir.


İnsan Özgürlüğü Nedir?

İnsan özgürlüğü; cinsiyet, ırk, cinsel tercih, yaş, ekonomik sınıf, fiziksel yeterlilik ve benzeri farklılıklardan uzak bir şekilde özgür olmayı, sömürüden ve baskıdan uzak olmayı hak ettiği nosyonudur. Bu da köleliğe, tacize ve ayrımcılığa hayır demektir.

İnsan ve Hayvan Özgürlüğünün Bağlantısı

Bir kadından hoşlanmayınca ona kancık diyenler vardır. Aynı şekilde ABD, 2. Dünya Savaşı'nda Japonlarla savaşırken Japonlara Jape deniyordu (Japon ve maymun-ape- kelimesinden türeme). İnsanları aşağılamak için neden hayvan isimleri kullanıyoruz? Bu sadece bir raslantı mı?

Hitler, insanların kitleler halinde öldürülmesini sağlayacak metodlar geliştirdiği zaman Chicago'daki mezbahaların kitlesel mekanize öldürme sistemlerini taklit etmişti. Bu sadece bir raslantı mı?

Bir mezbaha çalışanı şöyle söylüyor: İş stresimi ve öfkemi hayvanlardan, karımdan ve kendimden çıkarıyordum, bir yandan da içiyordum. Bu sadece bir raslantı mı?

Bunlar raslantı değiller. Bunlar hayvanların da insanları ezen dominant kültür içerisinde aynı baskı kökleriyle ezildiğini gösteriyor.

Bunun Önemi Nedir?

İnsan ve hayvan özgürlüğü arasındaki bağları anlamak iki sebepten ötürü önemlidir:

1- Çünkü baskının köklerine odaklanır. İktidar ve tahakkümün analizini yapmadan toplumda sistemli bir değişim yaratamayız. Bir grubun maruz kaldığı baskıya meydan okumak için diğer grupların maruz kaldığı zulümleri anlamak ve ondan sonra herkesin maruz kaldığı baskıya meydan okumak zorundayız.

2- İnsanların baskıyı her türlü biçimiyle incelemesi gerekiyor. Hareketlerimiz arasındaki kesişme noktalarında kendimizi eğiterek ve eylemciliğimize baskı analizlerini de ekleyerek insanların, hayvanların, dünyanın özgürlüğü için aynı anda mücadele edebilir ve bütün hareketleri güçlendirebiliriz.

Bütün baskı biçimleri bazı varlıkların diğerlerinden üstün olduğu nosyonuyla desteklenmektedir. İmtiyaz elde etmek için üstün kabul edilen grubun bu üstünlüğü haklı çıkarması gerekmektedir. Değişik baskı biçimlerine bakarak üstünlüğün haklı çıkarıldığı yollardaki benzerlikler olduğunu görebiliriz. Bunlar baskının ortak noktalarını temsil ederler.

Değerlerimiz

Değer hiyerarşileri zıt oldukları, kapsayıcı oldukları ve değer anlamında farklı oldukları düşünülen kavram çiftleridir. Bazı örnekler verilebilir; akıl/duygu, vücut/zihin, kültür/doğa, erkek/dişi, beyaz/siyah, zeki/pasif ve insan/hayvan. Bu kavramlar tamamen zıt ve kapsayıcı olmasa da tarihsel olarak kadınlar, siyahlar ve hayvanlar daima bu düalizmlerin ikinci özelliğiile nitelendirilmiştir (duygu, vücut, doğa, pasiflik ve hayvanlık), bunlar da birincil niteliklere göre daha aşağı bir durumda kabul edilirler (akıl, zihin, kültür, zeka ve insan olma/erkek olma durumu).

Haklar, imtiyazlar ve özgürlükler genellikle grubun üstün özelliklere (mesela akıla) sahip olmadığı ya da aşağı bir özelliğe (mesela duygu) sahip olması sebebiyle reddedilir. Benzer mazeretler farklı grupları ya da bireyleri sömürmek için sık sık kullanılırlar. Değer hiyerarşilerinin bireyleri ezmek için kullanıldığ örnekler bulmak oldukça kolay- kadınlar oy kullanmak için yeterince zeki değildir, siyahlar özgür yaşamak ve kendi kararlarını verdikleri kendi hayatlarını sürmek için fazlasıyla yabanidirler veya hayvanlar rasyonel varlıklar değildir, bu yüzden içsel bir değere sahip değildirler.

Büyük Zincir

Büyük Varlık Zinciri, doğal hiyerarşileri tanımlamak için klasik ve orta çağ zamanlarında geliştirildi. Bu zincir (beyaz) erkekleri (Tanrı'ya en yakın) konuma koyuyordu, hemen ardından kadınlar, çocuklar, siyahlar, hayvanlar ve doğa geliyordu. Bu zincir hak sahibi varlıkların ve diğer kaynakların keyfi olarak sömürülmesini haklı çıkarıyordu.

