10 Ocak 2012 Salı

12 Eylül dosyası epey kabarık

12 Eylül Askeri Darbesi'nin uygulayıcısı Kenan Evren sanık sandalyesine oturuyor. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın düzenlediği iddianame mahkeme tarafından kabul edildi. İddianamede, darbe öncesi ve sonrasında işlenen suçlar sıralanıyor ancak Evren ve Şahinkaya insanlığa karşı suç işlemekten yargılanmıyor.

12 Eylül Askeri Darbesi'nin generalleri Tahsin Şahinkaya ve Kenan Evren'le ilgili iddianame açıklandı. İddianame, Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi.

CMK 250. Madde'yle Yetkili Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianameye göre, Evren Şahinkaya'ya isnat edilen suç şu şekilde: "Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın tamamını veya bir kısmını değiştirmeye veya ortadan kaldırmaya ve Anayasa ile teşekkül etmiş olan Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasına engel olmaya cebren teşebbüs etmek."

Şahinkaya ve Evren Türk Ceza Kanunu'nun 146. maddesiyle mahkemeye sevk edildi. 146. madde, anayasaya karşı işlenen suçları düzenliyor ve cezası ağırlaştırılmış müebbet.

Savcılık, 12 Eylül Anayasası'ndaki darbecileri yargılanmaktan koruyan 15. maddenin iptal edilmesinin ardından Türkiye'nin çeşitli illerindeki savcılıklara verilen şikayet dilekçeleri üzerine soruşturma başlattığını belirtti. İşkence ve kötü muamele suçlarından dolayı başlatılan soruşturmaların sürdüğünü ifade etti.

'BİREY ÖZGÜRLÜĞÜ DEVLETE FEDA EDİLDİ'

Savcılık, var olan devlet anlayışına şu eleştirilerde bulundu: "Demokrasi tarihimize bakıldığında, devlet toplumdan soyutlanarak, güvenlik, kamu düzeni gibi gerekçeler ileri sürülüp özgürlüklerin ve hakların heba edildiği anlayışlar dayatılmaya devam edilegelmiştir. Adeta bireylerin özgürlükleri, en temel ve vazgeçilmez hakları sanal ve dokunulmaz bir devlet anlayışına feda edilmiştir."

Savcılık, 1980 öncesi Türkiye'nin politik atmosferini ise darbeye zemin hazırlamaki için bilinçli bir şekilde kaos oluşturmak şeklinde gördü. Savcı Kemal Çetin, darbeye zemin hazırlayan terör olayları olarak şunları sundu: 1 Mayıs 1977 Katliamı, Malatya, Adıyaman ve Maraş'ta postayla gönderilen bombalar, 16 Mart Beyazıt Katliamı, '78 Sivas ve Maraş Katliamları, gazeteci Abdi İpekçi'nin öldürülmesi, Çorum Katliamı, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapılamaması, 6 Eylül 1980'de Milli Selamet Partisi'nin Konya mitingi.

Ancak Savcı Kemal Çetin, Fatsa'da Fikri Sönmez'in belediye başkanı seçilmesinin ardından, Fatsa'da halktan yana yerel yönetim kurulmasını 'terör' faaliyeti içerisinde sayması dikkat çekti.

DELİLLER

İddianamede Kenan Evren hakkında fezleke hazırladığı için meslekten men edilen Savcı Sacit Kayasu'nun iddianamesinin delil olarak sunulması dikkat çekti. Sunulan diğer deliller ise şöyle:

-Müşteki beyanları
-Mehmet Demir tarafından gönderilen 1 DVD
-Meclis ve Bakanlar Kurulu kararları
-Kahramanmaraş eski Belediye Başkanı Ahmet Uncu'nun ve Çorum eski Valisi Rafet Üçelli'nin ifadeleri
-Mehmet Ali Birand'ın hazırladığı 12 Eylül Belgeseli
-12 Eylül 1980 tarihli Resmi Gazete (Ülke yönetimine el konulduğuna ilişkin ilk bildiri olan 1 numaralı bildiri ile 2,3,4,5,6,7,8,9 numaralı bildiriler)
-Türkiye İnsan Hakları Vakfı tarafından yayınlanan İşkence Dosyası Gözaltında ya da Cezaevinde Ölenler isimli kitap

DARBENİN PLANLANMASI

İddianameye göre, Kenan Evren 1979 yılının Temmuz ayında askeri müdahale için bir çalışma grubu kurulması emrini verdi. Aralık ayında ise üst düzey komutanların görüşmeleri sonucunda hükümete ve siyasi partilere uyarı mektubu verilmesi kararı alındı.

