31 Ağustos 2014 Pazar

Validebağ’da Polis Gölgesinde Fidan Diktiler

Validebağ Korusu'nun otopark inşaatı ile zarar görmesini engellemek için fidan dikimi eylemi yapıldı. Polis ablukasındaki dikim sonrası polis, fidanlara cansuyu verilmesini engellemeye çalıştı.


Yapılaşmaya açılmaya çalışılan Validebağ korusunu korumak için bugün bir fidan dikim eylemi düzenlendi. Fidan dikimi polisin ablukasında gerçekleştirildi.

18.30 sularında biten dikim işlemi sonrası Validebağ Gönüllüleri, Acıbadem Dayanışması, Caferağa Dayanışması, park forumları ve Altunizade, Koşuyolu, Acıbadem çevresinde ikamet eden çok sayıda kişi alandan uzaklaştırıldı.

Polis fidanlara cansuyunu engellemeye çalıştı


Toplanan halk fidanlara cansuyu vermek için polisi ablukasına karşı direndi. Yaklaşık yarım saat süren direnişin ardından fidanlara cansuyu verilebildi.

Validebağ Gönüllüleri, Acıbadem Dayanışması, park forumları ve Altunizade, Koşuyolu, Acıbadem çevresinde ikamet eden çok sayıda kişiden oluşan Validebağ dayanışması 20 Ağustos gününden bugüne korunun otopark inşaatı uğruna yağmalanmaması için nöbet tutuyor.

1. derece SİT alanı olan Validebağ Korusu'na içindeki 400 araçlık otoparkı genişletmek için beton dökmek amacıyla ızgaralar döşenmişti. Validebağ dayanışması geçtiğimiz 23 Ağustos günü kanal açma çalışmasında pek çok ağacın köküne zarar verecek şekilde kepçe kullanıldığını duyurmuştu.

Validebağ için mücadelenin tarihi

Validebağ Korusu, İstanbul 3 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından, 16 Şubat 1999'da SİT alanı kapsamına alındı. Koru 1990’ların ortasından beri yapılaşmaya açılmaya çalışılıyor.

Validebağ Korusu 354 bin metrekare alanıyla Karaca Ahmet Mezarlığı’ndan sonra İstanbul’un Anadolu yakasında kent içindeki ikinci büyük yeşil alanı.

Korunun özel bir statüsü bulunuyor. Mülkiyeti Hazine’ye, kullanımı Milli Eğitim Bakanlığı’na (MEB) ait.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi daha önce iki kez MEB’e korunun kendilerine tahsis edilmesi için başvurdu. Bu başvurular reddedildi. Bu yıl yapılan başvurunun sonucu ise henüz belli değil.

Üsküdar Belediye Başkan Hilmi Türkmen 30 Mart yerel seçimleri öncesinde açıkladığı projeleri arasında Validebağ Korusu'na da yer vermiş, doğal yeşil alanı parka dönüştüreceğini belirtmişti.

Validebağ Gönüllüleri koruda yapılan çalışmaları izleyebilmek ve hukuksuz uygulamaları belirleyebilmek için koruda nöbet tutuyor.

Kaynak: Bianet

Irak'ta Bir Ayda 600 Bin Kişi Yerinden Edildi

BM, Irak’ta son bir ayda 600 bin, Ocak 2014’ten bu yana 1.8 milyon kişinin yerinden edildiğini açıkladı. Yerinden edilenlerin 850 bini Irak Kürdistan Bölgesi'ne sığındı.


Birleşmiş Milletler (BM) İnsani İşler Koordinatörlüğü (OCHA) Irak’ta son bir ayda 600 bin, Ocak 2014’ten bu yana 1.8 milyon kişinin yerinden edildiğini açıkladı.

BM’nin Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) ile Ocak ayından bu yana yürüttüğü çalışmaya göre, Ocak’tan beri yerinden edilen 850 bin Iraklı, Irak Kürdistan bölgesine sığındı.

Kürdistan Bölgesi Göç Planlaması Bakanlığı’nın verilerine göre, bu sığınmacıların yüzde 64’ü Duhok’ta kalıyor. Sığınmacılar Irak Kürdistan Bölgesinde binden fazla merkezde barındırılıyor.

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHRC) kayıtlarına göre Ocak’tan beri yerinden edilen 850 bin sığınmacıya ek olarak, 216 bin Suriyeli sığınmacı ile 2014 öncesi toplu dalgalarla göç eden 335 bin kişi daha var.

Hızlı ve yoğun insan akışı ve Irak Kürdistan Bölgesi’ne dağınık bir şekilde yayılmaları nedeniyle, bölgesel yönetim ve BM ajanslarının yerinden edilen kişi sayısını tespit etmekte zorlandığını söylenirken, önümüzdeki aylarda bu kişilerin durumu ve ihtiyaçlarıyla ilgili araştırmanın sonuçlarının da açıklanacağı belirtildi.

Kaynak: Bianet

* Fotoğraf: Hüseyin Bağış, Anadolu Ajansı.

Yasaklanan Barış Günü Kutlandı; Ezidiler'le Dayanışma Çağrısı Yapıldı

Barış Günü, Valiliğin yasak kararına rağmen Kadıköy'de kutlandı. Konuşmalar ve pankartlarda, IŞİD saldırısından kaçan Ezidilerin durumuna ve Ortadoğu politikalarına dikkat çekildi.


1 Eylül Barış Günü, İstanbul Valiliği’nin yasak kararına rağmen Kadıköy İskele Meydanı'nda kutlandı.

Gün boyu Kadıköy sokaklarında çok sayıda polis ve TOMA vardı. Saat 16.00'dan itibaren Halkların Demokratik Partisi (HDP), Türkiye Mimar Mühendisler Odası (TMMOB), Türk Tabipler Birliği (TTB), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) ve Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK)'in çağrısıyla birçok siyasi parti ve sivil toplum örgütü temsilcisi bir araya geldi.

Mardin: Ortadoğu'da tekçi ve ırkçı politikalar devam ediyor

Barış Günü Komitesi adına konuşan Deniz Mardin, Şengal'deki IŞİD saldırısından kaçan yüzbinlerce Ezidi'nin soykırımla yok olma tehlikesi altında olduğunu belirterek özellikle kadınların şiddetin en ağır biçimine maruz kaldığını hatırlattı.

Mardin, AKP hükümetinin Rojava'da kurulan yeni yaşam biçimini yok etmeye çalıstığını  belirterek Ortadoğu'da tekçi ve ırkçı politikalarını devam ettirdiğini ifade etti. Suriyeli göçmenlerin Türkiye'de ırkçı saldırılara maruz kaldığını hatırlatan Mardin "Şengal'den Rojava'ya Rojava'dan Gazze'ye dayanışmayı yükseltelim" dedi.

Uca: Ezidilere karşı dünya sessiz kalıyor

Barış Günü kutlamalarında konuşan eski Avrupa Parlamentosu milletvekili Feleknaz Uca, 500 bin Ezidi'nin mülteci durumuna düştüğünü ve bütün dünyanın buna sessiz kaldığını belirtti. "Sadece katliam trajedisi yok, genç kadınlar IŞİD'in eline geçmemek için intihar ediyor. 1938'de Dersim'de yaşananlar bugün Şengal'de tekrar ediyor. "

Kutlama boyunca "Katil IŞİD işbirlikçi AKP" sloganları atıldı. Kutlamalar boyunca Şengal'den kaçan Ezidilerin kaçış yolunda çekilmiş fotoğrafları ve Abdullah Öcalan'ın fotoğrafları taşındı.