Nadiren bu zincirden söz edilse de günümüz düşüncesindeki etkisi hala daha büyüktür. Modern toplumda belli bireylerin diğerlerine kıyasla daha fazla bir içsel değeri olduğuna dair sözü edilmeyen bir "ilgi" bulunmaktadır. Bu hiyerarşi genellikle Tanrı'ya, geleneğe veya bilimsel araştırmalara (genellikle hiyerarşilerin var olduğunu kanıtlamak için) başvurularak haklı çıkarılmaktadır.

Önyargılı bilimsel araştırmalara örnek olarak Pieter Camper'ın "yüz açısı" çalışmasını verebiliriz. Camper'a göre Avrupalılar Afrikalılardan daha zekidir, ya da kadının vücuduna oranla beyin büyüklüğü erkeklere kıyasla daha çocuksu olduklarını göstermektedir, bu da kendilerini kontrol edebilme yeteneklerinin olmadığını ortaya koymaktadır. Hayvan zekasını inceleyen araştırmalar insanların performansının iyi olduğu bilişsel olaylar kullanırlar, hayvanların farklı bilişsel kuvvetleri olduğunu kabul etmezler. Bu tür araştırmalar eski zamanlarda yaratılmış "doğal hiyerarşiler" güçlendirir ve bunları "bilim" adıyla yeniden ortaya koyar.

İnsan oluşumuzu bu gezegeni paylaştığımız diğer hayvanlara bakarak tanımlıyoruz. İnsan oluşumuzu diğer hayvanlardan daha hızlı evrim geçirmiş ve zeki olarak tanımlıyor ve kendimizi rasyonel düşünce aracılığıyla dil kullanıp davranışımızı kontrol edebilen varlıklar olarak ortaya koyuyoruz. Hayvan olmaya karşı insan olmamızı tanımlamamız insanların hayvanların üstünde yer aldığı bir hiyerarşi yaratır.

Buradan yeni bir hiyerarşi oluşabilir, bu sefer bazı insanlar kendilerini diğerlerinden daha "insan" sayabilirler. Tarih boyunca, ezilen her gruba hayvanlara ait nitelikler atfedilmiştir: kölelere "büyükbaş hayvan" muamelesi yapılmıştır, Yahudilere "adi hayvanlar" denmiştir, kadınlar "şişman sığırlar" olmuşlardır. Bu kavramsal çerçevede daha fazla insan oldukları düşünülenlere daha fazla imtiyaz tanınmıştır.

Örneğin, değer hiyerarşilerinde daha alt tabakaya ait kabul edilen nitelikler ayrıca daha hayvanî olarak kabul edilmiştir. Büyük Varlık Zinciri, "aşağı ırklar" insanlardan çok hayvanlara yakın şeklinde tanımlamaktadır. İnsan, iktidar yapısını karşısındaki öznenin hayvan olduğu önkabulü üzerine (ve bu yüzden de değersizliği üzerine) kurmuştur. Sonuç olarak da bu hiyerarşilerden hiçbirisi tür bariyeri yok olana dek ortadan kalkmayacaktır.

Canlıları zincirde daha yükseklere çıkararak ya da toplumu baskı altındaki grupların onların içsel değeri olduğuna dair ikna etmeye çalışarak (mesela kadınlar zekidir, hayvanlarda akıl vardır gibi ikna çabaları) zulüme karşı savaşamayız. Eğer bireylerin maruz kaldığı tavırların değişmesini istiyorsak bir bireyin diğer bir bireyden daha üstün bir içsel değeri olduğu ve aramızdaki farklılıkların doğal üstünlükle sona ereceği nosyonunu ortadan kaldırmak zorundayız. Değerlerimizi yeniden doğayla ve duygularla birleştirmeliyiz, farklı ırklarla ve hayvanlarla birleştirmeliyiz. Bizleri birey yapan niteliklerin farklı oluşuna eşit değerler vererek tahakküm ve baskı örüntülerini bozmaya başlayabiliriz.

Bu Kavramlar Neden Önemlidir?

Benzeri haklı çıkarmalar farklı tahakküm biçimleri için kullanılırlar. Bu yüzden tarım toplumlarının başlangıcında farklı hiyerarşilerin beraber ortaya çıkmış olması şaşırtıcı değildir. Farklı baskı türleri arasındaki sembolik, kavramsal ve nedensel bağlantılar dikkatimi çekiyor. Tahakkümün köklerine bakmaksızın toplumun yaralarına sadece bant koymuş oluruz. Ya da daha kötüsü, bir grubu alçaltırken bir diğerinin statüsünü yükseltmiş oluruz. Hiç birisi de uğruna mücadele ettiğimiz toplumu yaratmayacaktır.