Siyasi partilere gönderilen uyarı mektubunda şu ifadelere yer verildi: "Türk Silahlı Kuvvetleri; ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal sorunlarına bir çözüm getiremeyen, anarşi ve bölücülüğün ülke bütünlüğünü tehdit eden boyutlara varmasını önleyemeyen, bölücü ve yıkıcı guruplara tavizler veren ve kısır siyasi çekişmeler nedeni ile uzlaşmaz tutumlarım sürdüren siyasi partileri uyarmaya karar vermiştir.

Türk Silahlı Kuvvetleri; İç Hizmet Yasası ile kendisine verilen görev ve sorumluluğun idraki içinde ülkemizin bugünkü hayati sorunları karşısında siyasi partilerimizin bir an önce milli menfaatlerimizi ön plana alarak, Anayasamızın ilkeleri doğrultusunda ve Atatürkçü bir görüşle bir araya gelerek anarşi, terör ve bölücülük gibi Devleti çökertmeye yönelik her türlü hareketlere karşı bütün önlemleri müştereken almalarını ve diğer anayasal kuruluşların da bu yönde yardımcı olmalarını ısrarla istemektedir."

İddianameye göre, Kenan Evren'in emriyle darbe planını hazırlayan Orgeneral Haydar Saltık Genelkurmay Karargah'ında kuvvet ve sıkıyönetim komutanlarına darbe hakkında brifing verdi. 26 Ağustos'ta yapılan son toplantının ardından darbenin günü 12 Eylül olarak belirlendi ve komutanlıklara özel kuryelerle gönderildi.

DARBE

İddianame, 12 Eylül 1980 günü saat 04.00'da Milli Güvenlik Konseyi Başkanı Orgeneral Kenan Evren imzalı bildirinin okunmasıyla birlikte Türk Silahlı Kuvvetleri'nin emir-komuta zinciri içerisinde ülke yönetimine bütünüyle el koyarak, parlamento ve hükümeti fesh ettiği belirtildi. Bütün yurtta sıkıyönetim ilan edildi. Yurtdışına çıkışlar yasaklandı.

Darbeden sonra yayınlanan bildirilerle, yönetim Milli Güvenlik Konseyi'ne devredildi. Siyasi partiler, sendikaların faaliyetleri durduruldu. Türk Hava Kurumu, Çocuk Esirgeme Kurumu ve Kızılay dışında tüm dernekler fesh edildi. Kamu kuruluşlarında çalışanların işten ayrılması ve emekli olmaları dahi yasaklandı.

1981 yılında ise tüm siyasi partiler ve sendikalar kapatıldı ve taşınır-taşınmaz mal varlıklarına el koydu. Siyasi parti mensuplarının yazılı ya da sözlü beyanda bulunmaları ve Sıkıyönetim Komutanlığı kararların tartışması yasaklandı.

Sıkıyönetim Komutanlığı, basın kuruluşlarını da baskı altına aldı. Hangi haberin yazılıp hangisinin yazılmayacağına MGK karar veriyordu.

30 bin memur işten çıkarıldı, 7233 memur sürgün edildi. 300 bin kişiye sakıncalı oldukları iddiasıyla pasaport verilmedi. 14 bin kişi yurtdışına çıktıkları için vatan haini ilan edildi ve vatandaşlıktan çıkarıldı.

İŞKENCELER

İddianamede işkence görenlerin tanıklıklarına da yer verildi. Bazı tanıklıklar şu şekilde:

"Yaşadığım işkence sürecinde, en çok canımı acıtan olay, hamile bir kadının, 'Elektrik vermeyin, karnımda çocuğum var, ne yaparsanız yapın, bana elektrik vermeyin' feryadı oldu."

"İşkencenin işkenceciyi bile yorduğu bir yerdi. Gayrettepe'de 80 gün kaldım. 'Erdal'ı astık, Ekrem'i öldürdük, senin buradan çıkışın olur mu' mesajıyla girdim her işkenceye."