Tuncel: Barış en büyük guvencemizdir

Mitinge HDP milletvekilleri Ertuğrul Kürkçü, Sebahat Tuncel, Levent Tüzel de katıldı. Sebahat Tuncel, valiliğin mitingi yasaklamasını kınadıktan sonra şunları söyledi:

"Başbakan Davutoğlu, Türkiye'nin Ortadoğu politikalarının mimarıdır. Bu politikaları devam ettirdikçe Ortadoğu'da kan akmaya devam edecek. AKP hükümetini bu politikalardan vazgeçmeye çağırıyoruz. Bugün itibarıyla müzakaere sürecine geçtik. Gelin hep beraber bu surecin aktörü olalım. Barış bizim en büyük guvencemizdir."

Kaynak: Bianet

Faytonda sömürülen atlar için ÖZGÜRLÜK talebi

Atların insan menfaati için, taşımacılıkta sömürülmesini ve son aylarda iyice ayyuka çıkan bu konudaki işkence ve katliam hadiselerini protesto etmek için Özgürlük Savunucuları grubunun çağrısı ile dün, Büyükada’da "Faytona Binme Atlar Ölüyor" eylemi yapıldı.


Aylardır, fayton taşımacılığında atlara yaşatılan işkence, zulüm ve katliama tepki olarak "Faytona Binme Atlar Ölüyor" kampanyası ise eylemler düzenleniyor. Son eylemlerini dün gerçekleştiren Özgürlük Savunucları, Kabataş ve Bostancı'daki Adalar Vapur İskelesi’nde buluşarak Büyükada’ya geçti.
 
“FAYTON ATLARI MAHVEDİYOR”

Büyükada'ya ulaşan grup "Faytona Binme Atlar Ölüyor" yazılı pankartının yanında Kürtçe, Türkçe, Ermenice, Arapça, Gürcüce, Lazca ve İngilizce yazılmış “Fayton Atları Mahvediyor”, “Ağaca Hayvana Özgürlük”  dövizleri ile iskelede basın açıklaması yaptı. Özgürlük Savunucuları'ndan basın açıklamasını okuyan Elif Narin “Yazın 40 derece sıcakta, aç susuz çalıştırılan, kırbaçlanan, tekmelenen, dili kesilen, burnundan kan gelene kadar koşturulan, tüm yaz sömürüldükten sonra kışın açlığa ve soğuğa terk edilen atlara yaşatılan zulüm, Adalar'ı kirletmekte. Varoluşu doğada özgürce yaşama hakkı olan hayvanlar, şımarık ve bencil insanın eli kırbaçlı nostaljisine tutsak edilerek ölümüne koşturuluyor” dedi. Her yıl 400’den fazla atın fayton kazalarında yaşamını yitirdiğini; kış gelince bakımı külfet görüldüğünden atların çoğunun Ada'nın yüksek bölgelerinde kaderine, açlığa, soğuğa, hastalığa ve ölüme terk edildiğini belirten Narin, atlı faytonların tamamen kaldırılmasını talep ettiklerini belirtti.
 
BOYKOTA ÇAĞRI

Basın açıklaması sonunda Faytoncular Odası Başkanı Hasan Ünal’ın kendilerini tehdit ettiğini söyleyen aktivistler, herkesi “faytonculuk” adı altında işlenen suçları boykot etmeye çağırdı. Gruba Beşiktaş taraftar grubu Çarşı, Yeryüzüne Özgürlük Derneği ve birçok hayvan hakları örgütünün yanı sıra, bağımsız vegan ve hayvan hakları/özgürlüğü aktivistleri de destek verdi.  


“AKÜLÜ FAYTON MÜMKÜN”

Eylemde yer alan Özgürlük Savunucuları aktivistlerinden Kerem Dünyalı da atlı faytonun aternatifi olarak önerilerini şöyle sıraladı: “Atlı faytonlara alternatif olarak güneş enerjisi veya akü ile çalışan faytonların kullanılmasını istiyoruz. Biz faytonların tamamen kaldırılmasını değil, kölelik sistemi içerisinde zulmedilerek çalıştırılmaya maruz kalan atların özgür olmasını talep ediyoruz. Hayvansız ulaşım Türkiye’de de,  Adalar'da da, dünyanın her yerinde de hayata geçirilebilir. Atlı faytonların devam etmesini istemek fetişist bir yaklaşımdır. Böyle bir zulüm varken atlı fayton nostaljisinden bahsetmek ne insan haklarına, ne hayvan hakları beyannamesine, ne de vicdana sığar“
 
ADA HALKI: “YÜRÜYEMEZ HALE GELDİK”

Büyükada’da yaşan halkın da kafası karışmış durumda. Genel anlamda “Bu adada biz yaşıyoruz uzaktan konuşmak kolay” söylemlerini dile getiren Adalıların yanı sıra faytonlardan çektikleri sıkıntıları dile getirenler de oluyor. Büyükada sakinlerinden Pelin Şahlan, “Biz yedi göbektir Adalıyız. Büyükada’nın özelliği faytondur, ama bu sıcak havaya insanlar bile dayanamazken atlar nasıl dayanacak ben de bilmiyorum. Akülü araçlar kolaylık yönünden güzel fakat Ada'nın bütün özelliğini yok edecekmiş gibi geliyor. Ama şunu söyleyebilirim ki çok fazla at var, hem bisiklet sürenler hem de yayalar için sıkıntı, çünkü kaldırımlar küçük yürüyemiyoruz, iki yönden de faytonlar gelince bisikletliler de sıkıntı yaşıyor” diye konuştu.

* Eylemde okunan basın açıklamasının tam metni:

Adalar'ın kanayan yarası fayton ve faytonculuk üzerine basına ve kamuoyuna bildirimizdir:

Yazın 40 derece sıcakta, aç susuz çalıştırılan, kırbaçlanan, tekmelenen, dili kesilen, burnundan kan gelene kadar koşturulan, tüm yaz sömürüldükten sonra kışın açlığa ve soğuğa terkedilen atlara yaşatılan zulüm Adaları kirletmekte... Varoluşu doğada özgürce yaşamak olan hayvanlar, şımarık ve bencil insanın eli kırbaçlı nostaljisine tutsak edilerek ölümüne koşturuluyor.