Bu websitesi insanlara insan,çevre ve hayvanların maruz kaldığı baskıları insanlara anlatmak amaçlı bir site. Geçmişte, insanlar hayvanların maruz kaldığı zulümleri insanların maruz kaldığı zulümlerle kıyaslamaya kötü gözle bakıyorlardı; ancak, Marjorie Spiegel tarafından dile getirildiği gibi, hayvanların yaşadığı acıları siyahlara (ya da başka grupların yaşadığı acılara) benzetmek sadece türcüler için hakaret niteliği taşıyor; hayvanların ne olduğu konusunda yanlış bir nosyon sahibi olanlar için böyle bir nitelik taşıyor.Kendisi gibi acı çeken bir canlının kendisine benzetilmesinden rahatsız olan insanlar türcülerin propagandasından etkilenen insanlardır.Hayvanlara olan benzerliğimizi reddetmek demek kendi gücümüzü inkar etmek ve altını oymak demektir.Kurban olanlardan çok bizleri kurban durumuna düşürenler gibi olmak istiyoruz demektir.

Geleneksel değerleri eleştirmeliyiz.
Bu değerlere yaslanan politik kurumları eleştirmeliyiz.
Ve kendi önyargılarımızı eleştirmek zorundayız.

IRKÇILIK

Irkçılığı savunanlar farklı ırk gruplarını hayvanlara benzetirler.Böyle yaparak, o ırk grubu Batılılara kıyasla evrimsel manada daha aşağı ve daha az zeki olarak kabul edilir.Bir kez hayvan olarak damga yedikten sonra, o ırk grubuna hayvanlarmış gibi davranılabilir.

Farklı ırktan insanlar üzerinden tahakküm ve kontrol sahibi olma denemesi içerisinde kölelik yandaşı yazarlar Afrikalı Amerikalıları hayvan diye niteleyerek onları aşağıladılar. "The Negro as a Beast" (1900) gibi çalışmalar "Vahşi Zenci" gibi klişeler yaratmıştır, bu tür klişeler de Afrikalı Amerikalıları maymunlara ve önüne gelenle seks yapan hayvanlara benzetmiştir. Siyahlar insan altı, kötülük dolu, suça yatkın, akıl sahibi olmayan insanlar olarak gösterilmiştir, böylece siyahlar beyaz erkekler tarafından kontrol edilip boyun eğdirilmesi gereken hayvanlar olduğu nosyonu sürdürülmüştür.

Bu tür insanlıktan çıkarıcı etiketler bugün de devam ediyor. Örneğin, beyaz bir üstünlükçü ırkçı felsefenin dünya görüşünü nasıl değiştirdiğini şöyle anlatıyor: Bambaşka bir dünyaydı, siyahları görürdüm ve hepsini de maymunlara benzetirdim.

Bu teknik Nazi rejimi sırasında Yahudileri ezmek için de kullanılmıştır. Yahudilere genellikle domuz, köpek, sıçan, fare ve parazit gibi kelimeler kullanılmıştır, böylece Aryan ırkından aşağıda oldukları ispat edilmeye çalışılmıştır. Amerikan Yerlileri de bu tür bir dilden muzdarip olmuştur, sömürgeciler tarafından "vahşi hayvanlar" olarak görülüp koyunlar gibi ehlileştirilmesi gerektikleri düşünülmüştür. İnsan değil de hayvana yakın oldukları düşünülünce toplu kıyımların yapılması rasyonalize edilmiştir.

Hayvanları kullanarak dilde aşağılamak savaş zamanlarında da düşmanı küçük düşürmek için kullanılmıştır. Japonlara 2. Dünya Savaşı'nda sarı maymunlar ve deli köpekler denmiştir. Vietnam Savaşı'nda Vietnamlılara toprağı işgal eden parazitler denmiştir. Irk gruplarını savaş zamanında hayvanlara dönüştürerek düşmanın acıya ve ızdıraba işkenceye maruz bırakmanın yarattığı suçluluk duygusu bertaraf edilmiştir.

Bugün hayvanları sömürmek için kullanılan yöntemlerin çoğu insan köleleri kontrol etmek için de kullanıldı. Tarihsel bir benzetme yaparak Jacoby, hayvanların evcilleştirilmesinin insan köleliği için bir model yarattığını söyledi.

The Dreaded Comparison adlı roman Afrikalı Amerikalılara Kuzey Amerika'da yapılan korkunç eylemlerin bugün de hayvanlara uygulandığını ortaya koyuyor. Avrupalı sömürgecileri Afrikalıları anavatanlarından çalınca onları zincirlere vurup sıkış tıkış bir halde gemilerle Amerika'ya taşıdılar, koşullar öyle kötüydü ki siyahların yarısı yolda öldü. Bu gemiler bugün büyük baş hayvan taşımacılığı için kullanılmalarıyla ünlüdür, ve modern hayvan taşımacılığı koşullarının birebir aynısıdır. Domuzlar, tavuklar, inekler ve diğer hayvanlar 12, 36 ve hatta 72 saat boyunca su veya yiyecek olmaksızın çok zor hava koşullarında nakledilmekte ve bu hayvanların bir çoğu ulaşım stresinden kaynaklı aşırı kilo kaybı yaşamaktadır.

Çeviri: CemC
Kaynak: hayvanozgurlugu.com