"Sorgum 3.5 aya yakın sürdü. Bittiğinde cinsel organımda halka şeklinde bir morluk vardı. 2 ay idrarımla kan attım. Her yıl bir dişim döküldü. Boyun ve belimde fıtık oluştu."

"Orada iki karışlık lağımın içinde üzerinde bokun yüzdüğü yere yatmamızı emrettiler. Orada uzun süre öyle tuttular."

"Gardiyan bir tekvando hareketiyle dönüş yaptı ve botunun tabanını Bedii Tan'ın göğsüne indirdi. Adamcağız kafaüstü yere düştü. Yerde yatan Bedii Bey'in karnına bastılar. Bağırsakları ve böbreği patladı. Bedii Bey 33 nolu koğuşa girdikten 33 gün sonra öldü."

"Abdurrahman Yücel'in maruz kaldığı cop darbeleriyle kulaklarının zarı delindi ve gözleri kör oldu. İki ay işkence gördükten sonra isim benzerliği yüzünden karıştırıldığı ortaya çıkınca, hiçbir açıklama yapılmadan 'Hadi defol git' denilerek serbest bırakıldı."

İddianamede, 12 Eylül döneminde gözaltı ve cezaevinde uygulanan işkence yöntemleri sıralandı. İşkence merkezleriyle ilgili şunlar kaydedildi: "Sistematik işkencenin merkezi haline getirilen cezaevleri Diyarbakır Askeri Cezaevi ile Mamak Askeri Cezaeviydi. Aynı zamanda Ankara Emniyet Müdürlüğündeki DAL (Derin Araştırma Laboratuvarı) olarak adlandırılan yer, Adıyaman’da Pirin Palas Hapishanesi, İstanbul’da Gayrettepe’de öne çıkan işkence merkezlerindendi."

İddianamede, 12 Eylül 1980'den ilk seçimlerin yapıldığı 1983'e kadar resmi rakamlara göre 191 kişinin cezaevinde yaşamını yitirdiği belirtildi.

12 EYLÜL ANAYASASI

İddianame, 12 Eylül Anayasası'nın Kenan Evren ve darbe aleyhine konuşmanın yasak olduğu bir süreçte onaylandığını hatırlattı, 'hayır' oyunun belli olacağı şekilde düzenlenen zarflar sebebiyle insanların korku ve çekinceyle hareket ettiği kaydedildi.

1983'te siyasi parti kurma yasağı kalktı ancak Kurucular Kurulu'nu MGK'nın onaylaması gerekiyordu. 6 Kasım 1983'teki seçimlerden önce milletvekili listeleri de MGK denetiminden geçti.

GEREKÇE

Savcı Kemal Çetin, anayasayı ihlal suçu açısından şu değerlendirmelerde bulundu:

-1 Mayıs 1977 tarihinde meydana gelen ve 34 kişinin ölümü ile birçok kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan olayların oluş şekli, görgü tanıklarının anlatımları, polisin gerçek suçluların hiçbirisini yakalayamamış olması,

-Çorum ve Kahramanmaraş olaylarında olduğu gibi şehirde sulara zehir konulduğu iddiasının yayılması,

-16 Mart Katliamı'nda, suçlunun takibine amirleri tarafından müdahale edildiğini belirten görevli polisin beyanları, fail Zülküf İsot’un eylemi polisin kendisine yaptırdığını belirten beyanları,

-100’den fazla kişinin öldüğü, 150’den fazla insanın yaralandığı, bir çok evin ve işyerinin yakılıp yıkıldığı vahim nitelikteki Kahramanmaraş olaylarında, dönemin İçişleri Bakanını ve Valisinin yardım taleplerine olumsuz cevap verilmesi,

-Gazeteci Abdi İpekçi’nin öldürülmesinde tetikçi olarak kullanıldığı anlaşılan Mehmet Ali Ağca’nın kendisine eylemi yaptıranları açıklayacağına dair yapmış olduğu açıklamadan sonra Maltepe Askeri Cezaevinden, hem de asker elbisesi giydirilerek kaçırılması gibi unsurlar gözetilerek;

Olayların toplumu kaosa, sürükleyerek ülkeyi yönetilemez hale getirip, askeri darbeye zemin hazırlamak ve yönetimi ele geçirmek isteyen devlet içindeki derin yapıların yönlendirmesi ve kurgulamasıyla çıkarılmış terör olayları olduğu, devlet içindeki etkili güçlerin, olaylarda güvenlik güçlerinin etkin olarak görev yapmasını engellediği, güvenlik güçlerinin bazı olaylarda kullanıldığı, bu kadar organize ve geniş çaplı olayların devlet içinde örgütlenmiş illegal güçlerin planlaması ve iştiraki olmadan yapılamayacağı anlaşılmıştır.