Fayton atları için tek gerçeklik; tutsaklık, işkence ve ölümdür. Her yıl 400 den fazla at "fayton kazalarında" yaşamını yitiriyor. Kış gelince bakımı külfet görüldüğünden birçoğu adanın yüksek bölgelerinde kaderine, açlığa, soğuğa, hastalığa yani ölüme terk ediliyor. Açlık, soğuk ve hastalıktan ölen atların sayısı ise bilinmemekte. Bu zulüm ve sömürünün bitmesi için çözüm: "Daha az fayton, atlar için daha iyi koşullar!" değil, atlı faytonların tamamen kaldırılmasıdır! Talebimiz, atlara özgürce yaşam hakkının yani her canlının doğuştan sahip olduğu en temel hakkın geri verilmesidir. Unutmamak gerekir ki, hayvanlara merhamet değil, binlerce yıllık adalet borçluyuz. Köleliğin hüküm sürdüğü sistemde atların maruz bırakıldığı sömürüye ve adına "kaza" dedikleri cinayetlere karşı, atlara ve yeryüzünün tüm bileşenlerine "Özgürlük!" diyoruz.

İnsanların ulaşımı, konforu, sağlığı, kıyafeti, keyfiyeti, sofrası, eğlencesi için çiftliklerde, laboratuvarlarda, sirklerde, hayvanat bahçelerinde hayvanlara cansız, acı çekmeyen "nesne" gibi davranılmaktadır. Oysa hayvanlar da bizler gibi acıyı, mutluluğu, hisseden, anneliği, çocukluğu, açlığı, susuzluğu yaşayan, bizler gibi nefes alan, bizler gibi nefes veren, bizler gibi özgür olmak isteyen, bizler gibi özgürce koşmak isteyen canlılardır.

Tek yol köleliğin hüküm sürdüğü ve hayvanların maruz bırakıldığı sömürü sisteminin son bulmasıdır.

Faytoncular Odası Başkanı Hasan Ünal ise "Eylem engellenmelidir, olacak olanlardan sorumlu değiliz" söylemiyle bizi açık bir şekilde tehdit etmekten çekinmemiştir. Yaptıkları açıklamada her ne kadar atların insan olmadan yaşayamayacağını -ki bu çok komiktir- ve faytonlarda atları çalıştırarak atları düşündüklerini söyleseler de -ki bu da oksimorondur- bisiklet kullanıcılarına açıktan saldırmışlardır. Düşündükleri tek şey cepleridir. Biz, hiçbir canlı zarar görmedikçe kimsenin ekmek parasının peşinde değiliz. Atsız ve motorsuz ulaşım, sömürüsüz, cinayetsiz, kırbaçsız ekmek parası kazanmak mümkün. Adaların ulaşım sorun için atların kullanılmadığı, doğaya ve ekolojik sisteme dost çözümlerin uygulamaya koyulmasını istiyoruz. Yeter ki isteyin, zor da imkansız da değil!

Adalarda ve Türkiye'nin tüm bölgelerinde atların sırtında cereyan eden bu zulmü uluslararası çapta teşhir etmekten de geri durmayacağımızı kamuoyuna bildiriyoruz. Bu zulüm sona erene dek bu mücadelenin peşini bırakmayacağız. 

Atlar ne faytona ne mezbahaya; Adalar da ne talana, ne yağmaya, ne ranta ne turizme, ne de işgale mahkûm edilmelidir. 

Son olarak "Faytona binme atlar ölüyor" diye yineliyoruz ve zulümden, işkenceden, gasptan yana değil yaşamdan yana saf tutan, haklara duyarlı tüm kesimleri, grupları ve bireyleri, Faytoncular Odası Başkanı Hasan Ünal'ın tehditlerine ve atların yaşamlarını tehdit eden faytonlara karşı dayanışmayı ve direnişi büyütmeye, "faytonculuk" adı altında işlenen cinayetleri BOYKOT etmeye çağırıyoruz.

ÖZGÜRLÜK SAVUNUCULARI 

29 Ağustos 2014 Cuma

Köylüler Kalker Ocağını Durdurdu

Mahkeme, Bolu Yeniceşıhlar köyünde kalker ocağının yürütmesini durdurdu. 4,5 ay boyunca kalker ocağına karşı mücadele eden köyüler, kararı davul zurna eşliğinde kutladı.


Sakarya 2. İdare Mahkemesi, Bolu’nun Mudurnu ilçesine bağlı Yeniceşıhlar köyünde kalker ocağının yürütmesini durdurdu.

4,5 ay boyunca kalker ocağına karşı mücadele eden köyüler, kararı davul zurna eşliğinde kutladı.

250 nüfuslu Yeniceşıhlar, kalker ocağına karşı yaptıkları mücadele kapsamında saldırıya da uğramıştı. 17 Haziran'da yolu kapatan köylülere jandarma müdahale ederek yarısı kadın 35 köylüyü gözaltına alıp sonra serbest bırakmıştı.

Köylüler, orman arazisinde yer alması planlanan kalker ocağı nedeniyle 100 yıllık ağaçların kesileceğini, içme sularının ve meralarının yok olacağını söylüyorlardı.

Verdikleri mücadele neticesinde ağaçların kesimini durdurmuşlardı.

Kaynak: Bianet

Cumhurbaşkanının İlk İcraati LGBTİ Aktivistine 50 Bin Liralık Dava

Recep Tayyip Erdoğan, LGBTİ aktivisti Levent Pişkin’e "ibne" tweeti nedeniyle 50 bin liralık manevi tazminat davası açtı. Dava dilekçesinde Pişkin'in "kendini haklı çıkarmak için her yolu meşru saydığı" söylendi.


Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, LGBTİ aktivisti Levent Pişkin’e attığı bir tweet nedeniyle 50 bin liralık manevi tazminat davası açtı.

Bianet’e konuşan Pişkin “Eğer para cezasına çarptırılırsam, seks işçilerinden ve LGBTİ’lerden 1’er lira toplayarak ödemeyi düşünüyorum” dedi.

Erdoğan, sene başında Pişkin’e aynı gerekçeyle ceza davası açmış, Pişkin 2 ay 15 gün karşılığı 1500 lira para cezasına çarptırılmıştı.

“Cezayı yeterli görmedi sanırım ki uğraşmaya devam ediyor. Biz de hukuki mücadelemize devam edeceğiz” diyen Pişkin para cezasına çarptırıldığı davada ifade özgürlüğü ihlali gerçekleştiği gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvurmaya hazırlanıyor.

 “Kara propaganda devam ediyor”

LGBTİ aktivisti Levent Pişkin, Erdoğan’ın “Alevilik Hz. Ali’yi sevmekse ben dört dörtlük bir Alevi’yim” açıklaması üzerine twitter’dan “Erdoğan’dan ‘dört dörtlük ibneyim, ibneliği sizden öğrenecek değiliz’ açıklaması bekliyorum. Öptüm. #AnayasadaLGBT” yazmıştı.

Erdoğan'ın açtığı davada Pişkin, ibneliğin bir hakaret değil, bir cinsel yönelim olduğunu söyleyerek kendini savunmuştu.

İlk celsede hakimin “Bu mahkeme 17 Aralık kararlarına imza atan mahkemedir. Önyargılarımız yok. Biz her şeye hazırlıklıyız” demesinin ardından, davanın hakimi değişmiş, Pişkin ikinci celsede para cezasına çarptırılmıştı.

Bunun ardından Erdoğan bir de manevi tazminat davası açtı.

Manevi tazminat davası dilekçesinde şu ifadelere yer verildi:

“Her ne kadar demokratik toplum olmanın gereği olarak, siyasi kimliği bulunan kişilerin diğer bireylere göre kaba, sert ve kırıcı eleştirilere karşı daha hoşgörülü olması beklenebilir ise de eleştirilen durum ile anlatım biçimi arasında düşünsel bağıntı bulunmaması ve küçültücü değer yargısı içermesi halinde, eylemi hukuka uygun kılan çerçeve aşılmış olur. Davalı sınırı aşarak ağır hakaret ederek, müvekkil Başbakan’a karşı kara propagandalarına devam etmektedir. Duruşmaların olduğu gün kendini haklı çıkarmak için her yolu meşru saymış ve basın açıklamaları ile olayı farklı yönlere çekmeye devam etmiştir.”

Pişkin: Erdoğan yıldırmaya çalışıyor, yılmayacağız

Dava dilekçesindeki “kara propaganda” ifadesini bianet’e yorumlayan Pişkin şunları söyledi:

“Erdoğan, aktivistleri, işine gelmeyenleri ve kendine laf edenleri yıldırmaya çalışıyor. Burada yılmadığımızı göstermek gerekiyor.

“İstiklal Caddesi’ni ve Taksim’i basın açıklamalarına kapatan birinin, benim hakkındaki basın açıklamasını kara propaganda olarak değerlendirmesi şaşırtıcı değil.

“Hukuk değer yargısına göre mi işliyor? Hukuki yargılama ahlaki boyuta taşınsa dahi, bir grup nasıl ahlaksızlıkla ya da değer yargısına aykırılıkla itham edilebilir?”

Kaynak: Bianet

Tornavidalı saldırgan Yakup Kara tutuklandı

Boşanmak isteyen karısını tornavidayla 43 yerinden yaralayan Yakup Kara, hakkında çıkan 2. tutuklama kararının ardından tutuklandı. Boşanmak isteyen karısını tornavidayla 43 yerinden yaralayan Yakup Kara, hakkında çıkan 2. tutuklama kararının ardından tutuklandı. Kadın Cinayetlerine Karşı Acil Önlem Grubu, karısını 43 yerinden yaralayan Yakup Kara’yı televizyona çıkaran Kanaltürk’ü kınadı. Tepki göstermek için kanal binasına gittiklerinde, şiddet uygulanarak dışarı çıkarıldıklarını söyledi.


İstanbul’da boşanmak isteyen karısı Hasret'i tornavidayla 43 yerinden yaralayan Yakup Kara tutuklandı.

5. Sulh Ceza Mahkemesi, Kara hakkında 28 Ağustos'ta Adli Tıp'tan gelen yaşamsal tehdidin hala devam ettiğini belirten rapora göre öğle saatlerinde yakalama ve tutuklama kararı çıkartmıştı.

Ancak nöbetçi 1. Sulh Ceza Mahkemesi hakimi, dün ek delillere ve diğer mahkemenin tutuklama kararına rağmen “delil durumunda değişiklik yok” gerekçesi ile Kara'nın serbest bırakılmasına karar vermişti.

Bunun üzerine dün Kadın Cinayetlerine Karşı Acil Önlem Grubu avukatları ve savcı, bu karara itiraz etti.

Bugün 5. Sulh Ceza Mahkemesi, tutuklama ve yakalama kararı çıkartılan Kara'nın tutuklanmasına karar verdi.

Serbest kalınca televizyona çıktı

Kara dün serbest bırakıldıktan sonra Kanaltürk televizyonunda “Songül Karlı İle Yeniden” programına katılıp yaptıklarından pişman olduğunu söylemişti.

Yayın devam ederken kanal binasına giden Kadın Cinayetlerine Karşı Acil Önlem Grubu, güvenliğin önce yanlarında çekim yapan sendika.org muhabirine müdahale ettiklerini, ardından kadınları şiddet uygulayarak kadınları dışarı çıkardığını söyledi.

Kanaltürk’ü kınadıklarını söyleyen kadınlar, Songül Karlı ve kanal yöneticilerinin Hasret K’den ve tüm kadınlardan özür dilemesini istedi

Hasret K., iki aylık uzaklaştırma kararı çıkartmış olsa da, Kara kadının evinin karşısında bir fırında çalışmaya başlamış, kadının korunması için hiçbir resmi adım atılmaması üzerine, mahalleli Hasret K.’nin evinin önünde nöbet tutmaya başlamıştı.

Kaynak: Bianet

27 Ağustos 2014 Çarşamba

Kadın Örgütleri İtiraz Etti, Y.K. Tutuklandı

Hasret K.’yi 43 yerinden yaralayan Y.K., Kadın Cinayetlerine Karşı Acil Önlem Grubu’nun suç duyurusu üzerine tutuklandı. Kadınlar "Demek ki koruma kararını ciddiyetle uygulamak için ortalığı ayağa kaldırmak gerekiyor” dedi.


İstanbul’da boşanmak isteyen karısı Hasret K.’yi tornavidayla 43 yerinden yaralayan Y.K., Kadın Cinayetlerine Karşı Acil Önlem Grubu’nun suç duyurusu üzerine tutuklandı.

Y.K., Hasret K.’nin aldığı ölümcül darbelere ragmen serbest bırakılmış, tutuklanması için yapılan itiraz da reddedilmişti.

Dün Kadın Cinayetlerine Karşı Acil Eylem Grubu İstanbul Anadolu Adliyesi’nin önünde bir basın açıklaması yaparak suç duyurusunda bulunmuş, Hasret K. ile birlikte Y.K.’nin stutuklanmasını talep etmişti.

Y.K. bugün tutuklandı. Kadın Cinayetlerine Karşı Acil Eylem Grubu, yaptığı açıklamada “Bu kararı aldırmak için bu kadar çaba göstermek zorunda kalmamız utanç verici. Ancak bu durum bize gösteriyor ki koruma kararını ciddiyetle uygulamak için, karakolların görevini yapması, mahkemelerin potansiyel katilleri bırakmaması için ortalığı ayağa kaldırmak gerekiyor” dedi.

Ayrıca konunun basına yansımasının ardından Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’ndan görevlilerin Hasret K. için bir sığınmaevi ayarlandığı, ancak Hasret K.’nin bunu reddettiği belirtildi.

Kadın Cinayetlerine Karşı Acil Eylem Grubu’nun açıklamasında şu ifadelere yer verildi:

“Kadınların korunması, erkeklerin engellenmesi ve karakolların, mahkemelerin gereklerini yerine getirmesi için konunun basına yansıması gerekiyor. Aile Bakanlığının sığınak için Hasret’in kapısına gelmesi için de böyle. Hasret’i 43 yerinden yaralayan Yakup Kara’yı ve Sena’yı 17 yerinden bıçaklayan ve sakat bırakan Osman’ı tutuklamayan, engellemeyen aynı devlet mekanızması!

Meclis toplansın, Acil önlem alınsın!”

Kaynak: Bianet

Fayton atlarına özgürlük için imza kampanyası

Adalar’da ulaşım için atların kullanılması son verilmesi ve elektrikli fayton kullanılmaya başlanması talep ediliyor ve bu çerçevede başlatılan imza kampanyasında hiç bir geleneğin hayvanlara eziyeti haklı çıkaramayacağı vurgulanıyor.