Savcı Çetin, işkencelerin bilinçli olarak sistematik olarak yapıldığını da iddianameye ekledi.

KENAN EVREN'İN SAVUNMASI

İddianamede yer alan savunmalara göre, sanık Kenan Evren savunmasında, 12 Eylül 1980 öncesi terör olaylarının yoğun şekilde arttığını, özellikle sağ sol kavgalarının yoğunlaştığını, banka soygunlarının arttığını, polisin ikiye bölündüğünü, POL-DER bir tarafta POL-BİR bir tarafta, öğretmenlerin ayrıca bölündüğünü, polisin görev yapamaz hale geldiğini savundu. Evren, Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesinin Türk Silahlı Kuvvetleri'ne Cumhuriyeti koruma ve kollama görevi verdiğini ileri sürdü. Evren, anayasal kurumlar işletilemediği için yönetime el koymak zorunda kaldıklarını iddia etti.

Evren, savcılık sorgusunda darbeyi savundu, 'Pişman değilim' dedi.

ŞAHİNKAYA'NIN SAVUNMASI

Sanık Tahsin Şahinkaya ise savcılık savunmasında, memleketin bölünmüş ve ayrılmış, paramparça olduğunu, kardeşin kadreşi öldürdüğünü, sağ sol hareketlerinin hat safhasına geldiği ve kendilerinin halk karşısında mevcudiyeti muhafaza edecek ve yahutta dönemin başında görevini yapamamış bir insan olarak gördüklerini öne sürdü. Şahinkaya, darbe kararının tüm komuta kademesi tarafından alındığını belirtti, 12 Eylül Askeri Darbesi'nin 'darbe' olduğunu inkar etti.

Şahinkaya da Evren gibi, TSK İç Hizmet Kanunu 35. maddeyi işaret etti. Şahinkaya, 12 Eylül Darbesi'nden birkaç gün önce Amerika'ya gitmesi sorulduğunda ise Türk Hava Kuvvetleri Komutanı olarak yabancı bir ülkeden emir ve talimat almayacağını, onların talimatlarıyla hareket etmeyeceğini, 12 Eylül askeri darbesinin Amerika'nın bilgisi ve desteğiyle yapılmış olduğu iddiasına kesinlikle katılmadığını iddia etti.

Şahinkaya da yine Evren gibi pişman olmadığını söyledi, "Aynı şartlarda şimdi olsa elimden de imkan gelirse yine böyle bir olaya katılırım" dedi.

Sanık avukatları ise savunmalarında müvekkillerince gerçekleştirilen eylemin zaruret halinde gerçekleştirilen bir eylem olduğunu, evrensel hukuk kurallarına göre zaruret halinin bir cezasızlık nedeni olduğunu ve zamanaşımını ileri sürdü.

HUKUKİ DAYANAKLAR

İddianamede, sanıkların 12 Eylül 1980 günü yürürlükte olan 1961 Anayasası'nın 4'üncü, 5'inci ve 6'ıncı maddelerine aykırı davranarak Anayasa'yı ortadan kaldırmaları işaret edilerek dönemin ceza kanununun 146. maddesi gereği ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla yargılanmaları talep edildi.

Savcı Çetin, "İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesi hiç kimseye demokratik düzeni ortadan kaldırarak, diktatörlük kurmaya yol açacak bir askeri darbe yapma yetkisi vermemektedir" şeklinde görüş beyan etti. İddianamede, zamanaşımının geçici 15. madde sebebiyle dolmadığı, geçici 15. maddenin af şeklinde değerlendirilemeyeceği belirtildi.

Savcılık, Evren ve Şahinkaya'nın 765 Türk Ceza Kanununun 146,80,31 ve 33 maddeleri uyarınca ayrı ayrı cezalandırılmalarını, şüphelilerin ilerlemiş yaşları ve sağlık durumları dikkate alınarak haklarında CMK’nın 109. maddesinde sayılan adli kontrol tedbirlerinden birine karar verilmesini talep etti.

Kaynak: ETHA