Adalar’da atların ulaşım aracı olarak kullanılması yerine elektrikli faytonların kullanılması talebiyle change.org üzerinden imza kampanyası başlatıldı.

Atilla Akalın adlı bir vatandaş tarafından başlatılan kampanyada atların özellikle yaz aylarında çok zorlandığı, işkenceye maruz kaldığı ve hastalanan atların kaderlerine terk edildiğine dikkat çekilerek İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Adalar Belediyesi’nin atların sürdüğü faytonlarla ulaşım uygulamasından derhal vazgeçmesi talep ediliyor.

Neden seyirci kalıyoruz?

İmza metninde özetle şu ifadelere yer verildi:

“Gün boyu, sıcakta, soğukta, sırtında kilolarca yükle yokuş çıkan, yokuş inen, koşturulan, sırtlarına kırbaçla vurulan, dayak yiyen, maruz bırakıldığı koşullar sebebiyle hastalanan, ciğerleri kanayan, kasları yırtılan, tedavi görmeyen, ‘verimsizleşince’ ormana kendi kaderine terk edilen çok sayıda atın çektiği acıları gün yüzüne çıkarmak ve onlara bu acıları yaşatan faytonlara bir son vermek istiyoruz.

“Yumruk ve sopalarla dövülen, dili kesilen, hastalandığı için ormana terk edilip birkaç insanın verdiği suyla hayata tutunmaya çalışan çok sayıda atın haberi medyaya yansımışken, onların çektiği acılara bir son vermekten bizi alıkoyan nedir? Bu hayvanlar insanların keyfine hizmet etmek zorunda bırakılırken ve bu kadar işkenceye maruz kalırken biz neden sadece seyirci kalıyoruz?

1000 at 226 fayton

“Adalar'da 1000'in üzerinde at ve 226 fayton var. Yüzlerce at yazın her gün hiç durmadan koşturuluyor. Koşarken yemek ve su verilmiyor. Sıcağın altında saatlerce bekletilen atlar yokuşlarda zorlanıp düştüklerinde yine dayak yiyerek ayağa kaldırılıyor.

“Fayton konusu ilk defa konuşulmuyor. Senelerdir hayvan hakları aktivistleri ve ada halkından insanlar; atlara eziyet olduğu gerekçesiyle faytonların kaldırılmasını istiyor, imza topluyor, eylemler yapıyor.

“Öte yandan faytonların adaların tarihi bir sembolü olduğunu, faytonlar kaldırılırsa tarihi dokunun zedeleneceğini, faytonların ada geleneğinin bir parçası olduğunu savunarak faytonların kaldırılmasına karşı çıkanlar var.

“Hiçbir gelenek hayvanlara yapılan eziyeti haklı çıkaramaz. Atlar biz insanların keyfine hizmet etmek zorunda değildir.

Elektrikli fayton

“Hayvanların işkenceye maruz kalarak çalışmaya zorlandığı faytonlar yerine elektrikli faytonların kullanılmasını Adalar Belediyesi'nden ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nden talep ediyoruz.

“Ayrıca faytoncuların işlerine son verilmemesini, onlara yeni iş imkanlarının belediye tarafından sağlanmasını talep ediyoruz. Atlı faytonların yerini alacak olan elektrikli faytonların işletilmesi bu faytonculara verilebilir. Böylece yapılan değişiklikler herhangi bir mağduriyete yol açmamış olur ve hayvanlara edilen zulmün son bulması konusunda dünyada örnek alınacak bir adım atılmış olur.

“Mevcut atların rehabilitasyon merkezlerinde gerekli tedavilerinin yapılmasının ardından onlara sömürüden uzak bir yaşam sağlanmasını, bir daha hiçbir atın faytonlarda kullanılmamasını talep ediyoruz.”

* Kampanyaya katılmak için tıklayınız.

26 Ağustos 2014 Salı

DİYARBAKIR CEZAEVİ 5 Nolu İşkencelerine 767 Takipsizlik

12 Eylül darbesinden sonra Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi’nde işkence gören ve şikayette bulunan 1500 kişiden 767’sine takipsizlik kararı verildiğine dair tebligat ulaştı. Diyarbakır 78'liler Derneği üyeleri takipsizliğe itiraz ediyor.

Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi’nde işkence görenler, şikayetlerine takipsizlik kararı verilmesine itiraz ediyor. Şimdiye kadar yapılan yaklaşık 1500 şikayet başvurusundan 317’si aynı dosyada olmak üzere toplam 767 kişiye şikayetine takipsizlik verildiğine dair tebligat ulaştı. Eline tebligat ulaşanlar Diyarbakır Sulh Ceza Mahkemesine giderek itirazda bulunuyor.

Diyarbakır 78'liler Derneği Başkanı Abdulgani Alkan bianet’e yaptığı açıklamada, “işkencenin insanlığa karşı suç olduğunu, Türkiye'nin imza attığı uluslararası sözleşmelerde de insanlığa karşı işlenen suçlarda zamanaşımı olmayacağının yazdığını” ifade etti.

Alkan, Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi’ndeki işkencelerle ilgili, “Bu suç sadece bize karşı işlenmedi, tüm insanlığa karşı işlendi” dedi.

Kendisi de 12 Eylül askeri darbesi sonrası Diyarbakır Cezaevi’nde kalan ve işkence gören Alkan’ın da içinde bulunduğu 317 kişilik dosyayla ilgili şikayete savcılıkca takipsizlik verilmişti. Alkan, dernek üyelerinin de içinde bulunduğu 450 kişinin bireysel işkence başvurusuyla ilgili takipsizlik kararının da başvuruculara ulaştığını belirtti.

Ne olmuştu?

Diyarbakır 78'liler Derneği bünyesindeki Gerçekleri Araştırma ve Adalet Komisyonu'nun altı yıllık çalışmaları kapsamında 517 tanık dinlendi, 10 bin sayfalık doküman toplandı.

Son dört yıl boyunca Diyarbakır 78’liler Derneği öncülüğünde Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na, toplu başvurular da dahil yaklaşık 1500 kişi suç duyurusu yaptı.

Başvurucular, Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi’nde insanlıkdışı muamele gördüklerini, işkenceye uğradıklarını belirttiler.

İlk başvuruların ardından şikayetçilerden Adli Tıp Kurumu’ndan rapor alması istendi. İşkenceyi belgeleyen bu raporlar da savcılık dosyasına girdi.

Yaklaşık 500 mağdur da savcılığa ifade verdi.

İlk olarak Savcı Serkan Beyoğlu’nun yürüttüğü soruşturmayı daha sonra Savcı Tugay Savur devraldı. Ancak geçen ay dosyada takipsizlik kararı verildi.

Kaynak: Bianet

25 Ağustos 2014 Pazartesi

Barış İçin Kadın Girişimi'nden Lice'de Devlet Şiddetine Kınama

Barış İçin Kadın Girişimi, "Lice'de bir heykele, heykel üzerinden bir halka savaş açılarak bir kişinin öldürülmesi ve heykelin başına basılarak fotoğraf çekilmesiyle, halkların 30 yılı aşkın süren savaşta yaşadıkları bir kez daha canlandı" dedi.


Barış İçin Kadın Girişimi (BİKG), Diyarbakır’ın Lice ilçesinde PKK gerillası Mahsum Korkmaz’ın heykelinin yıkılması ve çıkan çatışmalarda bir kişinin hayatını kaybetmesi üzerine bir basın açıklaması yayımladı.

Çözüm süreçlerine ilişkin temas ve gözlemler gerçekleştiren BİKG, barış sürecine dair kaygıların en yoğun yaşandığı yerin Lice olduğunu belirtirken, Mehdin Taşkın'ın öldürülmesi ve  askerlerin heykelin başına basıp fotoğraf çektirmesiyle halkların 30 yılı aşkın süren savaşta yaşadıklarının bir kez daha canlandığını söyledi.

Açıklama şöyle:

“Lice'de bir heykele,heykel üzerinden bir halka savaş açılarak 24 yaşındaki Mehdin Taşkın yaşamdan koparıldı. Mehdin Taşkın'nın öldürülmesi ve devletin askerinin, yıktığı heykelin başına postalıyla basıp fotoğraf çektirmesiyle halkların 30 yılı aşkın süren savaşta yaşadıkları, tarihsel hafızaları bir kez daha canlandı.

“Yaşanan bu süreçler Lice üzerinde zulüm politikalarının uygulandığı yılların hakikatini açığa çıkarmayarak örten bir zihniyetin ürünüdür.

“Lice'de de son bir yılda bu militarist zihniyete sahip devletin askerlerince dört genç yaşamdan koparıldı. Medeni Yıldırım, Ramazan Baran, Baki Akdemir ve Mehdi Taşkın. Siyasi iktidar Lice'de yaşanan tüm siyasi gerçeklerin üzerini tıpkı 1915'in, 6-7 Eylül'ün, 1938'in, Çorum'un, Maraş'ın, 90'lı yılların, Sivas'ın, Roboski'nin,  Gezi'nin, Soma'nın üstünü örttüğü gibi örtmeye çalışmaktadır.

“Lice'de yaşananlar sonrası halkların kendi kutsal mekanlarını, sembollerini yaşatma, koruma duygusu 'kutsalıma dokunma' dercesine Hakkari'de, Dersim'de, Bingöl'de, Muşta ve bir çok yerde isyan çığlığı gibi dalga dalga yayılmaktadır.              

“Devlet buralarda da aynı savaş yöntemiyle saldırarak çok sayıda yaralanmasına ve bir askerin ölümüne neden oldu.

“Gelinen bu noktada halkların bir kesimi tarafından önemsenen, değer verilen mekanlara saldırarak sembollere kimi kamu görevlileri nefret yayan, ırkçı ve kabul edilemez bir davranış göstermişlerdir. Barışta ısrar eden kadınlar olarak bu davranışı kınıyoruz. Barış için görüşmelerin yürütüldüğü bu çözüm sürecinde halkların hassasiyetlerine saygı gösterilmesini istiyoruz.

“Bizler, savaşı ve barışı konuşan kadınlar olarak, gördük ve tanıklık ettik ki acıyla zulümle sınanan çok güçlü bir barış isteği var. Ama çok derin kaygılar ve zapt edilmesi güçleşen bir öfke de var. Ama yaşanan onca acıya, her şeye rağmen barışta ısrar eden kadınlar var.

“Lice'den Gezi'ye, Roboski'den Soma'ya hakikatlerin üzerinin örtülmemesi için, barış için tanıklıklarını sürdüren kadınlar olarak barışın inşasında aktif rol almayı sürdüreceğiz.”

Kaynak: Bianet

Trans Aktivist Figen Hayatını Kaybetti

Mersin 7Renk LGBT üyesi trans aktivist Figen intihar etti. LGBTİ dernekleri, ailenin sahiplenmemesi durumunda cenazeyi sahiplenmek üzere Mersin’e yola çıktı.


Mersin 7Renk LGBT üyesi trans aktivist Figen dün gece denize atlayarak intihar etti.

Figen, bir dönem Pembe Hayat yönetim kurulu üyeliği yapmıştı.

Geçtiğimiz günlerde Figen’in de aralarında olduğu trans kadınlar polisin sokak ortasında işkencesine maruz kalmıştı. Bir durakta oturan trans kadınlara polis, “İnsanları rahatsız ediyorsunuz. Defolun gidin” diyerek biber gazı ve coplarla saldırmış, ardından zorla karakola götürmüştü.

Karakolda polis herhangi bir işlem yapmazken, trans kadınların tutanak tutulması talebini de reddetmişti. Karakolu arayan Mersin 7 Renk ve Pembe Hayat yetkililerine ise polis “Öyle bir vaka yok burada. Nereden çıkarıyorsunuz?” demişti.

Abisini Soma katliamında kaybeden Figen, aile baskısından ötürü abisinin cenazesine gidememişti.

LGBTİ örgütleri cenazeye sahip çıkacak

Mersin 7Renk, Pembe Hayat ve Kaos GL yetkilileri Figen’in cenazesini sahiplenmesi için ailesine ulaşmaya çalışıyor. Kaos GL’den Evren Çakmak ve Pembe Hayat’tan Buse Kılıçkaya ile Gani Met, ailenin sahiplenmemesi durumunda cenazeyi sahiplenmek üzere Mersin’e yola çıktı.

Kaos GL Derneği’nden Umut Güner LGBTİ intiharlarını KaosGL.org’a şöyle değerlendirdi:

“Sadece şiddet değil; heteroseksist kültür ve toplumsal yapının ta kendisi yaşamı dayanılmaz kılıyor. ‘Ben homofobik, transfobik değilim’ laflarının hiçbir anlamı yok! LGBTİ’ler de homofobik ve transfobik. Farkındalık çalışmaları gibi çalışmalar artık yeterli değil. Alternatif dayanışma ağlarını örgütlememiz lazım. ‘Katil devlet’ sloganıyla sadece ve sadece kendi içimizi rahatlatırız. Figen’e rahat uyu diyemiyorum. Çünkü son iki senedir yaşadıklarına şahidim. Rahat yaşamadı ki rahat uyusun. Başımız sağolsun.”

Kaynak: Bianet

24 Ağustos 2014 Pazar

Mahkemeden Dersim Katliamı Kararı

Erzincan Ağır Ceza Mahkemesi, Dersim Katliamı'nda 24 kişinin ölümüyle ilgili Hozat Cumhuriyet Başsavcılığı'nın zamanaşımı kararını kaldırarak, olayla ilgili etkin soruşturma yürütülmesi gerektiğine karar verdi.


Erzincan Ağır Ceza Mahkemesi, Dersim Katliamı'nda iki aileden aileden 24 kişinin ölümüyle ilgili Hozat Cumhuriyet Başsavcılığı'nın zaman aşımı gerekçesiyle verdiği takipsizlik kararını kaldırarak, olayla ilgili etkin soruşturma yürütülmesi gerektiğine hükmetti.

Kemikler anıt mezar yapılırken bulundu

Dersim’in Hozat ilçesinin Karabakır köyünden  Baran ve Canan aileleri Dersim Katliamı’nda 14 Ağustos 1938'de öldürülen 24 akrabaları için, öldürüldükleri yerde anıt mezar yaptırmak istemiş, kazılan alandan insan kemikleri çıkması üzerine Hozat Cumhuriyet Başsavcılığı’na kemiklerin tespiti için başvurmuştu. Ancak Savcılık zamanaşımı gerekçesiyle takipsizlik kararı vermişti.

Aile avukatı Cihan Söylemez Erzincan Ağır Ceza Mahkemesi’nde karara itiraz etti. Mahkeme de oy çokluğuyla takipsizlik kararını kaldırarak olayla ilgili etkin soruşturma yürütülmesi gerektiğine hükmetti.

"Kemikler hangi tarihe ait tespit edilmedi"

Mahkeme kararında, Hozat Cumhuriyet Başsavcılığı’nın buluntular üzerine teknik analiz yapmadan kemiklerin 1938’e ait olduğu varsayıldığı belirtildi. Mahkeme ayrıca kararın bu şekilde kesinleşmesi halinde, durumun Anayasa ve kanuna aykırılık teşkil ettiğini, başvuran aleyhine uluslararası insancıl hukuk kuralları ile tanınan haklarının ihlaline yol açabilecek nitelikte olduğunu belirterek, Hozat Cumhuriyet Başsavcılığının kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararını kaldırdı.

Kaynak: Bianet

21 Ağustos 2014 Perşembe

Adliyede Kadın Cinayeti Hakime Göre Sıradan

Koruma polisiyle birlikteyken Çağlayan Adliyesi'nde öldürülen Hanime Aslan davasında, feministlerin duruşmayı takip etmek istemesine şaşıran hakim “Bu sıradan bir davadır” dedi.


İstanbul Çağlayan Adliyesi'nde koruma polisiyle birlikte öldürülen Hanime Aslan davasının üçüncü duruşmasında tutuklu sanıklar D.Z ve babası H.Z’nın tutukluluk hallerinin devamına karar verildi.

Adliye salonuna gelen Hanime Aslan’ın ablası B.A. fenalık geçirdiği için duruşmaya katılamadı. Duruşmaya feministler, avukatlar ve Hanime Aslan’ın yakınları katıldı.

Duruşma salonunda yer olmasına rağmen davayı takibe gelen aktivistlerin bir kısmı içeri alınmadı. Avukat Meriç Eyüboğlu’nun bu durumu vurgulaması üzerine hakim, “Bu sıradan bir davadır” dedi. Bunun hakimin vurguladığı gibi “olağan bir kadın cinayeti davası” olmadığını söyleyen Eyüboğlu, devlet koruması esnasında işlenilen bir cinayet olduğunu belirtti.

“Ayşenur İslam yargılansın”

11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada Hanime Aslan’ın avukatı Meriç Eyüboğlu ve Perihan Meşeli, sanıklar D. Z. ve H.Z.’nin yanı sıra Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın da bu davada yargılanması gerektiğini söyledi.

Mahkemeden de somut olarak Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam’ın hakkında suç duyurusunda bulunulması ve bu davada sanık olarak yargılanmasını istediklerini belirtti.

Duruşma sırasında sanıklardan Hanime Aslan’ın oğlu D.Z., avukat Perihan Meşeli’nin üzerine yürüyerek küfür etti.

Savcı, sanıklardan H.Z.’nin tahliyesini isterken, mahkeme heyeti her iki sanığın da tutukluluk hallerinin devamına karar verdi. Bir sonraki duruşma 11 Ekim’de görülecek.

“Ölürsem bilin ki katilim eski eşim”

Duruşma sonrası avukat Meriç Eyüboğlu yaptığı basın açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

“O kurşunu tetikleyenler kadar bunu izleyenler, alması gereken önlemleri almayanlar, erkek şiddetine kadın cinayetlerine karşı hiçbir mekanizmayı işletmeyenler, sadece boşanmayı engellemekle uğraşanlar da bu cinayetlerden sorumludur.

“Davada ise savcı nedendir bilinmez tereddüt etti. İki kişi tutuklu biliyorsunuz. Bir tanesinin tutukluluk halinin devamını istedi ama diğeri için, azmettirici eski eş için tutuklanmanın kaldırılmasını istedi ve tahliyesini talep etti.

“Mahkeme heyeti bizim gördüğümüz açıklıkla dosyayı gördü ve ikisinin de tutukluluk hali devam ediyor. Hanime Aslan öldürülmeden önce defalarca devlete başvururken ‘şayet ben ölürsem bilin ki bunun nedeni bu eski eşimi H.Z.’dir’ demişti. Bununla ilgili çok sayıda delil var ve onun dediği maalesef ki gerçekleşmiştir.

“Umuyoruz ki her celse benzer savcı yaklaşımlarıyla karşılaşmayız. En azından Hanime Aslan yokken devam eden davasında bu sanıklar yönünden adalet yerini bulur. Adalete ne kadar güvenilmez olduğunu en çok kadınlar biliyor. Ama yine de ‘erkek adalet değil, gerçek adalet!”

Açıklama sonrası “kadın cinayetleri politiktir” sloganı atıldı.

Kaynak: Bianet

30 ve 31 Ağustos'ta hayvan özgürlüğü eylemleri

İstanbul'da hayvan özgürlüğü savunucuları Ağustos sıcağını dinlemeden eylemliliklerini sürdürüyor. Ayın son iki gününde eylem takvimi yoğunlaşıyor.







30 Ağustos'ta Özgürlük Savunucuları adlı grubun düzenlediği üçüncü "Faytona Binme Atlar Ölüyor" eylemi için bu kez olay mahali yani Büyükada seçildi. Eylem, Cumartesi saat 17.00'de başlayacak. Eyleme çağrı metninde her yıl en az 400 atın fayton zulmü yüzünden can verdiğine vurgu yapıldı ve ulaşımda fayton yerine doğa -hayvan düşmanı olmayan çözümlere ağırlık verilmesi çağrısı yapıldı. Etkinlik sayfasına şuradan ulaşılabilir.

31 Ağustos'ta ise dünya çapındaki DxE (Doğrudan Eylem Her yerde) girişiminin One Voice (Tek Ses) eylemlerine paralel olarak Kadıköy Boğa Heykeli'nde bir eylem düzenlenecek. Ekim 2013'ten beri eylemler 44 şehirde düzenlendi ve "Yediğiniz Yemek Değil Şiddettir" sloganında ortaklaşıldı. 31 Ağustos eylemi ile ilgili güncel bilgilere şuradan ulaşılabilir.

14 Ağustos 2014 Perşembe

Avrasya Hayvan Hakları Buluşması'ndaydık

Avrasya Hayvan Hakları Buluşması (Eurasian Animal Rights Gathering) bu yıl ilk kez 25-27 Temmuz tarihleri arasında Gürcistan'da düzenlendi. İlk kez düzenlenen bölgesel buluşmaya Rusya, Gürcistan, Ermenistan, Almanya, Ukrayna ve Türkiye'den aktivistler katıldı. Hayvan özgürlüğü mücadelesi veren oluşumumuz Yeryüzüne Özgürlük Derneği'nin yanı sıra, maymunları deney laboratuvarlarına taşıyan havayolu şirketleri Air France&KLM'e karşı uluslararası çapta yürütülen Gateway to Hell kampanyasının Türkiye ayağı olan Cehenneme Giden Yol'un organizatörleri ve aktivistleri ile diğer hayvan özgürlüğü aktivistleri de Avrasya Hayvan Hakları Buluşması'na katıldı.


Farklı ülkelerden buluşmaya katılan aktivistler, yaşadıkları ülkelerdeki hayvanların hukukî statüsünü, hayvanları ilgilendiren yasaları, hayvan hakları ve özgürlüğü hareketlerinin geçmişi ve güncel durumu, geliştirilen söylem ve eylemlere dair sunumlar yaptı. Hayvan özgürlüğü mücadelesinin yöntemlerine dair de çeşitli atölyeler düzenlendi.

Avrasya Hayvan Hakları Buluşması'nın ardından, Batum'daki Animal World Derneği'nin kontrolündeki hayvan barınağı ziyaret edildi. Barınakta kamp kuran aktivistler, barınağın fizikî koşullarının iyileştirilmesi için gönüllülük yaptı.

Batum'daki barınak ziyaretinin ardından, hayvanlar için birer esaret, işkence kampı olan hayvanat bahçesi ve yunus parkı da ziyaret edildi. Batum Yunus Parkı'nda 14 yunus ile 4 fok balığının tutsak edildiği ve bu hayvanlara her gün 3 seans zorla gösteri yaptırıldığı öğrenildi.

Bu ziyaretten birkaç gün sonra ise, Batum Hayvanat Bahçesi'nin kapılarının zincirle kilitlendiği ve hayvanat bahçesinin kapısına "Bu tesis, hayvanları esir ettiği ve hayvanlara işkence ettiği için kapatılmıştır" pankartı asıldığı öğrenildi. Batum Yunus Parkı duvarlarında mutlu bir şekilde tasvir edilen yunus görsellerinin ise tahrip edildiği öğrenildi. Yunus parkına düzenlenen eylem ile ilgili gözaltına alınan bir aktivistin ise karakolda yapılan sorgusunun ardından serbest bırakıldığı bilgisi alındı.

İlk kez düzenlenen Avrasya Hayvan Hakları Buluşması, bu coğrafyada birbirinden kopuk olarak mücadele veren hayvan özgürlüğü hareketi arasında bir iletişim ve işbirliği ağı kurmak amacıyla düzenlendi ve amacına da ulaştı. Birçok farklı ülkeden gelen aktivist, birbirleriyle deneyim paylaşımı yaptı, düzenlenen atölyelerde ve sohbetlerde hayvan özgürlüğü mücadelesi veren aktivistlerin üzerindeki devlet baskısının hemen hemen her ülkede aynı ya da birbirine benzer olduğu görüldü. Buluşmanın bitiminde, özellikle bu coğrafyada hayvan hakları için eş zamanlı eylemler düzenlenmesi ve dayanışmanın büyütülmesi yönünde bir birlikteliğe varıldı.

Avrasya Hayvan Hakları Buluşması'nın ardından, Yeryüzüne Özgürlük Derneği olarak Lüksemburg'da 11-14 Eylül tarihleri arasında düzenlenecek olan Uluslararası Hayvan Hakları Konferansı'na da katılacağız.

Tüm dünyada yükselen hayvan özgürlüğü mücadelesi, dayanışma ve direniş ile büyüyor. Bizlerden başka kimsesi olmayan, demir parmaklıklar, cam duvarlar, laboratuvar işkencehanelerinde tutsak edilen, sistematik zulme maruz kalan hayvanların çığlığını duyanlar günbegün artıyor. Yeni bir mücadelenin filizleri, büyüyerek yeşeriyor.

Yeryüzüne Özgürlük Derneği

10 Ağustos 2014 Pazar

Asfalt oy istiyor, kuşlar hayır diyor

Kuşlar bugün niye herkesin okullara girip çıktığını sordu.
Öyle ya bugün pazar değil miydi...
Oy veriyor insanlar dedik.
Peki asfalt, peki binalar, peki egzoz, 
ya fabrika bacaları ve mezbahalar...
Onları kaldırıp her yeri tekrar ağaç ve nehir yapacak aday var mı?
Başımızı öne eğdik, kuşlara yalan söyleyemedik.
Yok, dedik. Öyle biri yok. Pek mümkün de değil olması zaten.
"Neden mümkün olmasın ki?" cik cik.
Çünkü siyasi adaylık önce betonla, bacayla el sıkışmayı gerektirir.
İşte bunu duydu kuşlar, kanatlanıp gittiler.
Zaten okulun beton bahçesindeki tek ağaca konmuşlardı, 
karşı binanın damına geçtiler.
Nefes alacak hava kalmadığı için erken ölecekler.

5 Ağustos 2014 Salı

Okyanus Efe Özyavuz: "Ne boka yaradı normal olmak?"

Yeryüzüne Özgürlük Derneği, Okyanus Efe Özyavuz adlı trans erkeğin İzmir'de intihar etmesinin üzerinden henüz 1 ay geçmişken, Özyavuz'un ihtihar notu olarak hepimize bıraktığı "Ne boka yaradı normal olmak?" sorusunu yeniden gündeme getiriyor. Yeryüzüne Özgürlük aktivistleri Facebook ve Twitter'daki takipçilerini #nebokayaradinormalolmak diye başlayan yorum ve girdilerle Özyavuz'un yaşamını elinden alan baskıcı koşulları deşifre etmeye çağırıyor.




İzmir'de 1 ay önce 17 yaşındaki Okyanus Efe Özyavuz adlı trans erkek kendini balkona astığında ardında kalan "Ne boka yaradı normal olmak?" yazılı bir kağıt parçasıydı.

LGBTİ örgütleri Okyanus'un ardından "Okyanus’u siz öldürdünüz, gazeteci, anne, baba, öğretmen, ağabey, abla, sevgili olan siz! Koşulsuz sevmeyi bilmeyen siz, her gün bize kafamıza vurduğunuz “normal” - “anormal” ikiliğiyle bizde temiz bir parçayı öldürmektesiniz." demişti.

İnsan normalin ve kuralın mucidi. İnsanlar arası itaat, kanunla ve kanunun işlemediği durumda da normlara sarılarak sağlanıyor. Normalle savaş, özgürleşmek anlamına geldiği kadar insan-hayvan şeklindeki yapay ikilemi de bozguna uğratacak.

Yeryüzüne Özgürlük Derneği Facebook sayfasından başlattığı beyin fırtınası kampanyasında şu cümlelere yer verdi:

Bugün bu intiharın üzerinden 1 ay geçmişken gündem gereği değil tam da normal gündemi "anormal"in merceğiyle bozmak için, en önemlisi de Efe'nin nihai sorusunu genişletmek veya ona cevaplar bulmak için tartışmayı tekrar açmak istiyoruz.

Yeryüzüne özgürlük; transfobiyi, heteronormativiteyi ve genel anlamıyla normu biz gömmeden gelmeyecek. Bir yaşamın sonunu temsil edecek kadar altı çizilen "normal"in (sahiden) neye yaradığını enine boyuna tartışmadıkça biz, başka bir yerde aynı "normal" hayatları karartmayı sürdürecek.